Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TARİHTEN SAYFALAR - Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Tarihine ve Osman Gazi'nin Sakarya Fetihlerine Işık Tutan En Eski Vesika 1301 (H.700) Tarihli "Çalıca Mülk-nâmesi" - Ömer Öngüt
Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Tarihine ve Osman Gazi'nin Sakarya Fetihlerine Işık Tutan En Eski Vesika 1301 (H.700) Tarihli "Çalıca Mülk-nâmesi"
TARİHTEN SAYFALAR
Hakan Yılmaz
1 Ağustos 2011

 

Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Târihine ve
Osman Gâzî'nin Sakarya Fetihlerine Işık Tutan En Eski Vesîka:

1301 (H. 700) Târihli
"Çalıca Mülk-nâmesi"

 

Birkaç yıl önce tartışmaya açılan ve hakkında ne de olsa belge ve kanıt yoktur zannıyla tamâmen keyfî bir biçimde yorumlanan Osmanlı'nın "kuruluş" bilmecesini çözmek için elde çağdaş bir kanıt ya da târihî bir materyal var mıdır diye sorulsa, günümüz araştırmacılarının büyük çoğunluğu kuşkusuz "hayır" cevâbını vereceklerdir.

Hâlbuki onların haberdar olmadıkları, Osmanlılar'dan günümüze ulaşmış en eski resmî belge niteliğindeki Çalıca Mülk-nâmesi; Osmanlı Devleti'nin kuruluş târihini, ilk hükümdârının ve şehzâdesinin siyâsî statüsünü ve bugüne kadar zamânı tespit edilemeyen Sakarya'daki akınlarının başlangıç târihini, kuşkuya mahâl bırakmayacak çağdaş bir vesîka olarak net bir biçimde gözler önüne sermektedir.

 

Osman Gâzî Devrinde Düzenlenmiş
En Eski Yazılı Belge:

XV. yüzyıl tahrir kayıtlarından ve toponomi araştırmalarından Kayı boyuna mensup Türkmenler'in ağırlıkta olduğunu öğrendiğimiz Menderes (Meander) ve Kastamonu-Sinop (Paphlagonia) bölgesinden gelen Türkmenler'in de katılımıyla Osmân Gâzî'nin bir devlet kurduğu 1300 yılından, 27 Temmuz 1302'de gerçekleşen Bapheus Savaşı'na kadarki faaliyetleri hakkında, günümüze ulaşmış en eski Osmanlı vesîkası diyebileceğimiz "Çalıca köyü vakfiyesi"nde oldukça orijinal ve esaslı bilgiler yer alır. Bu belge, Osmân Gâzî döneminde düzenlenmiş iki resmî belgeden en önemlisi ve en eski târihli olanıdır.(1)

Haydar Güneş'in verdiği bilgiye göre; Orhan Gâzî tarafından Sakarya fetihleri sırasında Şeyh İzzeddîn İsma'îl zâviyesine bağışlanan ve Ceylan derisi üzerine yazılmış olan bu mülk-nâme, bundan yaklaşık 30 sene öncesine kadar, şimdi Adapazarı ili Hendek ilçesine bağlı olan Şeyhler köyü muhtarlığınca korunurken, sonraki devirlere âit otuz dört vesîka ile birlikte inceletmek maksadıyla muhtarlık tarafından Neşet Çağatay öncülüğündeki bir heyete teslim edilmiş; ancak diğer belgeler eksiksiz iâde edildiği hâlde aralarında bu belgenin bulunmadığı fark edilmişti. Şimdi nerede olduğu bilinmeyen bu küçük beratın, daha önce üzerinde araştırma yapan biri tarafından fotokopisinin çekildiği, Arşiv uzmanı Murat Cebecioğlu tarafından tespit edilmiştir. Bizim buradaki tüm tespitlerimiz, bu fotokopinin burada neşredeceğimiz, elimizde bulunan başka bir kopyasına dayanmaktadır.(2)

Hicrî 700 yılı Ramazan ayı başı (m. 1301 yılı Mayıs ayı ortaları)nda Orhan Gâzî tarafından Şeyh İzze'd-dîn İsma'îl ve babası İbrâhîm Şeyh adına tanzim edilen bu mülk-nâme, Osmanlı Devleti'nin kuruluş târihi ve bu târihlerde şehzâdelik statüsünün mâhiyeti gibi, şimdiye kadar çözülemeyen karanlık noktalara ışık tutabilecek mevcut en eski târihli ve en önemli Osmanlı belgesidir. Belgede Osmân Gâzî henüz sağ olduğu hâlde, oğlu Orhân'ın kendisini "Orhân bin Sultân" (Sultân oğlu Orhân) diye tanıtarak(3) adına "mülk-nâme"ler dağıtması, Bapheus savaşından 1 yıl önce, 1301 yılında Osmanlı Devleti'nin zâten kurulmuş olduğuna ve bir devlet sisteminin çoktan teşekkül etmiş bulunduğuna ciddî bir kanıt teşkil eder.(4)

Feridun Emecen basit ve yüzeysel bir yaklaşımla bu belgenin, yazılış şekli ve üzerindeki târih nedeniyle sahte olabileceği ihtimâlini öne sürmüştür.(5) Oysa beratın filolojik yapısı ve mizanpajı XIV. yüzyıldan kalma diğer orijinal mülk-nâme örneklerine tamâmen uygundur ve ayrıca Hüdâvendigâr Livâsı Tahrir Defterleri'nde bu belgenin sıhhatine delâlet eden çok önemli atıflar mevcuttur; ki, bunlardan bir kısmını zâten kendisi de göstermiştir.

Meselâ 1521 yılı tahrîrinde Fâtih ve II. Bâyezîd zamânındaki kayıtlara dayanılarak, köyün Orhân Beg tarafından Şeyh İzze'ddîn İsma'îl'e verildiğine dâir "Orhân Hüdâvendigâr'dan hükm-i hümâyûn" bulunduğu açıkça belirtilmiş; bunun o zaman "Kirmasti defteri"ne kaydedilmiş olduğuna işâret edilerek, mülk-nâme tereddütsüz resmî işlemden geçirilmiştir.

Kayıtta elimizdeki mülk-nâmeden şöyle sözedilmektedir:

"Karye'-i Çalıca:

Vakfdur, Orhân Beg'den. Şeyh İsma'îl tasarruf iderimiş, der-Defter-i Kirmasti. Şimdi mezkûruñ evlâd-ı evlâdından Dervîş İsma'îl ve Minnet ve Bâlî ve Yûsuf mutasarrıflardur. 'Ellerinde Orhân Hüdâvendigâr'dan hükm-i hümâyûnları var, merhûm Sultân Muhammed'den ve Pâdişâh'umuz -hullidet hilâfetuhû- Hazretleri'nden mukarrer-nâmeleri var.' diyu kayd olunmış, der-defter-i köhne."(6)

Fâtih ve II. Bâyezîd devri tahrir kâtiplerinin vaktiyle elimizdeki mülk-nâmeyi gördükleri ve resmî bir belge muâmelesi yapmakta tereddüt etmedikleri bu kayıttan açıkça anlaşılmaktadır. Hiçbir sahte belgenin, resmî birer vesîka olan tahrir kayıtlarındakilerle aynı ifâdeleri içermesi beklenemez. Bu kayıt, Osmanlı bürokrasisinde kabul gören bu belgenin orijinalliğini ispatlamak için yeterlidir.

 

Mülk-nâme'nin Târihî Açıdan Değeri:

Osmanlı Devleti'nin kuruluşu hakkında Osmanlı kaynaklarında 699 (m. 1300) yılında meydana geldiği söylenen; Osmân Gâzî'nin 1299'da ortaya çıkan siyâsî gelişmeler sonucu adına hutbe okutması ve bir devlet kurarak "Sultan" olması gibi unsurlar, son zamanlarda ortaya atılan bâzı görüşler ve yayınlanan kitap ve makâlelerle, XV. yüzyılın ikinci yarısında, siyâsî birtakım sebeplerle, sonradan uydurulmuş asılsız birer iddiâ gibi gösterilmeye çalışılmıştır.(7) Hâlbuki vakfiyenin üzerindeki târih, Osmanlı Devleti'nin bu târihte gerçekten kurulmuş olduğunu ve Osmanlı pâdişahlarının başlangıçtan beri saltanat sâhibi birer "Sultan" olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Prof. Dr. Halil İnalcık'a göre, Âşık Paşa-zâde ve onu izleyen Neşrî'de ayrıntılarıyla anlatılan, Sakarya vâdisindeki Akhisar, Geyve, Absu ve Karaçepüş kaleleri ile Akyazı, İzmit (İznikmid), Kocaeli, Tuzpazarı, Akova, Konrapa, Mudurnu ve Bolu'ya düzenlenen akınların çoğu 1305 (h. 705)'teki Çavdar Tatarı seferinden sonra gerçekleşmiştir.(8) Oysa yukarıda metnini verdiğimiz 10 Mayıs 1301 (1 Ramazan 700) târihli Çalıca mülk- nâmesi bu akınların, İnalcık'ın öne sürdüğü târihten çok daha önce başladığını göstermektedir. Bu durumda Sakarya-Akyazı havâlîsindeki gazâ faaliyetleri, Çalıca örneğinde görüldüğü üzre, İznik kuşatmasının bir parçası olan 27 Temmuz 1302 (30 Zi'l-ka'de 701) târihli Bapheus Savaşı'ndan en az on dört buçuk ay önce, küçük yerel fetihlerle ilk meyvelerini vermeye başlamıştı.

Dolayısıyla "Âşık Paşa-zâde Târîhi"nde yer alan ve Yahşi Fakîh rivâyetine dayanan, Osmanlı kaynaklarının çoğunda rastladığımız Sakarya-İzmit-İznik fütuhâtına ilişkin kayıtlar,(9) 700 (m. 1300-1301) târihinde başlayıp 728 (m. 1328) târihine kadar devâm eden bu gazâ faaliyetlerinin değişik safhalarını yansıtır; yâni Sakarya ve İzmit'in fethini amaçlayan ve nihâî olarak İznik'in fethine kadar uzanan bu yerel fetihlerden her biri, 1300-1328 yılları arasında gerçekleşen ana fütûhât girişiminin birer ayağıdır. Bu fetihler hakkında târihî takvimlerden aktarılan farklı târihlere, bu akınların birbirini tâkip eden farklı safhaları gözüyle bakılmalıdır.

Âşık Paşa-zâde'nin bu akınlar hakkında kullandığı ifâdeler oldukça dikkat çekicidir. O bu târihlerde Osmân Gâzî'nin emriyle; Orhân Gâzî'nin İznik, Konur Alp'in Akyazı, Akçakoca'nın da İzmit üzerine gönderildiklerini ve bu havâlîde yavaş yavaş ilerlediklerini söylerken;(10) Bursa fethini hikâye ettikten sonra tekrar bu akınlara dönmek sûretiyle, bunların uzun bir süreç içinde tamamlandığına işâret eder.(11)Yine yukarıdaki vakfiyeden 1301 yılı civârında başladığı anlaşılan Çavdar Tatarı cenginde, Orhân Gâzî'nin Kara Tekin'le savaşırken hisara: "Benüm garazum İznîk'dür!" diye haber gönderdiği dikkati çeker.(12)Neşrì ve Âşık Paşa-zâde bu sırada Orhân Gâzî'nin İznik'e havâle kuleleri yaptırdığından, zaman zaman baskınlar düzenleyip İznik'in bahçelerini tahrip ettiğinden de açıkça sözederler.(13)

Pachymeres'te rastladığımız, Osmân Gâzî birliklerinin 1301'de Léon Mouzalon komutasındaki Bizans ordusunu 100 kişilik bir kuvvetle dağıtması rivâyeti,(14) Osmân Gâzî ve oğlu Orhân tarafından İznik'e düzenlenen akınların orijinal bir safhası ve bu târihte sınırda yaşanan hareketliliğin bir kanıtıdır. Az önce Çalıca vakfiyesindeki kayıtlardan da aynı târihi elde etmiş; Akça Koca ve Konur Alp İzmit-Sakarya bölgesine akınlar düzenlediği sırada Orhân Gâzî'nin de İznik'e taarruz ettiğini tespit etmiştik. 1301 (h. 700)'den beri sınırda yaşanan ve Bizans'ı telâşlandıran bu hareketliliğin, kısa bir süre önce meydana gelmiş büyük bir gelişme ile, yâni kuruluşla yakından alâkalı olduğu ortadadır.

Pachymeres, Bapheus Savaşı'ndan önce Osmân Gâzî'nin aşağı Sangarios'taki (Sakarya) faaliyetlerinden sözederek, bu sıralarda onun sınırda bağımsız hareket eden Türkmen beylerinin lideri olduğunu ifâde eder.(15) Pachmeres'in dediği gibi, Osmân Gâzî'nin 1302'den önce Sakarya üzerine oğlu Orhân'ı gönderdiğini ve daha 700 (1300-1301) yılında Akyazı yakınlarındaki "Çalıca" köyünü fethettiğini bu köye ait yukarıdaki vakfiyeden öğrenmekteyiz. Halil İnalcık'ın bir "yanılgı" olduğunu düşündüğü Sakarya'daki fetih faaliyetleri, vakfiyeden açıkça anlaşıldığı üzre bu yıllarda gerçekten başlamıştı. Kısa bir süre öncesine kadar Çobanoğulları ile birlikte hareket eden bir alp/subaşı iken, Sakarya havâlisindeki fetihlerden hemen önce, kendisiyle aynı konum ve statüde bulunan diğer uç beylerinin onun emri altına girmeleri ve buyruğu doğrultusunda gazâya gitmeleri sıradan bir durum değil; Osmanlı kaynaklarında defâlarca kez dile getirilen ve "kuruluş" olduğu açıkça belirtilen safhanın ta kendisidir. İnalcık'ın iddiâ ettiği gibi, Osmân Gâzî bu sırada hâlâ sıradan bir "uç beyi" olarak kalmış olsaydı, sınırdaki diğer Türkmen beyleri kendilerinden hiçbir üstünlüğü olmadığı hâlde onun bayrağı altında toplanmazlardı.

Osmân Gâzî'nin Çavdar Tatarı cengine oğlu Orhân'ı bizzat kendisinin göndermesi ve Çalıca vakfiyesindeki "Orhân bin Sultân" ibâresi, eski bir Türk-Moğol âdeti olan "büyük oğlun velîaht olma hakkı kazanması" geleneğinden ve ilk Osmanlılar'ın İlhanlı devlet yönetimini tâkip ediyor olmalarından kaynaklanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki Osmân Gâzî, 1301 yılı gibi çok erken bir târihten itibâren "Han" sıfatıyla Söğüt'te oturmaya karar vermiş; gazâ ve akın işlerini oğlu Orhân'a havâle etmişti. Gerçekten de Osmanlı kroniklerinde herhangi bir târih verilmeksizin, Osmân Gâzî'nin Sakarya-İzmit-Bolu seferleri öncesinde ordu kumandanlığını oğlu Orhân'a teslim ettiğini gösteren kayıtlara rastlanır. İznik kuşatmasının hakîkaten Sakarya ve İzmit fetihleriyle birlikte, 1301 yılında başladığını biraz önce tespit etmiştik. Bu kronoloji şimdi, resmî bir belge olan Çalıca vakfiyesi sâyesinde kesinlik kazanmaktadır.

 

Ramazân 700 (Mayıs 1301) Târihli
"Çalıca Mülk-nâmesi"

"Orhân bin Sultân"

"Biti hükmi oldur [kim];
Biti götüren Şeyh 'İzzü'd-dìn İsma'îl ve atası İbrâhîm Şeyh yirin Çalıca'da vakf eyledüm, vakf ola;
kimse mâni' ve mu'ârız olmasun, bitiyi götürenler biti sözine i'timâd kılsun, bitiyi hakîkat bilsünler.
Her kim vakflukdan dönderürse, Tañrı'nuñ la'neti ve feriştehler la'neti ve peygamberler la'neti anuñ üzerine olsun!
Ve sallâ'llâhu 'alâ Seyyidinâ Muhammedin ve âlihì ecma'în. Tahrîren fî gurre'-i Ramazânü'l-mübârek, sene: seb'a-mî'e."

 

(1) Diğeri Evâhir-i Ramazân: 723 (Ekim/1323) târihli Asporça Hâtûn vakfiyesidir ki, Osman Gâzî'nin gelini Asporça Hâtûn adına düzenlettiği bu vakfiye üzerinde şimdiye kadar hiçbir ciddî bilimsel çalışma yapılmış değildir. Daha önce Y. İskender Hoçi'nin ("Şehzade Halil Sergüzeşti", s. 436-445) ve İhsan Uludağ'ın ("Osman Gaziye Dair Mühim Bir Vesika: Aspurça Hatun Vakfiyesi", Uludağ, yıl: 1940, sy.: 26, s. 61-68) yegâne sûret zannederek makâlelerinde değindikleri, daha sonra Prof. Dr. Uzunçarşılı'nın kayıt numarasını "Defter-i Cedîd, Anadolu, no: 4, s. 207" şeklinde verdiği sûret (krş. Osmanlı Tarihi, I, 126), şimdi VGMA, nr.: 590/181, s. 207-208'de kayıtlı olan sûrettir. Bu sûretin, vaktiyle Ali Emîrî Efendi tarafından çıkarılmış bir kopyası Millet Kütüphânesi, Arabî, nr.: 4469'dadır. Biz Vakfiye Arşivi'ndeki çalışmamız sırasında, bu vakfiyenin üç araştırmacının da gözünden kaçan mufassal bir sûretiyle karşılaştık. Metin bakımından diğer sûretlere göre daha tam ve eksiksiz olan ve doğrudan Cemâziye'l-evvel/963 (Mart/1556) târihli kopyadan çıkarılan bu mufassal sûretin sonuna şâhid adları eksiksiz olarak kaydedilmiştir.

(2) Bu vakfiyenin 1986 yılında orijinalinden çekilmiş bir fotokopisi arşiv uzmanı Murat Cebecioğlu'nda, ondan çoğaltılmış diğer bir sûreti ise Prof. Dr. Feridun M. Emecen'deydi. Vaktiyle beratın aslını görmüş olan Haydar Güneş tarafından çıkarılmış bir sûreti de bizde mahfuzdur. Emecen, daha önce 1348 târihli mülk-nâmeyi değerlendirdiği bir yazısının ekinde, elindeki fotokopi sûretini neşretmişti: Krş. a.mlf. "Orhân Bey'in mülk-nâmesi / Belgeler", "İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası", s. 207, İstanbul, 2001.

(3) Murat Cebecioğlu ve Prof. Dr. Feridun Emecen'in tuğra metnini "Orhan Sultân biti" şeklinde okumaları yanlıştır. Sn. Haydar Güneş'in gönderdiği fotokopi sûretini incelemeden önce, Emecen'in okuyuşuna aldanarak iki makâlemizde biz de tuğranın metnini "Orhân Sultân" şeklinde vermiştik. Ünlü târihçi burada "bin" kelimesindeki "nun"u, bir çengel biçiminde kıvrılıp uzatılmasına aldanarak "ye" şeklinde okumuştur ki, biz "bin" kelimesinin bu imlâsını Orhan Gâzî'nin 1324 târihli Mekece vakfiyesi ve 1348 târihli mülk-nâmedeki tuğralarında da görüyoruz. Ayrıca onun "biti" şeklinde okuduğu bu kelime "Orhân"la "Sultân" kelimeleri arasında yer alır ki, bu da metni "Orhan biti Sultan" şeklinde okumayı gerektirir; böyle anlamsız bir metin şimdiye dek hiçbir tuğrada görülmemiştir.

(4) Prof. Dr. Halil İnalcık, kuruluş devrinde tahrir sisteminin teşekkülünü yalnız Orhân Gâzî'nin "20 Rebî'u'l-evvel/724" (17 Mart 1324) târihli Mekece vakfiyesi üzerinden değerlendirdiği için, içinde kâtiplerin de bulunduğu bir devlet sisteminin ancak bu târihlerde kurulmuş olduğunu tahmin eder. Hâlbuki Mekece vakfiyesi'nden yirmi dört yıl önce yazılan bu belge, tahrir faaliyetlerinin kuruluştan hemen bir yıl sonra başladığını kesinleştirmektedir.

(5) Krş. Feridun Emecen, a.g.e., s. 199-200.

(6) BOA, TD, nr.: 453, 191b-192a; Ayrıca bk. TD, nr.: 531, vr. 68. Bu kayıttaki "der-Defter-i Kirmasti" atfı, evvelce Osman Gâzî ve oğlu Orhan tarafından verilen tüm mülk-nâmelerin, Kirmasti'nin fethini müteâkip mufassal bir deftere geçirilerek kayıt altına alındığını gösteriyor.

(7) Meselâ, bk. H. İnalcık, "Osman Gazi's Siege of Nicea and the Battle of Bapheus"; "The Ottoman Empire (1300-1389)" içinde, s. 100, ed.: Elizabeth Zachariadou. Rethymnon: Crete University Pres., 1993.

(8) Krş. H. İnalcık, "Osman I", DİA, XXXIII, 450.

(9-11) Âşık Paşa-zâde, "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", Atsız neşri, s. 99-101, 106-110, 112-114, bas.: İstanbul, 1949.

(12-13) Âşık Paşa-zâde, a.g.e., s. 108-113.

(14-15) Krş. Georges Pachyméres, "Relations Historiques", c. IV / X, 24-25, s. 359-367. Ed.: A. Failler, Paris, 1999.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR