Rudi Paul Lindner bundan birkaç yıl önce yayınladığı "Exploraiton of Ottoman Prehistory" adlı kitabında, yıllar önce Londra'da ünlü nümizmat Nicholas Lowick'in, kendisine bir yüzünde "'Osmân İbn Ertuğrul"yazan, diğer yüzü okunamayan eski bir sikkenin fotoğrafını gösterdiğini söyler.(1)
Vaktiyle Lowick'in koleksiyonunda yer alan bu sikkenin ya da en azından fotoğrafının şimdi nerede olduğunu Lindner'e sorduğumuzda, bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinme imkânına sahip olduk. Lindner'in söylediğine göre; 1982 yılı yazında bir akşamüstü Lowick'le bir araya gelerek, sikkenin okunuşuna uzun bir zaman ayırmış ve fotoğrafı ayrıntılı bir şekilde incelemişler; "'Osmân İbn Ertuğrul" yazan ön yüzü net bir şekilde okudukları hâlde, silik olan ikinci yüzde ne yazdığını bir türlü çözememişler. Lindner bu sikkenin bugün nerede olduğunu bilmediğini, ancak Lowick'e âit bâzı eşyâlarla birlikte British Museum'a nakledilmiş veyâ ölümünden sonra Stephen Album'un eline geçmiş olabileceğini söylemektedir. Biz bu konuda şu an itibâriyle daha fazla araştırma yapmaya imkân bulamadık.
Sikkeyi derinlemesine analiz eden Lindner'in, bize sikkenin fiziksel görünümü ve alaşımıyla ilgili verdiği bilgiler de Osmanlı rivâyetlerini tamâmen doğrulayacak niteliktedir: Buna göre söz konusu sikke, bâzı XIII. yüzyıl Selçuklu, İlhanlı, Batı Anadolu beylik ve Bizans sikkelerine benzer özellikler taşıyormuş, ancak içindeki gümüş oranı bu sikkelerdekine göre daha azmış. Yazıcı-zâde Ali, Şükrullâh ve Mehmed bin Hacı Halîl el-Konevî gibi erken dönem Osmanlı târihçilerinin kullandığı eski bir "Oğuz-nâme" rivâyetinde,(2) Osman Gâzî'nin istiklâlini Bilecik'in fethinden hemen önce ilân ettiğine işâret edilir. Çağdaş Bizans târihçisi Pachymeres de, Osman Gâzî'nin Bilecik'i fethettiği zaman, burada zengin gümüş mâdenleri ile karşılaştığı için sevinç duyduğunu söyler.(3) Şu hâlde o, adına sikke bastırdığı sırada yeteri derecede gümüş kaynağına sâhip değildi; bunun da Bilecik fethinden öncesine rastladığını bu târihî verilere dayanarak söyleyebiliriz.
Şu hâlde Osman Gâzî, Osmanlı kaynaklarında belirtildiği üzre gerçekten de 699 yılı sonlarında (1300 yılı ortaları) istiklâlini ilân etmiş ve bu girişimi Bilecik, Yarhisar, İnegöl ve Köprühisar'ın fetihleri tâkip etmiş olmalıdır.
Prof. Dr. Feridun Emecen kısa bir süre önce yayınlanan "Osmanlı Klasik Çağında Siyaset" adlı kitabında Lindner'in gördüğü ikinci sikkeye atıfta bulunarak, bu ikinci sikkenin yalnız çizimleriyle ortalıkta dolaşıp durduğunu ve üzerinde Osman Gâzî'nin hem babasının, hem de dedesinin isimlerinin yazılı olduğunu söylemektedir.(4) Sn. Emecen, bu sikkenin bir çiziminin 1980'li yılların başlarında İstanbul Üniversitesi'ne geldiğini, başta emektar târihçi Şevki Nezihi Aykut olmak üzre bâzı akademisyenlerin bu sikke üzerinde durduklarını bize bildirmişti. Fakat ne kendisinde, ne de Sn. Aykut'ta sikkenin bu çizimine âit bir kopya bulunmadığını maalesef üzülerek öğrendik. Emecen'in sikke ile ilgili bu gözlemleri doğru ise, özellikle arka yüzünde Osman Gâzî'nin dedesi Gündüz Alp'in adının da yazılı oluşuna bakarak, ikinci sikke ile birinci sikkenin mizanpaj bakımından birbirine benzer özellikler taşıdığını söyleyebiliriz.
Şimdilerde Osmanlı Devleti'nin kuruluş devri üzerine eğilen Prof. Dr. Şevki Nezihi Aykut'un, 2009 yılı Ekim ayında Bilecik'te düzenlenen "Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu Meseleleri Sempozyumu"nda:
"Osman Gazi'nin Bilecik, Yarhisar ve Yenişehir'in alınmasından sonra sikkenin basıldığı ifade ediliyor. Şimdiye kadar Osman Gazi'ye ait 3 tane sikke gözüktü." şeklindeki ifâdesi,(5) duyanları ilk bakışta yukarıdaki iki sikkeden sonra Osman Gâzî'ye ait üçüncü bir sikke daha mı bulunduğu düşüncesine sevketmişti.
Neyse ki biz bir kaç ay önce kendisinden bu "3 sikke"nin üçüncüsü ile, Orhan Gâzî'nin 1327 târihli akçesini kastettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Aykut, bu görüşmemizde ayrıntılı bilgi vermekten kaçınmakla birlikte, "bu sikkelerin sahte de olabileceği" yönünde İnalcık'ın savunduğu yanlış bir tezi tekrar etmiş; bu konuda Nisan veya Mayıs ayı (bu ay) içerisinde yeni bir tebliğ sunacağını, son tespitleri için bu tebliği beklememiz gerektiğini söylemişti.
Osman Gâzî'ye âit olduğu iddiâ edilen yeni sikke.
Kısa bir süre önce bulunan ve bulanların "'Osmân bin Ertuğrul" şeklinde okumaya meylettikleri yeni bir sikke, hem stil ve mizanpajı, hem de fiziksel görünümü itibâriyle Osman Gâzî'den çok Eretna-oğlu Mehmed Bey'in bastırdığı sikkeleri anımsatmaktadır.
Bu sikkenin arka yüzünde "Muhammedün Resûlu'llâh"; ön yüzünde ise "Mehmed bin Eratna, hallede'llâhu" yazıları vardır.
Silik olan ilk kısmı mânâlandırmakta acele eden sikke sâhiplerini "Ertuğrul" şeklinde okumaya sevkeden ikinci kelime aslında "Eratna"dır ki, burada yayınladığımız fotoğraf dikkatle incelendiğinde bu tespitimizin doğruluğu daha iyi anlaşılacaktır.
(1) R. Paul Lindner, "Explorations in Ottoman Prehistory", s. 18, n.: 9.
(2) Yazıcı-zâde Alî'nin Revan nüshası üzerindeki "Oğuz-nâme'-i Şeh-zâde Bâyezîd Hân" kaydından, şehzâdeliği döneminde önce Yıldırım Bâyezîd'e ve daha sonra küçük ilâve ve değişikliklerle II. Murad'a sunulduğu anlaşılan "Tevârîh-i Âl-i Selçuk"unda bu bilgi: "'Osmân Beg'e …çavuşlar: 'Sıhhat ve 'âfiyet ve pâdişâhlık mübârek olsun!' diyüp du'â-vü senâ kıldılar; andan cem'iyyet-i tamâm birle göçüp Bilêcük kal'ası üzerine vardılar, tis'a ve tıs'în ve sitte mî'e yılında 'Osmân Beg Bilêcük'i feth itdi." cümleleriyle Türkçe olarak aktarılırken; eserini Farsça yazan Şükrullah'ta:
ifâdeleriyle yer almıştır. Bk. Yazıcı-zâde Ali, "Tevârîh-i Âl-i Selçuk", Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan, nr.: 1391, vr. 424b; Şükru'llâh Çelebi, "Behcetü't-Tevârîh", Manisa İl Halk Ktp. nr.: 6382, vr. 270a. Fâtih dönemi müverrihlerinden Mehmed Konevî Şükrullah'ın Farsça, Rûhî Çelebi ise Yazıcı-zâde'nin Türkçe rivâyetlerini tâkip ederek aynı bilgiyi tekrarlamışlardır. Krş. Mehmed bin Hacı Halîl el-Konevî, "Tevârîh-i Âl-i 'Osmân", Bibliotheque Nationale, Supp. Persian, nr.: 1394, vr. 14a-15a; Rûhî el-Edirnevî, "Târîh-i Rûhî", Berlin Staatsbibliothek, Tübingen, MS Or. Quart, nr.: 821, vr. 17b-18a.
(3) Georges Pachymérès, "Relations Historiques", c. IV, X/21, éd. par: Albert Failler, p. 456-457, Paris, 1999.
(4) Feridun M. Emecen, "Osmanlı Klasik Çağında Siyaset", s. 58-59. İstanbul, 2009.
(5) Aykut'un sözkonusu sempozyumda sunduğu tebliğden.