Hakk Celle ve Alâ Hazretleri buyuruyor ki:
"Asra yemin olsun ki, insan gerçekten hüsran içindedir. Ancak iman edip amel-i salih işleyenler, birbirlerine Hakk'ı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnâ." (Asr: 1-3)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz "Bütün insanlar helâk olmuşlardır." buyurmuştu. Burada da Allah-u Teâlâ yemin ederek insanların gerçekten hüsran içinde olduklarını beyan buyuruyor. Bu bizim için ne büyük âfât! Allah'ım iyilerin yüzü suyu hürmetine bizi bağışlasın.
Burada görülüyor ki bütün insanlar hüsran içindedirler, ancak iman edenler kurtuluyor.
Ve fakat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacak, bir fırka müstesna, diğerleri hep ateştedir.
– Onlar kimlerdir Yâ Resulellah?
Benim ve Ashâb'ımın yolunda olanlardır." (Ebû Dâvud)
İnsanların helâk olduğunu belirten Hadis-i şerif umuma âit, bu Hadis-i şerif ise hususa yani Resulullah Aleyhisselâm'ın ümmetine aittir.
Yetmiş iki fırka cehenneme giriyor. Acaba biz hangi fırkadanız? Bir düşün!
İşte şu bölücüler var ya, paramparça ettiler hem dini hem vatanı.
Âyet-i kerime'sinde Allah-u Teâlâ buyurur ki:
"Sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar." (Yusuf: 103)
İşte bu bölücülere, her ne kadar gerçekten Hakk'ı söylesen de, hakikati ibraz etsen de, ne Hakk'ı tanırlar, ne de hakikati kabul ederler.
Ve böylece yetmiş iki fırka cehennemlik oldu.
Şimdi bizim duracağımız bir fırka kaldı. Zâhirî, bâtınî, ledünî dediğimiz bütün bu mevzu o bir fırkaya aittir.
Diğer bir Âyet-i kerime'de ise şöyle buyuruluyor:
"İnsanların çoğu bilmezler." (Mümin: 57)
Neyi bilemedi bunlar? Hakikati bilemedi, hakikati bilemediği için Hakk'ı bulamadı, din kurucuları ile beraber oldu, böylece helâkına vesile oldu.
Bir tek temsil arzedelim:
Bir bölücü çıkar der ki "Fâiz helâldir!" Öteki bölücü der ki "Enflasyon nispetinde helâldir!" Diğeri der ki "Ben fâizle kömür alırım, şunu alırım, bunu alırım!" Hiç bir bölücü fâizi yerde bırakmıyor. Herkes kendi kitabına göre uyduruyor ve onu yiyor.
Kitabı deyince, "Onların kitabı ayrı mı?" diye soracaksınız. Evet ayrıdır.
Çünkü Cenâb-ı Hakk Müminûn Sûre-i şerif'i 53. Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir."
Allah-u Teâlâ onların İslâm'la hiçbir ilgilerini bırakmadı.
Ve onları bir imtihan edin. Deyin ki "Arkadaşlar! Benim şurada elli milyon, yüz milyon, beş yüz milyon bir param var amma, fâiz olduğu için elimi sürmüyorum, ne yapayım?"
Bakın kendi dinlerine kendi kitaplarına nasıl uyduracaklar?.