Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Küffar Düşmanlığını "Ermeni İddiaları" Üzerinden Yürütmeye Çalışıyor! - Ömer Öngüt
Küffar Düşmanlığını "Ermeni İddiaları" Üzerinden Yürütmeye Çalışıyor!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Ocak 2012

 

Küffar Düşmanlığını
"Ermeni İddiaları" Üzerinden Yürütmeye Çalışıyor!

Gâvur hem gâvurluğunu yapıyor, hem de "Bu kadar kızacak ne var. Sakin olalım!" diye tepkimizi yumuşatmaya çalışıyor. Ancak artık "Gına geldiğinin" farkında değiller. Onlara şunu söylememiz lâzım: "Eğer Türk halkının öfkesini ve düşmanlığını istiyorsanız devam edin. Doğru yoldasınız."

 

Son günlerde küffarın düşmanlığı arttı, harp iştahı yine kabardı.

İran'a saldırmak hususunda temkinli duran ve frene basan Amerikan bürokrasisi (sivil-asker) ayağını frenden çekti. Süreç hızlandı. Yeni Amerikan Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey "İran'a saldırmaya hazırız" mealinde açıklamada bulundu.

Siyonistler İran'a saldırı hususunda istediklerini almaya başladı. Kum saati İran aleyhine işliyor.

Bu arada kuvvetli bir "Siyonist" damara sahip olan Fransa da Türkiye'ye saldırıyor. Tabii sinsi sinsi bu işi yapmaya çalışıyor. Ancak sinsiliği de pek beceremiyor. Sarkozy denilen "Mr. Mouse"un Türkiye'ye olan kin ve düşmanlığı sırıtıyor.

Bu iki olayın siyonist planın parçası olma ihtimali var. Zira bir İran harbinde İsrail'e karşı cephe alması muhtemel ülkelerin sindirilmesi düşünülmüş olabilir. Suriye zaten artık kendi derdine düştü. Muhtemel ki Türkiye için de bir şeyler planlıyorlar.

Fransa'da yaşanan bu hadise ile bu harp hazırlıkları arasında siyaseten ortak bir plan mevcut değilse bile "Siyonist" denilen faşistlerin kalplerinin derinliklerindeki Türk düşmanlığının ortak izini görmek mümkün.

Bu işin birinci boyutu.

İkinci boyutu ise; bu Ermeni meselesinde küffarın "Türk düşmanlığı" ortak paydasında büyük bir plan çevirdiği gerçeğidir. Avrupa'nın faşist genleri ile, Haçlı seferlerinden beri devam eden Türk düşmanlığı arka planı bir araya gelince "Soykırım Meselesi"nde bilumum küffarın ortak bir plan dairesinde hareket ettiklerini görürüz.

Tahminimiz odur ki, 2015 yılı hedef alınarak hazırlanan bir ajanda var. Ve bu ajandaya göre hangi ülkenin ne zaman nasıl adım atacağı bir plana bağlanmış durumda. Bunu bilelim ona göre siyaset belirleyelim.

Bu noktada bu küffar milletlerine şunu hatırlatmak isteriz:

Ey küffar milletleri! Sizler bu eski defterleri deştikçe, bu millet, üzerini örttüğü ihanetleri, kendisine uygulanan katliam ve düşmanlıkları hatırlıyor.

Küller uçuyor, korlar alevleniyor.

Ateşle oynuyorsunuz. Zira bu işin sonunda Türklere kabul ettirebileceğiniz bir şey yok. Masa başında kazanabileceğiniz bir zaferiniz yok.

Bu işin sonu tecrittir. Türkiye'nin Avrupa'dan tecrit edilmesi değildir. Bu işin birinci sonu Batı'nın tecrit edilmesidir. İkinci sonu yeni bir küresel kutuplaşmadır. Nihai sonu "Ateş"tir. Bu ateş bizi de yakar, sizi daha çok yakar.

Bu ateşe düşmemek için bu faşist, barbar, soykırımcı Batı milletlerine anladığı dilden verilecek cevaplar var.

Biz defaatle arzettik ki; "Avrupa Birliği küffar birliğidir." diye... Siz maskeleri düşünce anlıyorsunuz...

 

"Siyonist" Fransa:

Fransa'daki siyonist etkisini ve Sarkozy'nin yahudi köküne rağmen kazandığı başkanlık seçimini Haziran 2007 tarihli dergimizde de irdelemiştik:

"Fransa'da bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. "Sarkozy Türkiye'yi AB'de istemiyor?"dan başka hatırınızda kalan bir şey var mı? Bu tip bir adam nasıl oldu da bu seçimi kazanabilidi? Veyahut Türkiye'de hiçbir siyasi parti "AB'yi istemiyoruz." diye propaganda yapma cesaretini gösteremezken Fransa'da faşizm kokan bir "Türkiye'yi istemiyorum!" propagandası en üst düzeyde nasıl yapılabildi?

Fransa nasıl bir ülkedir? Ne anası ne babası Fransız olmayan bir adam nasıl oldu da milliyetçi söylemlerle iktidar oldu? Nasıl oldu da Fransa'nın faşist partisi bu adamı destekledi? Fransa'nın Türkiye'ye garaz ve düşmanlığı nedir? Bu medeniyet (!) beşiğinde, eğitim sisteminden, devlet yönetimine ve hatta felsefesine kadar örnek aldığımız bu ülkede Ermeni meselesinde olsun benzer konularda olsun niçin agresif, itici, düşmanca taarruzlar geliyor bize karşı?

Fransa'da yaşayan Sultan 5. Murad'ın kızı Kenize Murad, yıllar yılı Ortadoğu'da gazetecilik yaptı. Ortadoğu'da yaşanan siyonist işgali anlatan kitabı hakkında bilgi verirken Fransa ve Batı medyası hakkında da ilginç bilgiler veriyor:

"... - Kitabım (Toprağımızın Kokusu: Filistin ve İsrail'in Sesleri) İngilizce, İspanyolca, Portekizce, Yunanca, Flamanca ve Almanca başta olmak üzere sekiz dile çevrildi ama pek çok ülkede boykot da edildi. Özellikle de Fransa'da. Sanılanın aksine Fransa'da özgür bir basın yok, çok fazla sansür var.

- Fransa'da basın neden Filistinlilerin dramına ilgisiz?

- Nedeni, Fransız basınının da kısmen Siyonist lobinin yönetiminde olması. Belki Amerika'da olduğu kadar değil ama ona yaklaşmış durumda. Bu Siyonist etki Amerika'da bilinirken, Fransa'da pek kimse tarafından bilinmiyor. (Fransız hükümeti bunu eleştiriyor ama baskı yüzünden pek bir şey yapamıyor.)

- Fakat orada Müslüman azınlığın sayısı oldukça fazla. Bunun bir anlamı yok mu?

- Fransa en büyük Yahudi ve Arap azınlığına sahip Avrupa ülkesidir. Yalnız bu iki azınlığın şöyle bir farkı var; sayıları 5 milyonu bulan Müslüman azınlığın kayda değer bir gücü söz konusu değil. Genelde önemsiz işlerde çalışıyorlar. Buna karşın Yahudiler, eğitimliler ve güçlerini kullanmayı iyi biliyorlar. Üniversitelerde çalışıyorlar, medyayı ve toplumu ve hatta siyaseti kontrol eden güç durumundalar. Dolayısıyla bu boykota ben şaşırmıyorum.

- İsrail'in 33 gün süren katliamına dünyanın seyirci kalması sizi nasıl etkiledi?

- Bu çok korkunç bir şey ama İsrail'den de beklenen buydu. Çok üzücü ama Amerika'dan da beklenen tavır daha farklı değildi. Benim için İsrail ve Amerika'nın tavrından daha ürkütücü olanı Avrupa'nın yapılan katliama karşı çıkmaya korkması oldu.. Çünkü Avrupa da Siyonist etki altında ve artık gerçekleri göremiyor. Filistinlilere yapılanların ne denli korkunç olduğunu bir çocuğun bile anlayabileceği bu vahşeti Avrupalılar, medya yüzünden en az yirmi yıldır göremiyorlar. Buna rağmen gerçeği gören ve üzülen insanlar da var Avrupa'da. Ama onlar da ne yapacaklarını bilemiyorlar. Çünkü hükümetleri onlardan farklı hareket ediyor.

- Barışı imkansızlaştıran ne?

- Barış için Avrupa'nın bir rolü olabilir ama İsrail yanlısı medya tarafından yanlış yönlendiriliyor. ..." (21.08.2006, Y. Şafak, M. Gündem)

Görüyorsunuz, Fransa bu, siyonizm bu, medya bu, demokrasi bu...

Dahası da var. Bir alıntı da Radikal yazarı Haluk Şahin'in "Yolsuzlukla küresel savaş ve Fransa" başlıklı yazısından yapalım:

"Fransa'da bir kitap yasaklandı. Kitabın adı 'Böyle Bir Dünyada Yaşamak İstiyor muyuz?' Yazarının adı Eva Joly. Büyük bir yolsuzluk skandalının perde arkasını anlatıyor...

Eva Joly, bir soruşturmacı gazeteci değil, bir yargıç. Petrolden silaha, hükümetten büyük şirketlere uzanan Elf skandalını iğneyle kuyu kazarcasına ortaya çıkaran bir yargıç. Fransız derin devletinin alarm zillerini çaldıran, sayısız tehdit alan cesur bir kadın.

Soruşturması sırasında yüksek düzeyde bir bürokrat aramış kendisini ve şöyle demiş:

"Madam, Fransa'da olup bitenlerin yüzde 98'i yargılanabilir, geri kalan yüzde 2'siyse yargılanamaz."

"Yargılanırsa ne olur?"

"Çok kötü olur. Hem de kısa zamanda..."

Bu türden gizli ve açık tehditlere rağmen soruşturmayı sürdürmüş Joly. Ama sonunda tıkanmış ve yargıçlığı bırakarak Norveç'e gitmiş.

Joly, Fransa'yı yöneten kadronun çok çürük ve güçlü olduğunu, birbirine sımsıkı bağlı öğelerden oluşan, partilerüstü bir şebeke halinde çalıştığını söylüyor. ...

Joly, birkaç gün önce, yolsuzluklarla mücadele çağrısı yapan bir deklarasyonu Paris'te imzaya açtı.....

Şöyle diyor: "... Az sayıda büyük şirket, hükümetlerinin ve iş yaptıkları ülkelerin kendilerini sağladığı korumanın arkasına sığınarak kamusal ihalelere fesat karıştırıyorlar. Bunun sonucunda, dünyanın pek çok yerinde pek çok insan, çok para ödeyip karşılığında çok az şey alıyor. Bu yetmiyormuş gibi, yolsuzluklara karışmış yöneticilerin ve onların şirketlerdeki ortaklarının arkalarında bıraktıkları borçları ödemek zorunda kalıyor."..." (25 Haziran 2003)

Şaşırdınız mı? Şaşırmayın!

Annesi Selanik yahudisi olan Sarkozy seçimi kazanır kazanmaz ayağının tozuyla önde gelen bir işadamı(!) arkadaşının süper lüks yatı ile Malta'da tatile gitti." (Hakikat Dergisi, Haziran 2007)

 

"2015"; Küffarın Ajandası:

2015 yılı yaklaştıkça şu Ermeni meselesini daha çok önümüze koymaya çalışacaklar.

Uluslararası konjonktür pek müsait olmadığı için üzerimize fazla gelemiyorlar. Ellerinden gelse tepemize binmek istiyorlar.

Bilinmesi gereken en önemli iki husus şudur:

1. Küffar kesinlikle Türkiye'nin yükselmesini, iyiliğini istemez, elinden gelse Anadolu'yu ele geçirmek ister.

2. Yukarıda da değindiğimiz gibi küffar hedeflediği siyasi sonuca ulaşabilmek için planlarını belli bir ajandaya bağlar ve ona göre adım adım hareket eder. Harp kararları olsun, bu gibi siyasi baskılar olsun hemen her hususta bu böyledir. Şu tarihte şu karar alınacak, şu tarihte şu ülke şöyle hareket edecek, şu tarihte şu yapılacak... Gücü yetiyorsa, gözü kesiyorsa hiç çekinmeden harbi de göze alır. Ancak Türkiye ile harbi göze almak kolay bir karar değildir.

Yoksa hakkaniyetmiş, hukukmuş, adaletmiş, insan hakkıymış... umurlarında değildir. Çok zaman görülmüştür ki, Batı denilen bilumum küffar memleketleri bu kavramları işine geldiği gibi kendi çıkarlarına göre evirip çevirmekten çekinmezler.

Tabii burada bazen komik duruma da düşüyorlar. İşler istedikleri gibi yürümediği halde ısrarla bu ajandayı uygulamaya çalışmaları bütün kötü niyetlerini, düşmanlıklarını ele veriyor.

 

Fransa ve Batı Art Niyetli:

Fransa'ya sormak lâzım:

Daha Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmeden önce Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ile 1921 yılında barış anlaşması yapan ilk Batılı devlet siz değil miydiniz? O zaman Ermeni'lerin hakkını müdafaa etmek aklınıza gelmedi mi?

Adana civarında hüküm sürmeye çalıştığınız 1919-1920'lerde Ermeni'ler askeriniz değil miydi?

Siz Türkiye'yi terkederken Ermeni'ler sizinle birlikte kendi topraklarını bırakıp sizinle kaçmadılar mı?

Ermenilerin hakkı vardı da o tarihte neredeydiniz?

Hrant Dink sizin içyüzünüzü anladığı için, Kürtlere "Bizim gibi oyuna gelmeyin, bu Batılılara güven olmaz" demeye başladığı için öldürüldü.

Ermenilere devlet sözü verip, Osmanlı'ya karşı kışkırtan siz değil miydiniz? Doğu Anadolu'nun dört bir yanında açılan Amerikan kolejlerinde bu zemini kim hazırladı? Ajan kılıklı misyonerleriniz ne işler çevirdi? Hâlâ ne işler çeviriyor?

Fransa'da önemli bir Ermeni nüfus var. Şimdi soruyoruz: "Osmanlı tehcir değil de soykırım yapmış olsaydı, Fransa'da ne kadar Ermeni olurdu?"

Şunu da sormak lâzım; "Eğer Osmanlı tehcir yapmamış olsaydı, arkasından Türkiye de Kurtuluş Savaşını kaybetmiş olsaydı, Doğu Anadolu'da kaç tane Türk, kaç tane Kürt kalırdı?" Biz söyleyelim: "Sıfır". Bugün Ermenistan'da ne kadar Türk varsa o kadar. Hocalı'da ne yaşanmışsa olacak olan aynısı idi.

Yine sormak lâzım:

1915 yılında Çanakkale cephesinde Türk askerinin harp hukukuna riayeti, merhameti İngiliz hükümetinde tartışma konusu olurken, aynı tarihte Türkler Doğu'da katliam yapıyor yalanını yayanlar da bu İngilizler değil miydi? Bu büyük bir tenakuz değil midir?

Bunlar aslında soykırımın ne olduğunu çok iyi biliyorlar. Afrika'da, Amerika kıtasında, Avustralya'da, Asya'da, hatta bizzat kendi kıtalarında öldürdükleri insanlar bir-iki değil, yüzlerce milyondur.

Fransız ihtilalinden sonra kendi halkından 300 bin kişiyi çoluk-çocuk kadın soykırımdan geçiren bu Fransa'dır. (Fransa Parlamentosu 1794 tarihinde, isyan eden Vendee bölgesinde yaşayan halkın "kadın, erkek ve çocuklar" dahil tümüyle katledilmesi için "Lazare Hoche" isimli generale tam yetki veren bir yasa çıkarmıştır. Tarihe Vendee Katliamı olarak geçen bu olay Birleşmiş Milletler'in soykırım tanımına uyan ve Fransız Parlamento arşivlerinde de belgeleri yer alan bir soykırımdır.) Afrika'da yüzlerce yıldır soykırım uygulayan bu Fransa'dır. Cezayir'de yaptıkları soykırım hala hafızalarda. Hatta şu zamanda Ruanda'da 1 milyona yakın insanın öldürüldüğü soykırımın sorumlusu da bu Fransa'dır. Bunlar soykırımın ne olduğunu iyi bilirler. Ancak sorsan "Biz medeni(!)yiz!" derler.

Bütün küffarın eli kanlıdır. Bu kan Haçlı Seferleri'nden beri gelir. Avrupa'nın ortasında, Bosna'daki soykırıma senelerce seyirci kalanlar bunlardır.

Binaenaleyh küffarın amacı hakikatlerin ortaya çıkması değildir.

Genlerine işlemiş Türk ve İslâm düşmanlığının da etkisi ile masa başında Türkiye'yi bozguna uğratmaktır. Bu mevzunun özü budur.

 

Sömürgeci-Faşist Batı'ya Verilecek En Etkili Cevap:

Bu temcid pilavı 2010 yılında bu sefer Amerika'da önümüze sürüldüğünde de bahsetmiştik:

Sömürgeci, faşist Batı ülkeleri sömürdükleri ülkelerde silahtan daha çok "Eğitim sistemi"ni işgal etmek suretiyle netice almışlardır. Bu ülkelerde tarihine yabancı, dilini unutmuş, Batı hayranı bir elit tabaka oluşturmuşlardır.

"Eğitim" onlar için "Silah" kadar önemli bir siyaset enstrümanıdır.

Bunları bu sebeple eğitimle, yeni nesli buna göre yetiştirmekle tehdit etmek, hatta bu eğitime hemen başlamak lâzımdır.

Hemen Türk Tarih Kurumu nezdinde veyahut birkaç üniversitede "Tarih boyunca yaşanmış soykırım ve insanlık suçlarını araştırma" merkezleri kuracağımızı, öncelikli olarak parlamentolarında aleyhimize iftira kararları alan ülkelerin insanlık suçlarını araştıracağımızı, ortaya çıkan hakikatleri ilköğretim ve ortaöğretim müfredatına alarak yeni nesillere öğreteceğimizi, hatta bu hakikatleri bu insanlık suçlarına muhatap olmuş, fakat araştırma ve gelecek nesillere aktarma imkânı olmayan mazlum milletlerin kendilerine de aktaracağımızı, dünyada yeni katliamlar yaşanmaması için bu insanlık suçlarını işleyen milletleri dünya milletleri nezdinde teşhir edeceğimizi deklare edelim.

Elde edilen tarihi gerçekleri dış politikamızın önemli bir enstrümanı yapacağımızı ve mazlum milletlerin haklarını alması için gayret edeceğimizi söyleyelim. Ve icraata hemen başlayalım.

Emin olun bu kaçak güreşen sinsi düşmanların etekleri anında tutuşacaktır.


  Önceki Sonraki