Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Dünya Nereye Gidiyor? - Ömer Öngüt
Dünya Nereye Gidiyor?
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Şubat 2011

 

Dünya Nereye Gidiyor?

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)

 

Küresel olarak bakıldığı zaman; iklim değişiklikleri olsun, ekonomik krizler olsun, siyasal çalkantılar ve gerilimler olsun dünyanın ciddi bir süreçten geçtiğini, insanoğlunun büyük badirelerin arefesinde olduğunu söyleyebiliriz.

Kaos ve afat devrinin, insanlık tarihinin en büyük dönüm noktasının başındayız. Olaylar çok hızlı gelişiyor. İnsanoğlu "rahat"a hevesli olduğu için yaklaşan fırtınaları görmek istemiyor.

 

Küresel İklim Değişikliği ve Doğal Afetler:

Bilim adamları iklimlerde yaşanan değişimlere "Küresel Isınma", "Küresel İklim Değişikliği" gibi isimler veriyorlar. Kimisi kabahati insanoğlunun atmosferi kirletmesinde buluyor, kimisi dünyanın belli evrelerinde bu değişimin yaşandığını, yine böyle bir evreden geçtiğimizi söylüyor.

Sebebi o mudur, bu mudur; bilim adamları tartışadursun, ancak bir vakıa var ki iklime ve başka etkenlere bağlı doğal afetlerde çok büyük bir artış var. Bu artış artan bir ivme ile de devam ediyor.

2010 yılı bazı hesaplara göre son iki yüzyılın en sıcak senesi idi. Ancak İngiltere'de Aralık ayında son yüzyılın en soğuk kışı yaşandı. Bilindiği üzere Kuzey Avrupa ülkeleri yukarı enlemlerde bulunmasına rağmen Atlas Okyanusu'ndaki büyük sıcak su akıntıları sayesinde ılıman bir iklim yaşıyor. Bu akıntının aksaması anında Kuzey Avrupa'yı buz devrine döndürüyor.

İklim değişikliği; fırtına, sel, soğuk, kuraklık gibi afatlara sebep oluyor. Artık bu gibi afatlar tabir caiz ise rutin haberler haline geldi.

"Dünya Meteoroloji Örgütü güncel veriler ışığında küresel ısınma yaşanmakta olduğu konusunda herhangi bir şüphe kalmadığını belirtti.

Örgüt ayrıca, eğilimin bu şekilde devam etmesi durumunda olağanüstü iklim felâketlerinin yaşanmaya devam edeceğini belirtti.

Geçtiğimiz yıl yaşanan iklim felâketlerinden başlıcaları, Pakistan'ı sular altında bırakan aşırı yağışlar, Rusya'da yaşanan olağanüstü sıcak yaz ve yangınlar ile Kutup buzullarında gözlemlenen aşırı erime olmuştu.

2011 yılı ise dünyanın dört bir yanında yaşanan aşırı yağışlar ve sel felâketleriyle başladı." (BBC, 20.01.2011)

Görülmemiş felâketler yaşanıyor. Pakistan, Avustralya gibi ülkelerde kilometrelerce alan sular altında kaldı. Brezilya, Çin, Sri Lanka, Endonezya, Almanya... birçok ülkede sel felâketi yaşandı.

Hatırlanacağı üzere Pakistan'da geçen yılki sel felâketinde milyonlarca insan evsiz, perişan kalmıştı. Perişanlık halen devam ediyor. Brezilya'daki sel felâketinde de 800 kişi öldü. Yetkililer bir ayda yağan yağmurun birkaç saat içinde yağmasından dolayı çamur seli, köklerinden kopmuş ağaçlar ve kayaların önüne geleni sürüklediğini, 400 kişinin de kayıp olduğunu, insanlar uykuda iken gelen felâketin bir anda önüne çıkanı süpürdüğünü açıkladılar.

Dünyanın doğal dengesindeki değişimler iklim değişikliğinden de ibaret değil. Dünyanın manyetik kutuplarında değişim, yerkabuğu hareketlerinde, yanardağ patlamaları ve depremlerde aşikâr bir artış yaşanıyor.

Doğal afetler artarak devam ediyor. Bu afetler tarımsal üretimi de etkiliyor. Susuzluk ve açlık tehlikesi kapıda bekliyor. Pahalılık şimdiden kendisini göstermeye, bazı ülkelerde isyanlara sebep olmaya başladı.

 

Küresel Ekonomik Bunalım:

Küresel ekonomik durum da büyük fırtınaları bünyesinde barındırıyor.

Ekonomi adı altında kurulan faiz-borç-kumar düzeni özellikle son 20-30 yılda dehşetli bir büyüklüğe ulaştı ve bütün dünyayı sardı. Sermaye, sıcak para falan derken herkesi borçlandırdılar. Halk borçlu, devleti borçlu. Artık bu düzen çatırdıyor. (Çatırdayan bu düzen içinde nispeten iyi durumda olan Türkiye'de bile geçen yıl kredi kartlaryla 236 milyarlık harcama yapld.)

Küresel ekonomide fırtına öncesi bir sessizlik yaşanırken siyasal çekişmelere paralel olarak ekonomik bir çekişme de gözlemleniyor. Çin'in başını çektiği yeni gelişen ekonomiler ağırlığını iyice hissettirmeye başlarken, Amerika'nın başını çektiği batı ekonomileri küresel hakimiyetlerini kaybetme korkusunun telaşını yaşıyor. Küresel bir ekonomik savaş başladı:

"Küresel ekonomideki gelişmeleri Financial Times gazetesine değerlendiren Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega, 'Bu, ticaret savaşına dönüşen bir kur savaşı' değerlendirmesini yaptı.

... Mantega, 'ticaret savaşı' konusunu Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve G20'ye götüreceğini ifade etti.

... Mantega, geçen yıl Eylül ayında ..., 'kur savaşları' ifadesini gündeme sokmuştu.

... IMF, geçen Ekim'de bazı ülkelerin para birimlerini silah olarak kullanmaya çalıştığı uyarısında bulunmuş, kurlardaki manipülasyonlarla birlikte kur savaşları konusu Kasım'da Güney Kore'de düzenlenen G20 zirvesinde tartışılmıştı." (Hürriyet, 10 Ocak 2011)

Ekonomik rekabetin ekonomik savaşa dönüşmesi silahlı savaşın en büyük habercilerinden bir tanesidir.

 

Siyasal Çalkantılar ve Harp Tehlikeleri:

Bütün bu hengâmenin arasında siyasal çalkantılar ve gerilimler de alttan alta çoğalıyor.

"Medeni(!) ülkeler büyük bir savaşa izin vermez." ütopyasına sarılanlar maalesef büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaklar.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa ülkeleri artık yeni bir savaş istemiyordu. Savaşın hemen arkasından Amerikan başkanı artık sürekli barışa ulaşıldığını ilan etmişti. 1928 yılında imzalanan Briand-Kellog Paktı ile de savaş "Yasadışı" kabul edildi. Ancak sadece 3 yıl sonra İtalya Habeşistan'a saldırdı. 1937'de Japonya Çin'i işgal etti. 1939'da da Almanya Polonya'yı işgal etti. Hitler'in dizginlenemez ihtirası ve faşizm ideolojisi devrin bütün büyük devletlerini kısa sürede ateşin içine sürüklemişti.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da büyük devletler artık savaş olmasın diye kendilerince tedbirler aldılar. BM kuruldu. BM'in adaletsiz düzeni içinde yine de bir nebze olsun sükunet sağlandı. Belki büyük bir dünya savaşı çıkmadı fakat irili ufaklı onlarca savaşta milyonlarca insan öldü. Afrika'da, Asya'da, Sovyetler'de, Amerika kıtasında katliam ve zulümler devam etti.

Küresel kaos çağını başlatmak isteyen siyonist şer güçler bu adaletsiz düzene bile tahammül edemediler. Hatırlarsanız Irak'a saldırının konuşulduğu günlerde ABD Savunma Politikası Kurulu başkanı "Karanlıklar Prensi" lakaplı siyonist Richard Perle Guardian'a "Tanrıya çok şükür ki BM öldü!" diye makale yazmıştı. (21.03.2002)

Bugünkü Siyonist İsrail'in 1939 yılında dünyayı ateşe atan faşist Almanya'dan çok bir farkı yok. Tek fark kendilerinde yeterli kuvvet görmedikleri için ortalığı karıştırarak, Amerika'yı kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışmalarıdır. İsrail'de işçi partisi bile kendisini "sosyal demokrat ve siyonist" olarak tanımlar. Bugün iktidarda bulunan Netanyahu-Liberman gibi isimlerin ise tam bir faşist olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu faşist siyonistler Filistin'i, Lübnan'ı, İran'ı yakmak için fırsat kolluyor.

Küresel siyonist elitin İsrail'deki hükümete soğuk baktığını düşünenler yanılıyorlar: Yunan basını Büyük Amerikan Yahudi Örgütleri Başkanları Konferansı'nın, "Atina ile Tel Aviv arasındaki jeostratejik yakınlaşmayı desteklemek" amacıyla 8-13 Şubat tarihleri arasında Yunanistan'ın başkenti Atina'da toplanacağını, toplantıya ABD ve Avrupa'daki Yahudi kuruluşlarının 70 üst düzey yöneticisinin katılacağını duyurdu. (Siyonist elit Küresel Krallık hayallerine ulaşmak için bütün dünyayı kaos ve savaş ile doldurmak istiyor. Bu maksat için Amerika'yı bile ateşe atmaktan çekinmiyorlar.)

Evet Türkiye'nin Ortadoğu açılımından rahatsız olan yahudi; Yunanistan, Bulgaristan, Romanya gibi ülkelerle cephe kurmaya çalışıyor. PKK ve Kuzey Irak'tan sonra şimdi de Yunanistan maşasına sarılıyor.

Binaenaleyh küresel kazan kaynıyor.

Amerika İran körfezine savaş gemisi gönderiyor, İran da -devrimden sonra ilk kez- Akdeniz'e savaş gemisi gönderme kararı aldı. (İsrail İran'ı vurmak için adeta çıldırıyor ancak savaş istemeyen bir Amerikan başkanı var.)

Amerikan Savunma Bakanı Çin'i ziyaret ettiği günlerde Çin yeni geliştirdiği Hayalet uçağını uçurdu.

Medyedev, NATO'yu füze kalkanı konusundaki teklifinde açık ve net olmaya çağırdı ve aksi halde Avrupa'da kendi füze savunma sistemlerini kuracaklarını söyledi. Arkasından Moskova'da intihar saldırısında 35 kişi öldü.

Azeri basını Türkiye ile Azerbaycan'ın ortak askeri karargah kuracağını ve Karabağ'da yeni bir savaşın yaşanması durumunda, savaşın bu yeni karargah tarafından yönetileceğini yazdı.

Türkiye'nin açılımlarından rahatsız olan Almanya Kıbrıs Rum kesimine açık destek verdi.

Tunus'u, Mısır'ı, Lübnan'ı, Filistin'i ve bilumum dünyayı karıştıracak belgeler piyasaya sürülmeye başlandı. Eski bir banka yöneticisi objektiflere sırıtarak İsviçre'de hesabı bulunan -aralarında politikacıların da bulunduğu- ikibin kişinin listesini Wikileaks'cilere verdi.

 

Dünya Nereye Gidiyor?

Peki bu gidiş nedir? İnsanoğlu nereye gidiyor? Bu afatların hepsinin aynı zaman diliminde meydana gelmesi tesadüf mü? Tabii ki hayır!..

Kıyamet yaklaşıyor. Hazret-i Allah takdirini, hükmünü yürütüyor.

Muhterem Ömer Öngüt -k.s.- Hazretleri hayatlarında sık sık İsrâ Sure-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sini hatırlatarak şöyle buyururlardı:

"Allah-u Teâlâ İsrâ sûre-i şerif'inin 58. Âyet-i kerime'sinde, kıyamet günü gelmeden önce helâk olmaktan yahut da şiddetli azabın gelip çatmasından kurtulabilecek hiçbir memleket halkının bulunmadığını beyan buyurmaktadır:

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız. Bu, Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ: 58)

Binaenaleyh dünya şimdi yıkıma doğru gidiyor. "Hazır olun!" denilmek isteniyor. Şu kadar var ki dalâlet ehli fâsıklar hâlâ eğlencede, hâlâ zevk-ü sefada, önündeki karanlığı görmüyor. Fakat Hakk'a yakın olanlar, yıkım olsa da yapım olsa da, ibadet ve taatında. Bize Allah gerek, O'na yönelmemiz gerek, O ister yapar ister yıkar." (Kıyamet ve Alâmetleri, sh. 13)

Nitekim dünyanın şu gidişatı bu beyanlardaki kerametin canlı bir delili durumunda.

Binaenaleyh bunu böyle bilelim. Bu afatların azalacağını ümit etmeyelim. Önümüzdeki 20-25 yıl içerisinde akla-hayale gelmeyen büyük hadiselere, afatlara, iç-dış harplere; her şeye hazır olalım.


  Önceki Sonraki