On sekizinci yüzyılda yaşamış telif sahibi Osmanlı mutasavvıflarının en meşhurlarından olan İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin (ö. 1725), "Kenz-i Mahfî", "Tamâmu'l-Feyz fî Bâbu'r-Ricâl" ve "Silsile-nâme-i Celvetiyye" adlı eserlerinde Hâtemü'l-evliyâ olan zâtın ilim, tecelliyât, makam ve vazifesi hakkında ortaya koyduğu eşsiz ifşaatlarını arz etmiştik.
Şimdi de Hazret'in, eriştiği ilmî kemâlin ve mânevî tecellinin son noktasını temsil eden "Kitâbu'n-Netîce" adlı eserinde yer alan; Hâtemü'l-Evliyâ'nın veliler arasındaki üstün mevkii, şefaati, vazifesi, büyük mânevi şahsiyetlere nispeti ve daha pek çok hususiyetleriyle ilgili sırları ihtiva eden diğer ifşaatları üzerinde duracağız.
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbu'n-Netîce" adlı eserinde Hâtemü'l-evliyâ olan zâtın kitaplarının Hazret-i Kur'an'la dolu olacağını iki asır öncesinden ifşâ etmiş; onun boyasına boyananların ulaştıkları fazilet ve meziyeti, Münker ve Nekir'in suâlleri karşısında uğrayacakları mânevi desteği, dergâhının ve türbesinin altında yatan esrâr-ı İlâhî'yi kâmil ve mükemmel üslûbuyla şöyle tasvir etmiştir:
"Hatmü'l-evliyâ'ya muhabbet eyle, tâ ki bununla dahi şefaate muhtaç olmayasın!
Zirâ bu bir muhabbettir ki, 'adâvetleri ref' eder (düşmanlıkları kaldırır).
Ve bu bir ikrârdır ki, kabirde Münker ve Nekir'i hayrette kor.
Ve bu bir intisâbdır ki, selâtîn ona reşk eyler (sultanlar ona gıpta ederler).
Ve bu bir ilimdir ki, hakîmin aklı bunda müncemid olur (hikmet ehlinin aklı donar kalır).
Ve bu bir dergâhtır ki, havâss (zâtlar) ona meşyen ale'l-vücûh (yüzüstü sürünerek) gelir.
Ve bu türbeye kubbedir ki, serî eflâkin (süratli feleklerin) fevkindedir.
Ve bu türbenin sırrı bir sırr-ı azîmdir ki (öyle büyük bir sırdır ki), cemî'i emsâra sârîdir (bütün şehirlere sirâyet etmiştir).
Ve bu bir kitabdır ki, kütüb-i ilâhiyye umûmen bunda mündericdir (İlâhî kitaplar bunun içine dercedilmiştir).
Ve bu bir kalemdir ki, onun levhi âriflerin kalpleridir.
Ve bu bir nakş-ı garib (bambaşka bir nakış)dır ki, her kim onun sıbğıyla masbuğ olursa (onun boyasıyla boyanırsa) ebedî solmaz.
Ve bu bir şekildir ki, bunun netîcesine kimse ermez ve ilmî dairesine bir fert giremez!.."
("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 248a)
İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbü'n-Netice" isimli eserinde; has kulları velâyete ulaştıran nefesin Hâtemü'l-Evliyâ tarafından içlerine üflendiğini kendisine has kâmil üslûbu ile beyan ederek şöyle buyurmuştur:
"Bazı nüfûs-ı fâzıla'ya ki nefh vâki olur (bazı üstün nefislere üfleme vukû bulur), husûs üzerine bâtınınadır (has kulların içlerinedir); gerek ol nâfih olan (üfleyen) mücerredâttan (teklerden) olsun ve gerek olmasın; Hazret-i Hızır ve Hatmü'l-evliyâ ve sâir aktab gibi. Ve bu nefh vâki olmadıkça (üfleme vukû bulmadıkça) hiçbir kimse dâire-i velâyete kadem basmaz (velâyet dairesine ayak basamaz)."
("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 200b)
İsmâil Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri aynı eserinde yer alan diğer bir ifşaatında; diğer peygamberlerin Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e vekâleten peygamberlik yaptıkları gibi, bütün velilerin de makamlarını ona vâris olan Hâtemü'l-evliyâ'dan aldıklarını veciz bir ifâde ile beyan buyurmaktadır:
"Cümle-i enbiyâ (peygamberlerin hepsi) dünyada Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in gölgesidir ki, her birinin kendi asırlarında kutbiyyetleri vekâlet ve niyâbetledir, yoksa asâletle değildir.
İşte Hatmü'l-enbiyâ'nın sırrı bu olduğu gibi, Hatmü'l-evliyâ'nın hâli dahi budur. Yâni her asırda, her şehirde zuhûr eden velî onun sûret ve nâibidir ve kendi Cenâb-ı Nübüvvet'in taraf-ı velâyetinin nâibidir."
("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 209a)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e Allah-u Teâlâ tarafından bir lütf-u ihsan olmak üzere "Cevâmiu'l-kelîm"; yâni az sözle pek çok mânâlar ifâde edebilme hasleti bahşolunmuştu.
Nitekim Ebu Hureyre -radiyallâhu anh-den rivâyet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde:
"Ben cevâmiu'l-kelîm ile gönderildim." buyurmuşlardır. (Müslim: 523)
Öyle Hadis-i şerif'ler vardır ki, metni bir satırı doldurmadığı hâlde şerh ve izâhı hakkında kitaplar yazılabilir.
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e ihsan buyurulan bu İlâhî lütfun Hâtemü'l-veli'de de müşâhede edileceğini beyan ederek şöyle buyurmuşlardır:
"Kelâm-ı Nebevî cevâmiu'l-kelîmdir. Onun için ondan nice ulûm-ı garîbe (garip ilimler) istihrâc olunmuştur (çıkarılmıştır); Cefr-i Alî (Ali'nin Cifr ilmi) ve vefk-i Hatmü'l-evliyâ (Hâtemü'l-evliyâ'nın tevfîki) gibi. Ve sâir kelimât-ı kibâr (diğer büyüklerin sözleri) dahi onunla kıyâs oluna..."
("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 218b)
İsmail Hakkı Bursevî -kuddise sırruh- Hazretleri "Kitâbu'n-Netîce" adlı eserinde Hâtemü'l-veli'nin mânevî cihetini, makam ve mertebesinin yüceliğini beyan eden önemli ifşaatlarda bulunmuş; bu velinin, büyük meleklerin ve kemâlât sâhibi bazı zevât-ı kirâm'ın dahi kavrayamayacağı bir ilme vâris olacağını beyan buyurmuştur:
"Bâzı ekâmil (kâmiller) vardır ki, kendisine ilm-i zâyid (ilmin ziyâdesi) ihsan olunmuştur ki, havâs-ı melâikede (seçkin meleklerde) umûmen ve bazı havâs-ı beşerde (seçkin insanlarda) o ilim yoktur, Hatmü'l-evliyâ'nın ilmi gibi. Zira Hatmü'l-evliyâ, Hatmü'l-enbiyâ'nın derece-i velâyette mazhar-ı tâmmıdır."
("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 30b)
Diğer bir ifşaatında ise Allah-u Teâlâ'nın, bu İlâhî ilimden en çok nasibi Hazret-i Ali -kerremallâhu veche- Efendimiz'e ve Hâtemü'l-veli'ye indirdiğini beyan buyurmaktadır:
"İşte bu makûle-i ulûm (ilim çeşitleri) ve ulûm-i keşfiyye-i İlâhiyye (İlâhî keşif ilimleri) ile İmâm-ı Alî -kerremallâhu veche- şöhret bulmuştur ki, bu pertev-i ilm (ilim ışığı) ona Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-den aksetmiştir. Ve onlardan sonra külliyeti (büyük çoğunluğu) Hatmü'l-evliyâ'da zuhûr eylemişdir ve evliyânın dahi her birine istidâdlarınca nasîb itâ olunmuş (verilmiş)tir." ("Kitâbü'n-Netice"; Bursa İnebey Yazmalar Ktp. Genel, nr.: 1136, vr. 101b)