Mekke-i mükerreme döneminde İnşirâh sûre-i şerif'inden sonra nâzil olmuştur. Üç Âyet-i kerime, on dört kelime ve altmış sekiz harften müteşekkildir.
Birinci Âyet-i kerime'de geçen ve "Zaman" mânâsına gelen "Asr" kelimesi bu Sûre-i şerif'e isim olmuştur.
Ashâb-ı kiram'dan iki kişi karşılaştıkları zaman biri diğerine Asr sûre-i şerif'ini okumadan ve selâm vermeden ayrılmadıkları rivâyet edilmiştir. (Beyhakî)
İmâm-ı Şâfiî -rahmetullahi aleyh- şöyle buyurmuştur:
"Şâyet Kur'an'da bundan başka hiçbir sûre nâzil olmasaydı, bu pek kısa sûre bile insanlara yeterdi. Bu sûre Kur'an'ın bütün ilimlerini içine almıştır."
Bu mübârek Sûre-i celîle'de Allah-u Teâlâ asra yemin ederek insanların hüsran içinde bulunduklarını ve sırasıyla iman edenlerin, sâlih ameller işleyenlerin, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin bundan müstesna olduğunu beyan etmektedir.
Allah-u Teâlâ insanın en önemli sermayesi olan zaman üzerine yemin ederek bu kısa Sûre-i şerif'e başlamaktadır:
"Asr'a yemin olsun ki!" (Asr: 1)
"Mutlak zaman" mânâsına gelen "Asr" kelimesine; ikindi vakti, ikindi namazı, yüzyıl, Resulullah Aleyhisselâm'ın gönderildiği saâdet asrı... gibi mânâlar verilmiştir.
Belirtilen bu mânâlar içinde birçok hadiseler meydana geldiği bir gerçektir. Kâr ve zararlar, iyilik ve kötülükler, sevinç ve üzüntüler, dostluk ve düşmanlıklar, yakınlık ve uzaklıklar, her türlü hadiseler hep zaman içinde olmaktadır. Allah-u Teâlâ'ya göre zaman diye bir şey yoktur. İnsanın ise ömrü ve en kıymetli sermayesidir. Ne kazanacaksa onunla kazanacak, ne kaybedecekse onunla kaybedecektir. Bir adam düşünün, pazarda buz satıyor: "Sermayesi eriyen bu zavallıya acıyın!" diye bağırıyor. İşte çok hızlı geçen ömür sermayesi de tıpkı bir buz gibi eriyip gitmektedir. Zaman durmadan geçip gidiyor, ecel yaklaşıyor, ömür eksiliyor, bir daha geri gelmiyor. İnsanoğlu onu ahiret sermayesi olarak kullanmadığı, yanlış yere harcadığı takdirde, kârsız geçen her zaman, ömür sermayesinden harcanan bir ziyan ve bir hüsran oluyor. Gerçek hüsran, ahirette karşılaşılacak olan hüsrandır.
Zaman aslında en değerli bir nimettir. İnsanoğlu zamanın kadrini ve kıymetini bilemediği ve değerlendiremediği için bastığı dalı kesmiş, kendi hüsranını kendisi istemiş, kazanacak yerde kaybetmiş oluyor.
Nitekim Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Dehre (zamana) sövmeyiniz, çünkü dehr Allah'tır." (Ahmet bin Hanbel)
Yani zamanı yaratan Allah-u Teâlâ'dır.