Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 193.SAYI - Ömer Öngüt
193.SAYI, Ekim 2009
Hakikat 193. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Bu ayki sayımızda bazı mühim konuların izâhları yapılmış, daha iyi anlaşıla bilmesi için yer yer bölümlere ve kısımlara ayrılmıştır.

Peygamberlerin; "Ulül-azm", "Resul" ve "Nebi" olmak üzere üç kısma ayrıldığı açıklanarak izâhları yapılmıştır.

Peygamber, haberci mânâsına gelir. Arapça'daki "Nebi" ve "Resul" kelimelerinin karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Allah-u Teâlâ'nın, kullarına muradını bildirmek, onlara emir ve yasaklarını haber vermek, irşad ve ikaz etmek üzere seçtiği ve vazifelendirdiği insanlara peygamber adı verilir.

Peygamberlik vazifesine "Nübüvvet" ve "Risalet" adı verilmektedir. Nübüvvet vazifesi alana "Nebi", risalet vazifesi alana "Resul" denir. "Enbiya" nebi kelimesinin, "Mürselin" ise resul kelimesinin çoğulu olarak kullanılır.

Allah-u Teâlâ dünya ve âhireti insan için, insanı da kendisini tanımaları için yaratmıştır. Allah-u Teâlâ'yı tanımak insanın en başta gelen vazifesidir.

İlk peygamber Âdem Aleyhisselâm'dır. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ise yaratılış itibarı ile ilk, peygamber olarak da son peygamberdir.

Bu arada bir çok peygamberler gelip geçmiştir. Kur'an-ı kerim'de isimleri geçen ve kıssaları az veya çok anlatılan peygamberler olduğu gibi, isimleri anılmayan ve kıssaları anlatılmayan peygamberler de vardır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Resul'üm! Andolsun ki, senden evvel de peygamberler gönderdik. Sana onların kimini anlattık, kimini de anlatmadık." (Mümin: 78)

Velîlerin; "Hem sehm-i nübüvvete, hem de sehm-i velâyete vâris olanlar", "Sehm-i nübüvvete vâris olanlar", "Sehm-i velâyete vâris olanlar" olmak üzere üçe ayrıldığı izâhlarıyla beraber açıklanmaktadır.

Veli; dost, sevgili, ermiş gibi mânâlara gelir. "Evliyâullah" Allah-u Teâlâ'ya dost olanlardır.

Velâyet ise; Allah-u Teâlâ'nın kulunu, kulun Mevlâ'sını dost edinmesi, Hâlik ile mahluk arasındaki karşılıklı sevgi ve dostluk demektir. Kulun Hakk'ta fâni olup O'nunla bekâ bulmasından ibarettir.

Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

"Allah müminlerin dostudur." (Âl-i imrân: 68)

Allah-u Teâlâ'nın kuluna yakınlığı dünyada ona lütfedeceği mârifeti ile, ahirette de rıdvan ile vukua gelir. İlim ve kudretiyle yakınlığı bütün insanlara şâmildir, ünsiyeti ile yakınlığı ise velilere hastır.

Amr bin Cemuh -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i kudsî'de ise Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Kullarımdan benim velilerim ve halkımdan sevdiklerim o kimselerdir ki, benim zikrimle zikrolunur ve zikirleri ile ben zikrolunurum." (Râmuz el-Ehâdis)

Yüz yirmi dört bin peygambere mukabil her asırda yüz yirmi dört bin veli bulunur. Bu zatlar cemiyetlere mânen yön verirler, mânevî kontrolleri altında bulundururlar. Fertlerle meşgul oldukları gibi, müslümanların umumî meselelerinde de yardımcı ve tasarruf sahibidirler. Bu da Allah-u Teâlâ'nın emri ve izni ile olur.

Allah-u Teâlâ veli kulları hakkında:

"İyi bilin ki, Allah'ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar." buyuruyor. (Yunus: 62)

Âlimlerin; "Ulül-elbâb'a varmış hakiki âlimler", "Nakilci ulvî âlimler", "Avamın sâlih âlimleri" olmak üzere üç kısma ayrıldığı açıklanmıştır.

Zâhirî Ulül-elbâb'a varan âlimleri Allah-u Teâlâ ilimde derinleştirmiş ve:

"İlimde derinleşmiş olanlar." buyurarak onları övmüştür. (Âl-i imrân: 7)

Bu ilim kesbîdir, okumakla mümkün olur. Bu hakiki âlimler şeriatın zâhirine vâristirler. Bu ilim de bir Allah vergisidir.

Tefsir, hadis, fıkıh, kelâm ahlâk... sahalarında kitaplar yazarlar, müslümanlara ışık tutarlar. İçtihatlarında isabet ederlerse iki sevap aldıkları gibi, yanılsalar bile bir sevap alırlar. Çünkü niyetleri güzel.

Din-i İslâm'a nûr saçan, ümmet-i Muhammed'e yol gösteren ve bu uğurda her türlü ibtilâlara göğüs geren hakiki âlimlerin İslâm dininde çok mühim mevkileri vardır.

Bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Allah içinizden iman edenleri yüceltir. Bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise kat kat derecelerle yükseltir." (Mücadele: 11)

Şehidlerin; "Cephede şehid olanlar", "Hükmen şehid olanlar" ve "Aşk şehidleri" olmak üzere üçe ayrıldığı ayrı ayrı açıklanıp, izahları yapılmıştır.

"Şehid" cennetlik olduğuna şâhitlik edilen kişi demektir. Allah yolunda öldürülen müminlerin ruhunu Allah-u Teâlâ'ya yükseltmek için bir çok melekler hazır olur ve onun Allah yolunda öldürüldüğüne şâhitlikte bulunurlar.

"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın!" (Âl-i imrân: 169)

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"Allah yolunda öldürülen şehiddir." buyurmuşlardır. (Müslim)

Bu mühim ve elzem konular, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'lerin nur ışığı altında işlenerek, ümmet-i Muhammedin istifadesine sunulmuştur.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Peygamber Aleyhimüsselâm Ve Evliyâullah Hazerâtı'nın Kısımları İle Gerçek Âlimlerin Ve Şehidlerin Ayırımı - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Peygamber Aleyhimüsselâm Ve Evliyâullah Hazerâtı'nın Kısımları İle Gerçek Âlimlerin Ve Şehidlerin Ayırımı