Zotikos'un bundan sonraki kayıtlarına göre; Sultan Murâd Hunyadi János'a, János da Sultan Murâd'a mektup gönderdikten sonra Macarlar bir müşâvere toplantısı (diet) düzenlerler.(1) Burada kral, Za'îfî'nin "Gazavât-nâme"sinde(2) ve Oruç Beg, Rûhî Çelebi ve Kemâl Paşa-zâde'nin kullandığı anonim "Gazavât-nâme" de(3) gördüğümüz, kendisini Bizans imparatoru'nun tahrik ettiği ve boğaza kadırgalar gönderdiği bilgisini doğrulayacak şekilde, imparatoru sitemkâr ifâdelerle suçlayan öfke ve kaygı dolu sözler sarfeder. Krala bu sözü söyleten şey, Bizans imparatorunun gönderdiği gemilerle vaad ettiği gibi boğaz yolunu tutamayıp, Sultan Murad'ın Rumeli'ye geçmesine engel olamayışıdır. Şimdi ise Anadolu beylerbeyi Karaca, "altmış bin"; Sultan Murâd ise korkutucu bir şekilde "yüz bin kişiyi aşan" ordusuyla onun karşısına çıkmıştır.(4)
Ancak Hunyadi, boş vaadlerle kralı yeniden cesaretlendirir ve iki taraftan da çalınan sayısız çalgı seslerinin ardından, büyük bir "kargaşa, homurtu ve bağırtı" ile saflar birbirine girip çarpışmaya başlarlar. Sonra haçlılar, Türkler'e topyekün saldırıp büyük bir katliam yaparlar. Bu durumu gören Karaca, Sultan Murad'ın huzuruna çıkarak onunla vedalaşır ve uğrunda canını fedâ etmek istediğini söyler; Sultan ise eniştesi Karaca'yı teselli edip, ona ömrünün uzun olması yolunda duâlar eder.(5)
Bu kısımdaki bilgiler, Za'îfî'nin "Gazavât-nâme"sinde de benzer ifâdelerle aynen tekrarlandığı için, bu bilgilerin târihî gerçekliğinden şüphe edilemez:
"Karaca Beg kim ol Şâh'uñ kulıydı
Hem Anatolı'nuñ begler-begiydi
Bu hâl içinde yortub geldi Şâh'a
Öpüb elini 'izzet kıldı Şâh'a…
Didi: İy Şâh-ı 'âlem hil'atuñı
Geyüb yidük niçe yıl ni'metüñi
Ger irerse benüm cismüme mâtem
Siniñ cânuña hergiz irmesün gam
Hemîşe kullaruñ kurbânuñ olsun
Siniñ 'âlemde bâkî cânuñ olsun
Bes imdi nitesi olmak var iy Şâh?
Ki dirlik soñına ölmek var iy Şâh!
Ve-lîkin âhiret hakkın helâl it
Sevindür ben kuluñı bî-melâl it!.."
Bunca didi tamâm itdi sözini
Şeh'üñ ayağına sürdi yüzini
Niçe yaşlar akıtdı gözlerinden
Bile ağlaşdı begler sözlerinden
Şeh'üñ dâhı özi göyindi hayli
Mübârek gözlerinden dökdi seyli
Didi kim: "Hakk siniñ yoldâşuñ olsun
Dahı Hızır-ile İlyâs işüñ olsun
Cemî'-î enbiyânuñ kuvvetini
Dahı hem evliyânuñ himmetini
Kamusın Hakk saña erzânî kılsun
Eyü aduñ cihân içinde kalsun!.." (6)
Zotikos, sözkonusu mısrâlarının devâmında Karaca'nın mızrakla şehid edilişini anlatırken, diğer kaynaklarda rastlanmayan önemli bir ayrıntı vererek, Macarlar'la çarpışırken onun göğsüne "üç Macar kargısı" nın saplandığını belirtir. Bundan sonra Anadolu ordusu János'un ordusu tarafından dağıtılır ve Türk ordusunun önemli bir kısmı ikinci bir katliamla ortadan kaldırılır. Bu durumu dehşetle seyreden Rumeli beylerbeyi, sancağını açarak seksen bin kişilik ordusuyla onların üzerine iner, ancak "gökten sağanak boşanırcasına ve nehirler kudurmuşçasına" Müslüman Türkler'in kanları akmaya devâm eder. Zotikos bunu, "vahşî hayvanlar gibi" davranan Macarlar'ın yaptığını söyler.(7)
Bundan sonra Osmanlı kaynaklarında rastladığımız, Sultan Murâd'ın savaş meydanından ayrılmak istemesi, Rumeli beylerbeyinin onu teselli etmesi, yeniçerilerden birinin çıkarak Sultan Murâd'ın atını çekmesi ve ona hitap etmesi gibi tasvirler manzûmede ayrıntılı olarak işlenir.(8)
Zotikos, bizim kaynaklarımızı doğrulayacak şekilde, şafak vaktinden akşam saat 9'a kadar haçlıların Türkler'in üzerine tam yedi kez saldırdıklarını söyler. Onun ifâdesine göre, bu saldırılar sırasında "Anadolu'nun bütün ordusu ölür; yayalar, azebler ve akıncılar" tamamen katledilirler. Bunun üzerine Macarlar "sevinçle ve neşeyle sıçrayarak, büyük bir kendini beğenmişlikle" kralın ve banın (János) öncülüğünde biraraya toplanırlar. Burada kral, "parlak bir üne kavuşmak" için, yalnız kalan Sultan Murad'ın çadırına girip, kendi elleriyle onun başını kesmek istediğini söyler. Ancak Hunyadi, ona yerinden kımıldamamasını, aksi taktirde bunun bir felâket olacağını sıkı sıkı tenbihler. Fakat Zotikos'un belirttiği üzre, kralla müşâviri arasında gizli bir rekâbet vardır, adamlarından bâzıları bu şerefi ona kaptırmaması gerektiğini söyleyerek kralı gizlice uyarır. Kral da bu telkinlere inanır ve János'u azarlayarak, dört yüz kadar adamıyla Sultan Murâd'ın ordugâhına saldırır, nihâyetinde onu ordugâhından dışarı çıkarmayı başarır. Güneş batıncaya kadar çarpıştıktan sonra, yeniçeriler kralı ok ve mızrak yağmuruna tutarak çepeçevre kuşatırlar. Zotikos'un verdiği önemli ayrıntıya göre; aslen "Roma'lıların ırkından" olan; "kahraman, yiğit, orta boylu, geniş omuzlu, otuz yaşında" bir yeniçeri ejderhâ gibi kükreyerek kralın üzerine atılır ve piyâde nacağıyla atının ön ayağına vurup, onu burnunun üzerine yere düşürür. Sonra da bıçağını çıkararak başını keser ve hemen mızrağının ucuna diker. Bunu gören yeniçeriler, kralla birlikte Sultan Murad'ın ordugâhına girmiş ne kadar hıristiyan askeri varsa, bir tanesini bile sağ bırakmayıp hepsini bir hamlede katlederler.(9)
Paraspondylos Zotikos, bundan sonra Sultan Murad'ın bir dağ eteğine çekilerek: "Yâ Rabbî! Bu kâfirlerüñ niyyeti bu kim; dâr-ı İslâm'ı alup, mescidleri yıkup, kilîsâlar idüp, dîn-i İslâm'ı götürüp 'âlemi küfr ile toldurmakdur. İmdi küllî sırlar Saña ma'lûmdur; ben 'âciz, bî-çâre kuluñ niyyeti bu kim, küfri götürüp, kilîsâları yıkup, câmi'ler idüp; çanlukları yıkup, minâreler idüp, İslâm dînini kavî eyleyüp, küffârı hôr ve hakîr eyleyüp 'âlemi küfürden pâk itmekdür. İmdi kangımuzuñ niyyetine rızân varısa İlâhî, Sen kuvvet ve nusret vir! Muhammed Mustafâ yüzi-suyına İslâm dînine Sen 'avn-ü 'inâyet kıl!" diye duâ ettikten sonra gerçekleştiğini Anonim "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân"dan bildiğimiz,(10) savaşın akışının bir anda tersine döndüğü o müthiş safhayı dehşet ve korku içinde tasvir eder. Onun buradaki ifâdesine göre; kralın başını mızrağa geçiren Türkler, büyük bir gürültü çıkararak ve bağırarak Macarlar'ın üzerine atılırlar ve onları sür'atli bir şekilde imhâ ederler. Zafer sarhoşluğu içindeki hıristiyanlar, Zotikos'un şâhid olduğu üzre, bu manzara karşısında neye uğradıklarını şaşırmış bir hâlde kaçarken "inliyorlar, ağlıyorlar, korkaklaşıyorlar, duraksıyorlar ve titriyorlar" dı. Nihâyet "Tanrı'nın mucizesi" yle toparlanan Türk ordusu, kokunç dalgalarını kabarta kabarta yürüyen korkunç bir deniz gibi hıristiyanları tamamen sarıp kuşatırlar ve onları misli görülmemiş biçimde büyük bir yenilgiye uğratırlar.(11)
Zotikos'un, yaşadığı o korkunç dehşet ânını yansıtan şu dizeleri, kendi ifâdesiyle bu "İlâhî mucize" nin, onu "Tanrı'nın Türkler'e yardım ettiğini" itirâfa mecbur edecek ve kendi dîni hakkında açıkça şüpheye düşürecek şekilde "tecellî" ettiğini gösteren göz kamaştırıcı bir nükte olarak tarihe geçmiştir:
"Ey müthiş korku, tehlike!..
Hiç kimse seni düşünmesin, duymasın da bunu!
Ben ormandayım, sık [ormana] saklanmış,
Ve mermer gibi oldum, taşlaştım!
Kabaran bir deniz görmüşsün gibi rüzgârdan,
Ve dalgaların kabardığını…
İşte öyle gördüm ovada kabaran dalgaları!
Aklım şaştı; acaba denizin dalgası değil mi?!..
Denizin dalgaları değilse; buna şaştım!
Ve ruhsuz ve duygusuz bir insan olup çıktım…
Gördüm; şaşılacak, korkunç, esrarlı, büyülü şeyi:
Ve Tanrı mucizesini, aklın hayran kaldığı…
Her ırkın haykırması gerek Tanrı'nın ululuğunu,
Her şeye Kâdir ve her şeyin yaratıcısı olduğunu…
Duydu bu [olay]ı gök ve kaydı yıldızlar,
Güneş korkusundan battı!
Ay geceyi kararttı; korkunç manzarayı,
Tanrı'nın tecellisini açığa çıkarmamak için…
Bâzıları rastlantı, kaderin oyunu diye zikreder,
Başka hüküm vererek, başka şekilde düşününce…
Fakat ben Tanrı'nın tecellisine karşı
Hiçbir şekilde, hiçbir şey yapılamayacağını söylüyor, ispat ediyorum kesin olarak!
[Bu] anlaşılması güç bilmeceden ürküyorum ve şaşıyorum;
Macarlar'ın başına gelenden dolayı ruhlar dondu:
Muazzam bir şekilde yedi defâ Türkler'i kırdılar
[ve] Macarlar bir hamlede hemen kırıldılar!.." (12)
(1) H. Akın Yusufoğlu, "Zotikos'un Varna Savaşı'na Dair Manzumesi", "A.Ü. DTCF Tarih Bölümü, "Tarih Araştırmaları Dergisi", XIV/25, 1981, dize: 141-145.
(2) Gelibolu'lu Za'îfî Mehmed, "Gazavât-ı Sultân Murâd İbn-i Muhammed Hân", Afyon Gedik Ahmed Paşa İl Halk Ktp. nr.: 18349/1, vr. 38a-38b.
(3) Krş. Oruç bin 'Âdil, "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", Yapı Kredi Sermet Çifter Arş. Ktp. nr.: 773, vr. 67a; E. Sevinçli husûsî nüshası, vr. 16b; Rûhî el-Edirnevî, Berlin Staatsbibliothek, Tübingen, MS Or. Quart, nr.: 821, vr. 124a. Kemâl Paşa-zâde "Gazavât-nâme"den aktardığı kısımları kendisine has edebî üslûbu çerçevesinde yeniden şekillendirmiştir: krş. a.mlf, "Târîh-i İbn-i Kemâl", Bibliothéque Nationale, Supp. Turc. nr.: 157, vr.
(4) Paraspondylos Zotikos, dize: 146-170.
(5) P. Zotikos, dize: 171-244.
(6) Krş. Gelibolu'lu Za'îfî, a.g.e., vr. 76a-77b.
(7) P. Zotikos, dize: 245-274.
(8) Zotikos, dize: 275-316.
(9) Zotikos, dize: 317-414.
(10) "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", TSMK, Sultan Mehmed Reşad ve Tiryal Hanım Ktp. nr.: 700, vr. 46a-46b.
(11) Zotikos, dize: 415-435.
(12) Zotikos, dize: 436-461.