Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Türkiye'nin Dost(!)ları Türkiye'ye Baskı Yapıyor: "Sınırlarına Türk Füzesi Yerleştirme, Amerikan Füzesi Yerleştirelim! - Ömer Öngüt
Türkiye'nin Dost(!)ları Türkiye'ye Baskı Yapıyor: "Sınırlarına Türk Füzesi Yerleştirme, Amerikan Füzesi Yerleştirelim!
GÜNDEM
Uğur Kara
1 Kasım 2010

 

Türkiye'nin Dost(!)ları Türkiye'ye Baskı Yapıyor:
"Sınırlarına Türk Füzesi Yerleştirme, Amerikan Füzesi Yerleştirelim!"

Türkiye'nin çok sorunu, çok açılımı; birçok doğru adımı, birçok da yanlışı var.
Bu çoklar içinde "Füze Kalkanı" meselesi sebebiyle Türkiye en az 2003 tezkeresi kadar önemli bir kararın eşiğinde.

 

Kıbrıs baskısı, Ermeni baskısı, Irak-Kuzey Irak baskısı, PKK baskısı, İran baskısı, Karadeniz baskısı, Afganistan baskısı... Türkiye şimdi de füze baskısı altına girdi.

Türkiye'nin kendi topraklarına, kendi sınırlarına Türk füzesi yerleştirmesini istemiyorlar, ancak Amerikan füzesi yerleştirmek için baskı yapıyorlar.

"Türkiye'nin Suriye sınırındaki İskenderun'a füze savunma sistemleri kurması yeni bir kriz yarattı. İsrail, Türkiye'nin bu füze sistemiyle Hizbullah ve Suriye'ye savunma kalkanı kurduğunu iddia etti.

İsrail F-15'leri, 2007 yılının Eylül ayında Türkiye hava sahasını da kullanarak Suriye'deki gizli nükleer tesis olduğu iddia edilen bir bölgeye bomba yağdırmış ve bu operasyon aylarca dünya gündemini meşgul etmişti. İsrail jetlerinin yakıt tanklarının Türkiye topraklarına düşmesi nedeniyle iki ülke One Minute krizinden önce ilk kez ciddi anlamda karşı karşıya gelmişti. İşte bu gerilim ardından Türk Silahlı Kuvvetleri, yeni ihlallerin önlenmesi ve Türk hava sahasının daha etkin savunulabilmesi amacıyla İsrail jetlerinin uçtuğu bölgeye bir füze savunma sistemi kurulması kararı aldı. Suriye sınırı yakınlarında İskenderun'daki Kale köyüne I-Hawk füze bataryaları kurdu.

... İsrail istihbaratına yakınlığıyla tanınan Debka internet sitesi de haberinde bu gelişmeyi, ‘Türkiye ilk kez bu füze kalkanı sistemiyle İsrail'in iki düşmanı Suriye ve Hizbullah'a karşı bir güvenlik şemsiyesi kurmuş oluyor' yorumuyla verdi." (08 Haziran 2010)

(Bilindiği gibi 31 Mayıs'ta Hatay'ın İskenderun ilçesindeki Deniz İkmal Destek Komutanlığı'na düzenlenen saldırıda 6 askerimiz şehit olmuştu. Bu saldırıdan üç saat sonra İsrail Mavi Marmara gemisine kanlı bir baskın yaptı. Uluslararası sularda Türk vatandaşlarını katletti.)

Bu haberdeki ifadelerden anlaşılacağı üzere İsrail mantığı şudur: "İsrail kendi düşmanlarına saldırmak için Türk topraklarını tepe tepe kullanma hakkına sahiptir. Türkiye'nin bunu engellemek istemesi İsrail'e düşmanlıktır."

Böyle bir şey olabilir mi? Bunlar böyle pervasız bir düşünce yapısına sahiptir.

Şimdi ise; Türkiye'nin sınırlarını çiğnemekten, topraklarına tecavüz etmekten çekinmeyen bu çıbanbaşını, kendi topraklarımıza -Hatay'a- füze yerleştirmemizi hazmedemeyen bu İsrail'i füzelerden korumak için Türkiye'ye füze kalkanı kurmaya çalışıyorlar. Türkiye'yi razı etmek için de NATO maskesiyle yanaşıyorlar.

Türkiye işi yokuşa sürmek için "Kalkan bütün ülkeyi kapsasın.", "Kontrolü elimizde olsun." diye bir dizi argümanlar ileri sürüyor. Ancak nihai noktada şu sorunun cevabını net bir şekilde verebilmemiz lâzım:

"Günü geldiğinde, son aşamada füzelerin düğmesine kimin parmağı basacak?"

Ve can alıcı diğer bir soru da şu:

"Bu füzeler bir defa yerleştirildikten sonra Amerika İran ile harp etmeye başlayınca Türkiye ‘Bir dakika ben bu savaşı istemiyorum, füzelerini ateşleyemezsin.' diyebilecek mi?", "Diyebilir mi?"

Zira her halükârda İsrail ile İran birbirine girdiği zaman otomatik olarak Amerika ile İran da birbirine girmiş olacak. Meşhur 5. madde önümüze konacak. Belki de hiç sormadan anında füzeler ateşlenecek.

Füze kalkanının Türkiye'nin tamamını kapsaması meselesi de bunun gibi. Sormak lâzım;

"Bir NATO ülkesi olan Yunanistan Türkiye'ye füze atarsa bu kalkan ne yapacak? Türkiye düğmeye basabilecek mi?", "İsrail-Amerikan füzeleri yanlışlıkla(!) Türk topraklarına düştüğünde, yanlışlıkla(!) Türk savaş gemilerini hedef aldığında bu kalkan bir işe yarayacak mı?" veyahut "Birgün Amerika Türkiye'ye füze atmak isterse bu kalkan kimden yana olacak?"

 

ABD, Türkiye'yi
Kapısına Bağlamak İstiyor:

Daha düne kadar Polanya, Çekya diye ısrar edip dururlarken Türkiye'ye bu baskı birden nereden çıktı? Bu kalkanın Türkiye'ye yerleştirilmesine Amerika'nın gerçekten ihtiyacı var mı?

Bu Türkiye'ye füze kalkanı yerleştirme projesinin esas amacının Türkiye'nin ekseni hakkındaki tartışmaları ABD ve tabii İsrail lehine bağlamak olduğu söylenebilir. Dikkat edilirse bu kalkan tartışmaları, eksen tartışmaları ile birlikte dayatılıyor.

Wall Street Journal'ın İstanbul muhabiri Marc Champion'un "Obama yönetiminin füze kalkanı planı, Ankara'yı NATO ile İran arasında seçim yapmaya zorlama riski içeren diplomatik bir sorunla karşı karşıya bırakıyor." şeklindeki sözleri Amerikan zihniyetini gösteriyor.

Şu sözler de Amerikalı bir vatandaştan:

"İran yaptırımları ve Gazze gerilimi Türkiye'yi genel dış politika konusu olmaktan çıkarıp, ABD dış politikasının temeli açısından eksen tartışmalarına konu yaptı. … Bu artık sadece 'Türkiye'nin çıkarları ve siyaseti' sorunu değil, 'ABD'nin temel dış politika hedefleri açısından Türkiye nereye gidiyor?' sorusu. Çünkü, İran ve İsrail konuları bu yönetimin en temel iki dış politika konusu. … Türkiye ile ilgili 'nereye gidiyor, NATO'da kalacak mı, 10 yıl sonra partnerimiz olacak mı?' gibi sorular soruluyor.

… Türkiye'nin füze sistemine NATO çatısı altında destek vermesi, iki ülkenin beraber yapabileceği yeni projelere güzel bir örnek ve dönüm noktası olur." (ABD'nin etkin düşünce kuruluşlarından Alman Marshall Fonu'ndan Ian Lesser, Akşam, 28 Ekim 2010)

Amerika yeni bir "Ya bizdensiniz ya da düşmanım" dayatması yapmaya hazırlanıyor.

Binaenaleyh NATO, AB falan adı altında arz-ı endam eden bilumum küffar milletlerinin Türkiye'nin iyiliğini filan düşündükleri yok. Söyledikleri şey hep aynı:

"Madem bizim dostumuzsun Irak'a saldırmak için topraklarını Amerikan askerinin çizmelerine aç", "Madem NATO üyesisin Afganistan'a asker gönder.", "Madem kendini Batı güvenliği içinde tanımlıyorsun, İran'a karşı ülkene radar, füze yerleştirmemize ses çıkarma."

Dikkat ederseniz Türkiye'nin dış politikada uyguladığı "Komşularla sıfır sorun" siyaseti Suriye, Lübnan, Irak, İran gibi ülkelerde ciddi karşılıklar bulurken, Ermeni, Yunan, Rum ülkelerinde sürüncemede kalıyor.

Binaenaleyh, bu küffardan dost olmaz. Amerika'dan zaten olmaz. İsrail'den hiç olmaz.

 

İran Harbi:

Şu vakıayı bir veri kabul edip kendimizi ona göre ayarlamamız lâzım: Yahudi üst yönetimi İran konusunda kararını vermiştir. Mevzubahis olan zamanlamasıdır.

Türkiye'ye yapılan kalkan baskısı, Rusya ile yapılan bazı anlaşmalar, Umman Denizi'ndeki hareketlilik bir işaret kabul edilirse zamanın da yaklaştığını söylemek mümkündür. ABD'nin Umman denizindeki nükleer uçak gemisi sayısı ekim ayında ikiye yükseldi. Fransa'nın tek uçak gemisi de bu kervana katılmak üzere. Bu arada Amerika, Rusya ile ateşkes ilan etti. Doğu Avrupa'ya yerleştirmeyi düşündüğü füze kalkanından vazgeçmiş görünüyor. Bilindiği üzere Rusya da İran'a satışı yapılan S300 füzelerini vermeyeceğini açıklamıştı. Hatta Afganistan'da Rusya'nın NATO'ya yardım etmeyi kabul ettiği söyleniyor. Amerika'nın İran'a odaklandığı bir ortamda Rusya da Amerika ile çatışma istemiyor.

Burada bu veriyi kabul ettikten sonra kendi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: "İran saldırısı sonrası oluşacak ortama hazır mıyız?"

Irak'taki Amerikan saldırısına ortak olmayı reddetmiş olmamız sadece Irak'ta değil, bütün dünyada prestijimizi ve önümüzü açtı. Türkiye bugün küresel bir siyaseti yürütebiliyorsa bunda bu Irak kararının etkisi büyük oldu.

Aynı şekilde Amerika ve İsrail İran'a vurduğunda çıkacak sonuca hazır mıyız? İran'da kaç milyon Azeri Türk yaşadığını biliyor muyuz?

Amerika "Türkiye bizden yana mı değil mi?" diye sorguluyor, baskı yapıyor. Aslında Türkiye'nin "Amerika ve Batı kimden yana?" diye sorgulaması gerekiyor.

 

Türkiye'nin Savunma İhtiyacı:

Türkiye silah sanayiinde artık kimseye muhtaç değil. Füze dahil her türlü elektronik harp sistemini yapabilecek bir alt yapımız var. İnsansız hava araçları, füze savunma sistemleri yapabiliyoruz. Meselâ Türkiye orta menzilli hava savunma füze sistemini yurt dışından almak için açtığı ihaleyi 15 Haziran 2010 tarihinde iptal etti ve kısa ve orta menzilli bu sistemlerin milli imkânlarla yapılması kararı alındı. Aselsan, Roketsan gibi kuruluşlarımızın benzerlerinden daha iyisini yapacağı düşünülüyor.

Türkiye geç başladığı işlerde hızlı ilerliyor. Her türlü elektronik harp sistemini Amerika'dan daha iyi yapabilecek duruma geldik. Elektronik harp sistemi derken şöyle örnekleyelim: Meselâ, bir F16 için öyle bir elektronik harp sistemi tasarlarsınız ki sizin F16'larınız Amerikan F16'larından daha üstün hale gelir. (Ancak Amerika yeni sattığı F16'lara milli yazılım yüklememize izin vermiyor, sırf bu yüzden helikopter ihalesine katılmadılar.)

Amerika bunu -Türkiye'nin yeteneklerini- bildiği için kendi harp sanayiine Türkiye'yi eklemlemeye, kendisine bağlamaya, aynı zamanda da Türk harp sanayiini yavaşlatmaya çalışıyor. Ortaklık adı altında hem bizi kullanmak hem de elinin altında tutmak istiyor. Bu sebeple bu son füze baskısının hedefi aslında Türkiye'dir.

Türkiye kendi insanına, kendi kaynaklarına daha fazla yönelmelidir. Türkiye kimseye muhtaç değil.


  Önceki Sonraki