Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (123) - Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- (2) - Ömer Öngüt
Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- (2)
EVLİYÂ-İ KİRAM -kaddesallahu Esrârehüm- Hazerâtı'nın "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatları (123)
Dizi Yazı - "Hâtemü'l-Evliyâ" Hakkındaki Beyan ve İfşaatlar
1 Temmuz 2010

 

EVLİYÂ-İ KİRAM
-Kaddesallahu Esrârehüm- HAZERÂTI'NIN
"HÂTEMÜ'L-EVLİYÂ" HAKKINDAKİ
BEYAN ve İFŞAATLARI (123)

Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- (2)

 

On beşinci yüzyılda yaşamış mutasavvıfların önde gelenlerinden olan Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin, bilinen yegâne nüshası Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphânesi'nde bulunan "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" adlı mecmuânın içindeki Sûfiyye Istılahları ile ilgili risâlesinden "Hâtem" ve "Hâtemü'n-nübüvve" terimlerinin mânâsını aktarırken, "Hâtemü'l-velâye" ile ilgili sır ve ifşaatları üzerinde de durmuştuk.

Şimdi ise Hazret'in, aynı mecmuânın içindeki bir başka eseri olan "Gülşen-i Râz Şerhi"nden; Hâtemü'l-evliyâ'nın zuhûru, ilmi ve vazîfesi ile ilgili diğer beyan ve ifşaatlarını nakledeceğiz.

 

"Zâtî İlâhî Tecellî"ye Erişen, Hâtemü'n-Nübüvve'nin Zuhûrunu Kemâle Erdiren Velînin Husûsiyetleri:

Hüsâmeddîn Ali el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Şerhu Hutbetü'l-Beyân" adlı mecmuâda yer alan eserlerinden "Gülşen-i Râz Şerhi"nde, nübüvvet ve velâyetin kemâl noktası olan "Hâtemiyyet"in zâhirî ve bâtınî cihetleri üzerinde dururken, Zâtî İlâhî tecellînin gerçekleştiği bu mertebenin bâtınının "İlk tecellî" ve "Hakîkat-ı Muhammediyye" üzerine inşâ edildiğine dikkati çekmiş; bu sırra binânen Zât'ın zuhûrunun Mutlak Velâyet'in hakikatine tevdi edildiğini ve "Hâtemü'n-nübüvve"nin bâtını olan bu makâmın mazharının "Hâtemü'n-nübüvve"nin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olduğunu ifâde etmiştir:

"Nübüvvet (peygamberlik) Âdem -aleyhisselâm-da zuhûr etti, kemâli Hâtem olan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-in vücûdu (varlığı) ile göründü. Bu ise, Zât'ın zuhûrunun tek bir kişiye isâbet ettirilmesi itibârıyle vârid olan "İlk tecellî'dir. O'nun Zât'ı görmesi; umûmî anlamda Mutlak Velâyet'in hakikatine yüklenmiş olan Zât'ın zuhûruna âit bu zuhûrun, Zâtî kemâlin dayanmış olduğu vech üzere Zât'ı ona göstermesi şeklinde gerçekleşir. Bu mânevî görüş; nübüvveti O'nun Zât'ıyla alâkalı olan bu kimseye, O'nun Zât'ıyla ilgili sıfatları da elde ettirir. İşte bu, hakikati yönüyle Muhammedî Hakikat'e mahsus bir sıfatla öne geçmek demektir. Bu ise iki zeminde de belirli bir biçimde dönüp yükselen, ayân-ı sâbite sûretlerinin şûlelerinden doğan zerreleri doğuran, Zât'ın zillete düşürücü kuşatıcılığı ile yere serilip hükümsüz hâle gelmiş, Zât-ı Vahdet'in muhabbet mülkü ve Hakikat-ı Muhammediyye'nin Ehadiyyet semâsı üzerindeki Nübüvvet güneşinin yansıttığı nûr olan Zâtî Ahmedî'nin Nûr'unu gerekli kılar.

O, âdemin zâhir olan ayân-ı sâbitesinin görüntüsü altında, Rabb'inin nûruyla yeryüzünü aydınlatan münevver bir Nûr'la inşâ edilmiştir, O'nun Zât'ına âit isimleri ve sıfatları cem edip biraraya toplayan bir sûret; Hatm'in desteğiyle, Hâtem'in nübüvvetinin zuhûrunu kemâle erdiren bir Velî olan âdemin meydana getirildiği sûret ve manâ hâli üzere onların, Nübüvvet'in zuhûrunun başlangıcına sürülüp yükselmelerini teyid eden, diğer peygamberlerin ayân-ı sâbitesinin de var olduğu ayân-ı sâbitelerin tamamını ihâta eden bir heyettir. İlâhî harflerin sırlarını ve Rabbânî kelimelerin nurlarını izhâr cihetinden ona vârid olan [şey] sağlam ve sahîh olur ki, bu sâyede: 'Beni seyrimin gâyesine eriştirdi, Sidre-i müntehâ'ya yükseltti, görünmeyen varlıkları bana gösterdi!' diye zikreder ve nihâyetlere inme, bidâyetlere dönüp Nübüvvet'in bidâyetinin sonuna erişme sırrından âciz olmamayı tecrübe ederek seyreder. Çünkü o, nihâyetini bulmuş olduğu Nübüvvet'in en büyüğü ve en şereflisi olan 'Hatm' ile gelmiştir." ("Mecmûa-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî: Şerh-i Gülşen-i Râz", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 282)

 

Nübüvvet ve Velâyet Dâirelerinin "Hatemiyyet" Noktasında Tamamlanışı:

Şeyh Hüsâmeddîn el-Bitlisî -kuddise sırruh- Hazretleri "Gülşen-i Râz Şerhi"nin bir başka noktasında; "Nübüvvet ve velâyetin zâhirleri, bâtınları ve Hatm-i nübüvvet ve velâyet'le ilgili Matlab-ı şerîf" yan başlığı altında, son Peygamber olan Resululullah Aleyhisselâm'ın vefâtından sonra velâyetin bâkî olduğunu, geçmişteki peygamberlerle ondan sonra gelen velîler arasında bir benzerlik bulunduğunu beyân etmiş; Hâtemü'l-enbiyâ'da "nübüvvet" dâiresinde gerçekleşen bu tamamlanışın ileride bir gün velâyet dâiresinde de gerçekleşeceğini haber vemiştir:

"Noktanın tekrar bir kez daha devretmesi gibi, (Peygamber Aleyhisselâm bu âlemden) sefer edince velâyet bâkî kaldı. Bu, şuna işâret eder ki; nübüvvetin ve velâyetin zâhirliği ve bâtınlığı vardır, bu ikisinin devretmiş olduğu sûret ve manânın aynının melekesi 'Zâhir' ve 'Bâtın' isminden iktibas edilmiştir.

Nübüvvet ve velâyet dâiresi devretmek (dönmek) sûretiyle, insan türünde neşet bulmuş bir alan meydana getirirler. Çünkü hakikat feleğinin manâ ve sûreti, insânî neşetin bir dâire meydana getirip devretmesiyledir; kimi zaman zâhir olan 'nübüvvet' yarım dâiresi, kimi zaman da [bâtın olan] 'velâyet' yarım dâiresi hükmünü yürütür. Nübüvvet feleğinin yarım dâiresi, zâhiri olan kendisidir. Bâtın semâsının yarım dâiresi ise bâtın olan velâyettir, isterse imkân ve lâhût âleminin zemîni üzerine karartılar çökmüş olsun. Çünkü gecenin yarım dâiresi olan Nübüvvetin tamamlanması zâhir olmuş ve dış yüzünün toplanmasıyla tümüyle gurûb etmiştir.

Gecenin yarım dâiresi ise yeni bir heyecanla doğan velâyettir, ne zaman ki bu yarım dâire tamama erer, başka bir zamanda zâhir olan Nübüvvet yarım dâiresi, hükümlerin değişmesi hasebiyle dönüşüme uğrayıp yeniden doğar. Nübüvvet ve velâyet yarım dâiresinin birbiri arasındaki dönüşümü, dünya ve âhiretin defâlarca kez işâret edilen ıslâha ve düzgünlüğe bağlı değişimi ile bir ve berâberdir ve bir beşâret sözü olan 'Rahmân ve Rahîm'e, Kitâb'ın başında manâsına binâen işaret etmek lâzım geldiği son derece sarihtir. İşte lâzım olan bu (nübüvvetle velâyetin) birbiri arasındaki dönüşüm, nübüvvetin dönüşümü şeklinde olduğu gibi, zaman gelir velâyet için de geçerli olur." ("Mecmû'a'-i Şerhu Hutbeti'l-Beyân li'l-Hüsâm el-Bitlisî: Şerh-i Gülşen-i Râz", Konya Bölge Yazma Eserler Ktp. Akseki, nr.: 164, vr. 282)


  Önceki Sonraki