Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 199.SAYI - Ömer Öngüt
199.SAYI, Nisan 2010
Hakikat 199. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Kelime olarak: "Doğru yola gitmek, doğru yolu göstermek" mânâlarına gelen hidayet, "Allah-u Teâlâ'nın, kendi zâtını bilmek için lütuf ve keremi ile kullarında halkettiği muvaffakiyettir." İnsanlara dünya ve ahiret saâdetini sağlayacak yolu gösterme mânâsında da kullanılır. Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Allah kime hidayet ederse, o doğru yolu bulmuştur." (A'râf: 178)

Allah-u Teâlâ indirdiği kitaplar ve gönderdiği peygamberler vasıtası ile hayır ve şer yollarını göstermiş, kullarına da iyiyi ve kötüyü ayırdedecek kabiliyetler vermiştir.

Allah-u Teâlâ kâfirlerin sapıklığa düşmelerinin, müminlerin de doğru yolu bulmalarının sebeplerini açıklamak üzere Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"İşte böyle. İnkâra sapanlar bâtıla uydular, iman edenler ise Rabb'lerinden gelen Hakk'a uydular." (Muhammed: 3)

Onların bâtıla uymaları, bâtılı Hakk'a tercih etmelerindendir.

Âyet-i kerime'de geçen "Hakk" kelimesinin değişik mânâları vardır:

Hakk, Allah-u Teâlâ'nın güzel isimlerinden birisidir. Gerçekte var olan, varlığı hiç değişmeden duran, ulûhiyeti fiilen tahakkuk eden O'dur. Her şeyi hikmetinin gereğine uygun olarak O yaratır.

Allah-u Teâlâ'nın zâtı hak olduğu gibi, O'ndan gelen ve O'na rücû eden her şey de haktır.

Olması gereken vakitte gerektiği gibi bulunan söz ve hareket de haktır.

Hakk ehli Hakk'a teslimdir, Murad-ı ilâhi'yi seyreder...

Bâtıl ise, bütün bu mânâlarda hakkın zıddıdır. İman haktır, çünkü Allah-u Teâlâ'nın buyruğudur. Küfür bâtıldır, çünkü Allah-u Teâlâ yasaklamıştır.

Hakk'a uymak, Hakk ehline uymakla mümkün olur. Çünkü onlar hakkı gerçekleştirmekte ve ona yol göstermekte peygamberlerin vârisleridirler.

Eskiden âlim çoktu. Herbiri vazifesini yapıyordu. Şimdi ise gerçek âlim yok oldu. Hakikati söyleyen ise pek azdır.

"De ki: Hak geldi, bâtıl zâil oldu." (İsrâ: 81)

Âyet-i kerime'sinin tecelliyatına mazhar olan gerçek âlimlerdir.

Bunlar iman kurtarıcısıdırlar. Hakk ve hakikate çağırıp, bâtılı, bâtıl yolların iç yüzünü tarif ederler ve bâtıldan sakındırmaya uzaklaştırmaya çalışarak, iman ehlinin, sahtelere uyup dalâlet batağına batmamaları için caba sarfederler.

Dalâlet; "Kaybolmak, telef olmak, şaşırmak ve yanılmak" gibi mânâlara gelmekle beraber asıl mânâsı:

"Bilerek veya bilmeyerek doğru yoldan az veya çok ayrılmak, azmak ve sapmak"tır. "Maksada ulaştıran yolu bulamamak, istenen neticeye götürmeyen bir yola girmek." veya: "İstenen her türlü neticeye ulaştırıcı yoldan ayrılmak." mânâlarına da gelir.

Hidayetin zıddı dalâlettir. Hidayetin neticesi iman, dalâletin neticesi ise imansızlıktır.

Kur'an-ı kerim'de hak ve hakikatin dışında kalan her şey dalâlet olarak vasıflandırılmakta; uzak, açık ve büyük dalâlet çeşitleri beyan edilmektedir.

Allah-u Teâlâ buyurur ki:

"Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoyarlar, Allah'ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir dalâlet içindedirler." (İbrahim: 3)

Doğru yoldan o kadar uzağa sapmışlardır ki, ona yanaşmak, kurtuluşa ermek imkânları kalmamıştır.

"Gerçeğin dışında sadece dalâlet vardır." (Yunus: 32)

Öyle bir dalâlet ki, akıllı olan hiç kimse onu tercih etmez.

Hakk ve hakikati tercih edip bu yolda yürüyen gerçek iman ehli olduğu gibi bâtıl ve dalâlet yolunda iman ehli gibi gözüküp bu zanla yürüyenlerde mevcut olup şeytanın yapamayacağını bu hakikat ehli maskesi altında yaparlar ve imanları yok etmeye, gerçek hakikat ehlini de kendi etraflarının çoğalması, yaptıkları yanlışlıkların ortaya çıkmaması için ellerinden geldiği kadarıyla yok etmeye, karalamaya, iftiralar atmaya çalışırlar. Fakat iman ehli her zaman için Allah-u Teâlâ'nın destiği ve yardımıyla muzaffer olmaya devam edecektir.

Şu Âyet-i kerime iman ehlinin imanını artırdığı gibi, bâtıl ve dalâlet ehlinin de her ne tuzak kurarsa kursanlar hiçbir surette gerçek iman ehline hiçbir şey yapamayacaklarının bir garantisi ve İlâhi yardımın, İlâhi desteğin bir tecellisidir:

"Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır." (Saff: 8)

Hakk ile bâtıl, hakikat ile dalâlet ayırımı Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerin nur ışığı altında izâh edilerek açıklanmış, iman ile küfür berzahı net olarak ortaya konularak Ümmet-i Muhammed'in istifadesine arz edilmiştir.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Hakk Ehli İle Bâtıl Ehli'nin Ayırımı - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Hakk Ehli İle Bâtıl Ehli'nin Ayırımı