"Kadir Gecesi" ile ilgili konumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz:
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"O gece, tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır, esenliktir." (Kadir: 5)
Hem meleklerin inişi, hem de bu esenlik, güvenlik ve barış gün doğuncaya kadar devam eder. Böyle bir gecenin sabahının da esenlik olacağı şüphesizdir.
Bu gecenin bu kadar kıymetli olması ise, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in, ümmet-i muhteremesi hakkındaki aşırı şefkatinden ve merhametinden ileri gelmektedir.
Şöyle ki, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz geçmiş ümmetlerin ömürlerinin çok uzun olduğunu, o uzun ömür içinde çok ibâdet yaptıklarını, fazla sevap kazandıklarını; kendi ümmetinin ise az ömürlü olduğunu, bu kısa ömür içinde sevaplarının onlarınki kadar fazla olamayacağını düşünür ve çok üzülürdü. Allah-u Teâlâ onun mükedder olmasına râzı olmadı. Gönlüne ferahlık vermek için Cebrâil Aleyhisselâm'ı göndererek Kadir sûre-i şerif'ini indirdi ve bu bir gecenin bin aydan daha hayırlı olduğunu müjdeledi. Böylece bu ümmetin ömrü mânen uzatılmış oldu. Çünkü böyle bir gecede yapacakları ibadete, bin gecede yapılmış ibadet gibi sevap verilecektir.
Diğer mübârek gecelerin günü belli olduğu halde Kadir gecesi'nin zamanını Allah-u Teâlâ senenin bütün günlerinde gizlemiştir. Tâ ki; bu kadar kıymetli bir gecenin feyzinden, fazilet ve ulviyetinden mahrum olmamak için, müslümanlar her geceyi ganimet bilip ibâdetle ihyâ etmeye çalışsınlar. Nitekim Cuma günündeki icabet saatini, duânın kabulüne sebep olan İsm-i âzam'ını ve rızâsının hangi taatlerde olduğunu işte bu sebeple hep gizlemiştir.
Ramazan ayının içinde, tek günlerinde ve bilhassa son on günde olabileceğine dâir rivâyetler vardır. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: "Şu gecede arayalım mı?" diye soranlara: "O gecede de arayın!" buyurmuş, bu suretle gecelerin ihyâ edilmesini teşvik etmiştir.
Ramazan-ı şerif'in son on gününe girildiğinde dünyevî işlerden uzaklaşıp itikâfa çekilir, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği gibi, âilesini de uyanık tutardı.
Zahirî ehli bu geceyi bir gecede arar. Tarikat ehli bir ayda, Hakikat ehli ise senede arar. Hakikat ehlinin işi zaten Hakk iledir. Lütf-u ilâhî ne zaman tecellî ederse Kadir gecesi o olmuş olur. Bunu bilmediği için senede arar.
Abdullah bin Mesud -radiyallahu anh- Hazretleri:
"Kim bütün seneyi ihyâ ederse Kadir gecesi'ne de erer." buyurmuşlardır. (Müslim: 762)
Biz hayatta Kadir gecesi'ni aradığımızı bilmeyiz. Çünkü arasak da, bulsak da; mutâdımızdan fazlasını yapmayız ki!.. Her zamanki mutâdımız ne ise onu yaparız.
Bir müslüman mutâd olarak her gece, bilhassa Ramazan-ı şerif gecelerinde Tesbih namazı kılmaya gayret etmeli. Geceleri uyandığı zaman az veya çok teheccüd namazı kılmalı. Okuyabildiği kadar Kur'an-ı kerim okumalı. Az veya çok Salât-ü selâm getirmeli. Amma az, amma çok zikrullahla, tefekkürle meşgul olmalı. Geçmişte yaptığı günahları bir daha yapmamaya karar vererek istiğfar getirmelidir. Kişi bunları âdet hâline getirdiği zaman, şu veya bu gece diye bir gece aramasına lüzum kalmıyor. Allah için hareket ettiğinden dolayı, tâkati nisbetinde kulluğunu göstermeye çalışıyor.
Sen O'nun rızâ kapısında dur, rızası için çalış. O murad ederse umulmayan bir gecede sana lütfu ile tecelli eder, lütuf kapısını aralar, o geceye tesâdüf ettirir. Senin vazifen O'nun hoşnutluk kapısını gözlemek.
Meselâ bir ahbâbımız var. Bize bir haber gönderse ve: "Ben filân filan günler arasında filân yerden geçeceğim, o mıntıkada size rastlarsam birkaç milyon lira yardım edebileceğim!" dese, acaba o tarif ettiği yerden beş dakika olsun ayrılır mıyız? Belki bu beş dakika zarfında geçiverir diye, elimizden gelse yatağımızı da oraya getiririz değil mi? Halbuki o nâil olacağımız şey, değersiz ve geçici bir dünyalıktır. Hayat-ı ebediyeyi kazanmak, Mevlâ'mızın sonsuz lütuf rahmetine nâil olmak için kapısında beklememiz, O'na gönülden boyun büküp yalvarmamız, el açıp duâ etmemiz gerekmez mi?
Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz: "Yâ Resulellah! Kadir gecesi'ne rastlarsam nasıl duâ edeyim?" diye sorduğu zaman, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Allah'ım! Şüphesiz ki sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet." diye duâ etmesini tavsiye buyurmuşlardır. (Tirmizî - İbn-i Mâce)
Bu gece icabet vakitlerinden birisi olduğu için, bu mübarek gecede duâ etmek Sünnet-i seniye'dir.
Bir Hadis-i şerif'lerinde de şöyle buyuruyorlar:
"Kim ki fâziletine inanarak ve mükâfatını Cenâb-ı Hakk'tan umarak Kadir gecesi'ni ihyâ ederse, geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî)
O Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ki, bizim için bu kadar yıpranmış ve Kadir gecesi gibi bir geceyi bize temin edivermiş. Biz ise onun yolunda yürümez, Sünnet-i seniye'sine ittibâ etmezsek, canımızı malımızı yolunda fedâ etmeye hazır olmazsak, ümmeti olduğumuzu iddiâ edebilir miyiz? Bunlar gönülle olur, icraatla olur, lâfla hiç olmaz...
Değerli insanlar Allah-u Teâlâ'nın değer verdiği şeylere değer verdikleri için değer bulmuşlardır. Değerli olana değer vermeyenler değerden mahrum olurlar.
Beyt:
"Ey hoca!
Kadir gecesi'nin bize niçin bir takım alâmetlerinden bahsediyorsun?
Eğer sen zamanın kadir ve kıymetini bilirsen her gece kadir gecesi'dir."