Üç Aylar
Bu Ay İçinde Başlayacak Olan "Üç Aylar"ınızı ve İdrak Edeceğimiz Mübarek "Regaib ve Miraç Kandilleri"nizi Tebrik Eder,
Tüm İslâm Âlemi'ne Hayırlara Vesile Olmasını Cenâb-ı Allah'tan Niyaz Ederiz.
Halk arasında "Üç Aylar" diye adlandırılan; Recep, Şaban ve Ramazan ayları Rabb'imizin af ve mağfiretinin, feyiz ve bereketinin bol bol ihsan edildiği mübarek aylardır.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Recep ayı girince:
"Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan'a kavuştur." diye duâ ederlerdi. (C. Sağir)
RECEB-İ ŞERİF
Receb-i şerif Allah'ımızın ayıdır. Şaban-ı şerif Habib'inin -sallallahu aleyhi ve sellem-, Ramazan-ı şerif ise bütün müslümanların...
Receb-i şerif'te yapılan ibadetlere pek çok mükâfatlar verilir. Şöyle ki, Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde:
"Receb-i şerif'in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur." buyuruyorlar. (C. Sağir)
İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri:
"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz onu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz onu hiç oruç tutmayacak zannederdik." buyurmuştur. (Müslim)
Recep ayının içinde Regaip ve Miraç gibi çok kıymetli geceler de olduğundan; ayrıca bir hususiyet arzetmektedir.
REGAİB GECESİ
Receb-i şerif ayının ilk Cuma gecesine "Regaib gecesi" denir.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu gece bir çok tecellîlere bir çok manevî ihsanlara mazhar olmuşlar, Hakk Celle ve Alâ Hazretleri'ne bir şükür nişanesi olarak da o geceyi ibâdet ve taatla geçirmişlerdir.
Cenâb-ı Hakk'ın mânevî ihsanlarını, rahmet ve mağfiretini bol bol ikrâm etmesi sebebiyle bu geceye "Regaib" denmiştir. Rağbet bulmuş pek mübarek pek kıymetli bir gecedir. Bu geceye "Regaib gecesi" ismini melekler vermişlerdir. Hakk'ın değer verdiğine değer vermekle kişi değer bulur. Sen ona değer ver ki Mevlâ seni değerlendirsin!
Bu değerli gecede teheccüd namazı, tesbih namazı, nafile namaz kılmalı; zikirle-fikirle, istiğfarla, salât-ü selâm'la, Kur'an-ı kerim okumakla meşgul olunmalıdır.
MİRAÇ GECESİ
Miraç mucizesi Hicret'ten bir buçuk sene kadar evvel, Receb-i şerif'in 27. gecesinde Mekke-i Mükerreme'de vukua gelmiştir.
Seyyid-i Kâinat Sebeb-i Mevcûdat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Harem-i şerif'te Kâbe'nin Hatîm kısmında yatarken Cebrâil Aleyhisselâm geldi ve göğsünü yardı. Kalbini zemzem suyu ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu.
Bu hâdise Kur'an-ı kerim'de şöyle anlatılmaktadır:
"Kulu Muhammed'i gecenin bir anında Mescid-i Haram'dan alıp civarını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Ona âyetlerimizden nicelerini gösterelim diye böyle yaptık. O, işiten ve görendir." (İsrâ: 1)
Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu mübarek yolculuğu bizzat kendileri naklediyorlar.
Cebrâil Aleyhisselâm yedinci kat semâdan Hazret-i Allah'ın biricik Habib'ini alıp öyle yükseklere çıkardı ki, Sebeb-i Mevcûdat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz mukadderâtı yazan kalemlerin cızırtılarını duyuyordu.
Sidre-i Müntehâ'dan cennete götürüldü, inciden yapılmış köşkleri temâşa etti. O gece cehennemi, kürsiyi, Arş-ı Rahmân'ı da gördü.
Buradan öteye Kaabe kavseyn makamına yolculuk Refref ile oldu. Cenâb-ı Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz oradan ayrılacağı sırada Cebrâil Aleyhisselâm'a kendisi ile beraber gelmesini rica etmişti. O da "Burası Sidre-i Müntehâ'dır, şâyet ben buradan bir parmak ucu kadar ileri geçersem yanarım." buyurdu ve orada durakladı.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Rabb'ine o kadar yaklaştı ki, aradaki bütün perdeler kalktı ve huzur-u ilâhi'ye kabul buyruldu. Cenâb-ı Hakk'ın Cemâl-i bâkemâli ile müşerref oldu.
Âyet-i kerime'lerde:
"Kuluna iki yay kadar, yahut daha da yakın oldu ve vahy ettiği neyse onu vahyetti. Gördüklerini kalbi yalanlamadı." buyruluyor. (Necm: 9-10-11)
Böylece Seyyid-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hâlik-i Azîmüşan'ın emir ve nehiylerini vasıtasız olarak aldı. Nice nice sırlara, ilâhi tecelli ve iltifatlara mazhar oldu.
Namazın elli vakit olarak farzedilmesi üzerine, ümmetinin buna takat getiremeyeceğini düşünerek Cenâb-ı Hakk'tan azaltılmasını istirham etti. Beş vakte ininceye kadar naz ve niyazda bulundu.