Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Dünya; Tarihî, Büyük Bir Değişimin Arefesinde! - Ömer Öngüt
Dünya; Tarihî, Büyük Bir Değişimin Arefesinde!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Eylül 2011

 

Dünya; Tarihî, Büyük Bir Değişimin Arefesinde!

Değişimler daima büyük sancılarla beraber yaşanmıştır. Hadis-i şerif'lere göre; savaş, doğal afet, kıtlık (ekonomik afet), fitne-terör gibi musibetler, hem de büyük musibetler yaşanabilir. Önümüzdeki 30-35 yıllık süreçte bu değişimin tamamlanacağı tahmin edildiğinde, bunun dünya tarihine kıyasla çok kısa bir an olduğunu unutmamak lâzımdır.

 

Küresel ekonomi geri dönüşü olmayan bir süreç yaşıyor. Buna bağlı olarak dünya siyasetindeki değişim de hem büyük bir hız kazanıyor, hem de bu hızlı değişim karışıklık ve kaoslara yol açıyor.

Türkiye de çok hızlı değişiyor.

Allah-u Teâlâ'nın takdir filmi dönüyor. Gerisi teferruattır. Gerçekten bu böyledir.

Eski çağlarda da büyük ve ani değişimler yaşanmıştı. Bazen büyük bir doğal afet, bazen de büyük bir istilacı millet yıkılmaz sanılan medeniyetleri yerle bir etmiş, dünya hercümerç olmuştu.

Bundan 3600 yıl önce yaşanan büyük deprem ve yanardağ felaketleri özellikle Ege denizi etrafında büyüyen o devrin büyük medeniyetlerini yok etmişti. Bugün o tarihten kalan kalıntılar üzerinde turistik geziler yapıyoruz.

Yaklaşık 800 yıl önce yaşanan Moğal istilası İslâm ülkeleri üzerine büyük bir afat olarak çökmüş, Abbasi devleti yıkılmış, Selçuklu devleti bitkisel hayata girmişti. Ancak bu karışık ortam Osmanlı gibi bir medeniyetin ve cihan devletinin ortaya çıkmasının da zeminini hazırlamıştı.

1815 yılında, Endonezya'da insanlık tarihinin bilinen en büyük yanardağ patlaması meydana gelmiş, gökyüzüne tahminen 100 km3 curuf yayılmış, atmosferi kaplayan toz bulutları güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engellediği için bütün dünyada, en çok da Avrupa'da iklim değişikliklerine bağlı kıtlıklar, ölümler meydana gelmişti. Bu doğal afatın en büyük siyasal etkisi ise fakir ve aç Avrupa insanının "Yeni Dünya" adı verilen Amerika kıtasına göçünü hızlandırmış olmasıdır.

Buna mümasil örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Dikkat ederseniz içinde bulunduğumuz süreçte de benzer bir değişim yaşıyoruz. Hatta belki dünya tarihinin görmüş geçirmiş olduğu en büyük değişimin başlarındayız.

Şöyle kriz oldu, böyle altın fırladı, filan ülke şöyle karıştı, terör böyle arttı.... diye yazıp çiziyoruz. Ancak daha işin başındayız. Ve henüz daha bir şey görmedik.

 

Küresel Ekonomik Kriz:

2008 yılında yaşanan küresel ekonomik kriz trilyonlarca dolar pompalanarak geçiştirildi. Ancak etkisi hâlâ devam ediyor ve büyük bir patlama potansiyelini hâlâ taşıyor.

"Büyük bir küresel ekonomik kriz nelere sebep olabilir?" Bu sorunun cevabını 1929 yılındaki dünya ticaretinin durma noktasına geldiği "Büyük Buhran"ın etkilerinde görebiliriz:

Toptan fiyat endekslerindeki düşüş (%40-60 arası), hammadde fiyatlarının dibe vurması (%50 civarı), menkul kıymet fiyatlarının ve borsanın gerilemesi (%30-40 civarında), dünya sanayi üretiminin düşmesi (%35-45 arası), işsiz sayısındaki artış (50 milyon kişi işsiz kaldı), ticaretin dibe vuruşu (%55-80) ve iflasların çoğalması; beraberinde psikolojik, siyasal ve hatta ideolojik sorunların çıkmasına sebep oldu. İnsanlar maddi varlıklarıyla beraber sosyal konumlarını ve ruh sağlıklarını da kaybettiler. Bunalımın etkileri II. Dünya Savaşı'na kadar yaklaşık 10 yıllık bir periyotta devam etti.

Dikkat ederseniz bu bunalımın yaşandığı yıllar faşizmin de yükseldiği yıllar olmuş, ideolojik, ekonomik ve siyasal krizler 2. Dünya Savaşı'nın zeminini hazırlamıştır.

Bu kriz Türkiye'yi de etkiledi. İhracatı tamamen tarımsal ürenlere dayalı bir ekonomi olan o tarihlerin Türkiye'si tarımsal ürünlerin fiyatının neredeyse yarı yarıya düşmesinden ve talebin de daralmasından etkilendi. O günlerin fakir Anadolu halkı kapalı tek parti yönetiminin de etkisiyle ne olduğunu pek anlayamadı ancak devrin iktidarının ekonomik yetersizlik sebebiyle birçok projesini gerçekleştiremediğini tahmin edebiliriz. İkinci Dünya Savaşı başladığı yıllarda Türk ordusunun motorize olmaya çalışan ancak hâlâ hayvan gücünü kullanan bir ordu olduğunu düşündüğümüzde durum belki daha iyi anlaşılır.

Binaenaleyh "Ekonomik kriz" deyip geçemezsiniz.

Nitekim bugünün Avrupasında da huzursuzluk, çekişme ve didişmeler hızlandı. Küresel baronlar Avrupa'yı hızlı hareket etmemekle, zayıf kararlar almakla suçlarken, Almanya ekonomik kaynakların hesapsızca borçlu ülkelere ve bozuk sisteme aktarılmasına karşı çıkıyor, verdiği her borç para ile birlikte kontrol ve söz hakkını arttırmak istiyor. Fransa'nın başını çektiği diğer ülkeler Almanya'yı bencillikle, sadece kendini düşünmekle ve hegemonya kurmaya çalışmakla itham ediyor. Alttan alta kazan kaynıyor.

Amerika ise küresel piyasa baronlarına teslim olmuş durumda. Daha doğrusu ekonomik sistem-çark geri döndürülemez şekilde bunlara döndüğü için, çaresizce her tavizi vermek zorunda. Bununla beraber trilyonlarca dolar karşılıksız doları piyasaya sürmesi elindeki milli varlıklarını dolara yatırmış Çin, Japonya başta olmak üzere bütün dünya ülkelerini tedirgin ediyor.

Bu tedirginlik ve Amerikan dolarının hükmünün sona ermesi altına olan talebi artırıyor. Altın fiyatları yükseliyor. "Dolar"ın arkasındaki siyasal ve ekonomik güç çöktükçe panik ve telaş da artıyor.

Altının serüveni aslında dünya ekonomisi hakkında epey bir fikir veriyor.

"1920'lere kadar ülke paraları altına endeksli idi. Daha doğrusu para altın karşılığı verilen senet hükmündeydi. Birinci Dünya Savaşı ülkelerin ellerindeki altın stoklarını eritmişti. Dünya ekonomisinin lideri İngiltere idi ancak, 1929 buhranı İngiliz Sterlini'nin tahtını sarstı. 1931 yılında zor durumda kalan Fransa elindeki Sterlinleri altına döndürmek isteyince İngiltere gerekli ödemeyi yapamadı ve altın alım-satım standardından vazgeçtiğini açıkladı. Bütün ülkeler aynı yolu izledi. Amerika ise 2 yıl daha standarda devam etti. Amerikan doları Sterlin'in tahtına oturmaya başladı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika dolarların altın karşılığının olduğunu dünyaya ilan etti. Artık dünyanın patronu Amerikan İmparatorluğu idi. Dolar rezerv para haline geldi. Tâ ki De Gaulle bir uçak dolusu doları Amerika'ya götürüp altınlarını istediğinde bu hikâye de sona erdi. Arkasından dolar karşılığı altın istekleri devam edince Amerika 1971'de bunu yapamayacağını ilan etti. Aslında bu bir tür iflas durumu idi. Ancak dünyanın buna verecek cevabı yoktu.

O gün bugündür Amerika karşılıksız dolar basıp ihtiyaçlarını finanse etmek gibi bir ayrıcalığa sahip. Nitekim en son açıkladığı 800 milyar dolarlık paketin karşılığı yok.

Aslında durum 1930'larda İngiliz Sterlini'nin düştüğü durumdan çok daha kötü. Ancak Amerika'nın yerini alacak bir güç henüz ortada yok. Zira ticaret ve ekonomi sadece para ile dönmüyor, siyasetle, silahla birlikte dönüyor.

Amerikan dolarının tahtı çoktan sarsıldı. Ancak ne Euro'nun doların tahtına çıkacak takati var, ne de halihazırda Amerika'nın karşısına çıkabilecek bir askeri güç var.

Ancak dolardan kaçış ve çeşitli alternatif arayışları hız kazanacaktır. Belki altın tekrar eski günlerine geri dönecek." (Hakikat Dergisi, Ocak 2009, s. 38)

Dikkat ederseniz soğuk savaşın bitip Sovyetlerin çöktüğü çalkantılı dönemin ardından Amerika'nın tek süper güç olarak boy gösterdiği 90'lı yıllar boyunca altının ons fiyatı 260 dolarlara kadar düştü. Sonra 11 Eylül hadisesi ile simgeleşen Amerikan çöküşünün başlaması ile beraber altın tekrar yükselmeye başladı ve yükselmeye devam ediyor. Amerikan siyasal gücünün geri dönüşü olmayan bir ivme ile inişe geçtiği, devlet borçlarının trilyonlarca dolara çıktığı, karşılıksız dolar basmanın rutine dönüştüğü düşünüldüğünde bu yükselmenin devam edeceğini öngörebiliriz. Ancak 1929 buhranındaki gbi ticaret durma noktasına gelir, maden ve mal fiyatları aşırı değer kaybederse durum ne olur? Bazı iniş çıkışlar olsa bile önümüzdeki süreçte altının tahtının sarsılmayacağını kolayca tahmin edebiliriz.

"Venezuella dünyanın 15'inci büyük altın stokuna sahip. 366 ton altının 211 tonu (12-13 milyar dolar değerinde) ülke dışında. Chavez'in emri ile 400 ons ağırlığındaki 17 bin standard altın çubuk şekilinde tutulan stok, Venezüella'ya taşınacak. Stokun 99 tonu İngiltere Merkez Bankası'nda duruyor. Chavez ülkenin dışarıda duran altın stokunun yüzde 90 kadarının ülkeye geri taşınması emrini verdi." (Deniz Gökçe, 22 Ağustos 2011)

Deniz Gökçe bu bilgiyi "Chavez, yeni kaynağını buldu: Altın" diye takdim ediyor, ancak bu altın kaynağından ülkesine getirtmeden de faydalanabileceğini hesap etmiyor. Chavez'in "Batı" ülkelerine güvenmediğini ve altınını elinin altında tutmak istediğini göremiyor. Libya örneğinde olduğu gibi küresel güçler bomba yağdırmaya başladığında ya da büyük bir savaş çıktığında başka bir ülkenin elindeki altın ne kadar senin altınındır? (Birinci Dünya Savaşı çıktığında İngiltere parası ödenmiş savaş gemilerimize el koymuştu.)

 

Küresel Siyasal Kriz:

Ekonomik krizle beraber hegemon güçlerin hızlı düşüşü küresel siyasal çekişmelerin şiddetini arttırıyor ve gelişmekte olan ve sesi az çıkan ülkelerin etkinliğini büyük bir hızla artırıyor. Büyük savaşlar yaklaşıyor.

 

Küresel İdeolojik Kriz:

"Üstün Batı(!)" ilizyonunun çökmesi "Batıcılık" dinine, komünizmin çökmesi "Dinsizlik" dinine büyük bir darbe vurdu. İnsanların arayışları ve milletlerin özlerine dönme gayretleri çoğaldı. İslâm'ın karşısına çıkmaya cüret eden beşeri ideolojiler çatır çatır çökerken İslâm bütün ihtişamıyla ortaya çıkmaya başladı. Küffarın telaşının, saldırısının, fitne-fesadının en büyük sebebi işte budur.

 

Hazret-i Allah Hükmünü Yürütüyor:

Dikkat ederseniz "Batı" ülkelerinin hemen hepsinde dirayetsiz hükümetler ve yönetimler var. Amerika'daki çok başlılık artık iyice sırıtmaya başladı. Dünyanın herhangi bir ülkesini bombalama yetkisi olan Amerikan başkanı kendi ülkesinde politikalarını uygulayamamanın çaresizliği altında kıvranıyor. Belçika 1 yıldan fazla oldu hükümetsiz. Hemen bütün Avrupa ülkelerinde vizyon ve dirayetten yoksun liderler iş başında.

Oysa Rusya, Brezilya, Çin ve Türkiye gibi ülkelerde istikrarlı yönetimler hızlı gelişmenin motoru durumunda.

Binaenaleyh insanların ömrü olduğu gibi milletlerin de, kurdukları medeniyetlerin de bir ömrü var. "Batı" denilen sahte medeniyet büyük bir hızla çöküyor. Beraberinde dünyayı da büyük bir keşmekeşe sürüklüyor.

 

Türkiye'nin Yükselişi:

Türkiye'nin küresel ağırlığının arttığı bir vakıa. Bu durumun ortaya çıkmasında yeni dış politika vizyonunun etkisi olduğu bir gerçek. Ancak bizimle alakası olmayan ve adına konjonktür de denilen dış gelişmelerin önümüzü açtığını, ve tabir caiz ise "Şansımızın yaver gittiğini" söyleyebiliriz. Daha doğru bir ifade ile yukarıda da söylediğimiz gibi "Hazret-i Allah'ın takdir filmi yürüyor." 2008 krizi olsun, Amerikan askerî fiyaskoları olsun, Avrupa'nın beceriksizlikleri olsun buna mümasil dış gelişmeler, Türkiye'nin önünü açıyor.

Değişimler daima büyük sancılarla beraber yaşanmıştır. Hadis-i şerif'lere göre; savaş, doğal afet, kıtlık (ekonomik afet), fitne-terör gibi musibetler, hem de büyük musibetler yaşanabilir.

Önümüzdeki 30-35 yıllık süreçte bu değişimin tamamlanacağı tahmin edildiğinde, bunun dünya tarihine kıyasla çok kısa bir an olduğunu unutmamak lâzımdır.


  Önceki Sonraki