Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Allah-u Teâlâ'nın Sevgililerinin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (76) - Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (16) - Ömer Öngüt
Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (16)
Allah-u Teâlâ'nın Sevgililerinin İfşaatlarına İzah ve Açıklamalar (76)
Dizi Yazı - Hatm'ül Evliya Hakkında İzah ve Açıklamalar
1 Nisan 2012

 

Allah-u Teâlâ'nın Sevgilileri'nin İfşaatlarına
İzah ve Açıklamalar (76)

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- (16)

 

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin Hâtemü'l-Evliyâ'nın Vazifesi İle İlgili Mühim Bir İfşaatlarının İzâhı (1):

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri "İlmü'l-Evliyâ" kitabında Hâtemü'l-evliyâ'nın vazifesi hakkında şöyle buyurmuşlardır:

"Onlar, ilâhî hücceti ayakta tutarlar.

Onlar o kimselerdir ki, Ali bin Ebû Tâlib -radiyallahu anh- onları tavsif ederek şöyle buyurmuştur:

‘Yeryüzü Allah'ın hüccetini ayakta tutan kimseden hâlî kalmaz. Bunların sayıları çok az, fakat Allah'ın yanındaki yakınlıkları çoktur. Ruhları en yüce yere bağlıdır. İşte bunlar kulları içinde Allah'ın halifeleri, beldeleri içinde O'nun eminleridir.'

Onlar Azîz ve Celîl olan Allah'ın Kitap'ta zikrettiği hidâyet imamlarıdır.

Buyurur ki:

‘Yarattıklarımızdan öyle bir topluluk da vardır ki, onlar Hakk'a iletirler ve Hakk ile hüküm verirler.' (A'râf: 181)

Onlar, kendilerine itaat etmeleri halka vâcip kılınan emir sahipleridir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

‘Allah'a itaat edin, Resul'üne itaat edin. Sizden olan emir sahiplerine de!' (Nisâ: 59)

Allah Azze ve Celle'nin kendisine itaati, üstünlüğü nedeniyle Resul'üne itaatin içinde kılması da bundandır.

Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

‘Peygamber'e itaat eden, muhakkak ki Allah'a itaat etmiş olur.' (Nisâ: 80)

İşte bu, bu ümmete, onun diğerlerinden mükerrem kılındığını bildirmek içindir. Onun derecesi diğer Resul'lerin derecesinden daha yüksektir. Zira bu, O'nun bütün herkese ‘Hatmü'n-nübüvve' ile gönderdiği kuludur. Ona hem nübüvvet vermiş, hem de onu kendisiyle hatmetmiştir. Nefsi, hevâsı ve hevâsının kendisine yol bulabilecek bir gölgesi yoktur.

İşte Allah onu da ona yükseltmiş; kendisine bir keramet vererek, O'nun ümmetinin içindeki halifelerden kılmıştır. Dolayısıyla onları da hevânın gölgesinden ve nefislerinin kendisini hatıra getirmesiyle ilgili alâkalardan tefrik etmiştir.

O, onu diğer Resul'lerden üstün yaparak, kendisine itaati Resul'e itaatin içinde kıldı. Diğer veliler üzerindeki üstünlükleri nedeniyle, bu halifelere itaati ümmete vâcip kılması da tıpkı bunun gibidir.

Onlar has veliler ve Allah'ın yeryüzündeki erleri olan öyle kimselerdir ki, peygamberler ve şehidler kıyamet gününde onların yerlerine ve Allah-u Teâlâ'ya olan yakınlıklarına gıpta edeceklerdir. Allah bilendir." ("Kitâbu ‘İlmü'l-Evliyâ'"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Haraççıoğlu, nr.: 806, vr. 45b-46a)

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "İlmü'l-Evliyâ" kitabında yazdığı Hâtemü'l-evliyâ hakkındaki bu beyanlarının izâhını arz edelim:

Hazret:

"Onlar, İlâhî hücceti ayakta tutarlar." buyuruyor.

"İlâhî hüccet"; Kur'an-ı kerim'dir, Hazret-i Allah'ın emir ve hükümleridir, Ahkâm-ı İlâhî'sidir. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in getirdiği din-i İslâm'dır; onun getirdiği Sünnet-i seniye'sidir, Şerîatıdır.

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri başka bir ifşaatında Hâtemü'l-evliyâ'yı kastederek:

"Onunla İlâhî ahkâmı ayakta tutar." buyuruyor.

O kadar hassastır ki; Kur'an-ı kerim'in emir ve nehiylerine sıkı sıkıya bağlı olup bu hükümlerin irşâdını yapar; hem zâhirde, hem bâtında Allah yolunu târif eder.

"Onlar o kimselerdir ki, Ali bin Ebû Tâlib -radiyallahu anh- onları tavsif ederek şöyle buyurmuştur:

‘Yeryüzü Allah'ın hüccetini ayakta tutan kimseden hâlî kalmaz.'"

Bunlar bunun için gönderilmişlerdir. Hakk'ın hükmünü esas alırlar; bu vazîfeyi onlara Cenâb-ı Hakk verdiği için, İlâhî desteği de O'dur. Kudsî rûhuyla destekledikleri de bunlardır. Onlar Hakk'ın erleridir.

"Bunların sayıları çok az, fakat Allah'ın yanındaki yakınlıkları çoktur."

Bunlar yeryüzüne nâdiren gelenlerdir, Hazret-i Allah'ın mahremindedirler. Onları Zât'ına seçmiş, çekmiş, sevmiş ve huzuruna almıştır. Onlar sıdk makâmındadırlar.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Onlar sıdk makâmında, kudret ve kuvvet sahibi Hükümdar'ın huzurundadırlar." (Kamer: 55)

"Ruhları en yüce yere bağlıdır."

Burası çok incedir.

Âyet-i kerime'de:

"Onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir." buyuruluyor. (Mücâdele: 22)

Rûhâniyetle iş görülür, onun rûhu O'na âittir. O rûhuyla ayakta tutuyor, kendi başına değil. "İrâdesi elinde değil!" buyurduğu yer de burasıdır. Kudsî rûh ile desteklenen kimse kudsî rûhun dirâyetiyle, tasdîkiyle, yardımıyla gider.

"İşte bunlar kulları içinde Allah'ın halîfeleridir."

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Yeryüzünde bir halife yaratacağım!" (Bakara: 30)

Abdullah-ı Bosnavî -kuddise sırruh- Hazretleri de bu hususta:

"O Resulullah'ın halifesi değil, bizzat Allah'ın halifesidir." buyuruyor.("Şerhu'l-Fusûs li'l-Bosnavî", Süleymâniye Ktp. Nâfiz Paşa, nr.: 536)

Binâenaleyh "Halife kıldık!" hitabının mazharı da odur.

Hazret:

"Beldeleri içinde O'nun emînleridir." buyuruyor.

Emîn olan belde Mekke'dir, içinde Kâbe vardır; Kâbe ise "Beytullâh"tır, O'nun evidir, yâni O'nun tecellî makamdır. O, O'nun tecelliyâtıdır, o yüzden kıymetlidir; değer O'ndandır, O'nun kıymet vermesindendir. Tecellî eden O'dur, Hâtemü'l-velî de O'nun emînidir. Niçin?

O tecellî ettiği için. O bir perdeden, bir maskeden ibârettir; Kâbe-i muazzama'da ne ki varsa onda hepsi mevcuttur. Onda öyle bir binâ var ki, onu O yarattı. Onun özünde Hakk var. Ne varsa O'dur, O'ndandır; mahlûkta hiçbir şey yok. Kâbe'ye secde emri veren de O'dur. Ona tecellî edip Emîn'i kılan da O'dur, kula âit değil.

İmâm-ı Rabbânî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Mektûbât" adlı eserinde:

"Rabbânî Kâbe'nin hakîkati o Nûr Hazret'idir." dediği yer de burasıdır.

Hülâsa olarak Var olan Hazret-i Allah'tır, Mürşid-i hakîkî Hazret-i Allah'tır.

Hep O, O'nun tecelliyâtı…


  Önceki Sonraki