Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TARİHTEN SAYFALAR - "Patrona Halil Vak'ası" Hakkında Yeni Bir Kaynak - Ömer Öngüt
"Patrona Halil Vak'ası" Hakkında Yeni Bir Kaynak
TARİHTEN SAYFALAR
Hakan Yılmaz
1 Haziran 2009

 

"Patrona Halil Vak'ası" Hakkında
Yeni Bir Kaynak

 

Osmanlı târihinde zaman zaman Türk târihinin dönüm noktası sayılabilecek öylesine büyük olaylar zuhur etmiştir ki, bunlar kimi zaman bir devrin kapanıp başka bir devrin açılmasına zemin hazırlamışlardır.

İlk devir Osmanlı târihinin pek çok noktasının karanlıkta kaldığı ve yeterince aydınlatılamadığı bir gerçektir. Altı asır boyunca dünyaya yön veren bu büyük İslâm devletinin ne yazık ki ilk devirleri kadar, son devirlerinde bile sebebi tam olarak çözülememiş bâzı büyük vak'alar, bulunacak yeni kaynak ve belgelerle aydınlığa çıkarılacağı ânı beklemektedir.

İşte Sultan III. Ahmed devrinde, 1718 yılında imzalanan Pasarofça Antlaşması'ndan sonra istiklâlî bir yönetimle sadrâzamlık makâmına geçirilen ve kesintisiz olarak tam on iki yıl boyunca bu görevi sürdüren Nevşehirli Dâmat İbrâhîm Paşa'nın ve daha pek çok devlet adamının fecî şekilde katledilmesiyle sonuçlanan "Patrona Halîl Vak'ası" da, neden ve hangi sebeple çıktığı pek iyi bilinmeyen, yeni belge ve vesîkalar ışığında aydınlatılacağı günü bekleyen bu büyük olaylardan biridir. Öyle ki, bu olaydan sonra asrın pâdişâhı III. Ahmed zorbalar tarafından tahttan indirilmiş, yerine Topkapı Sarayı'nda ikâmete mecbur tutulan yeğeni I. Mahmûd geçirilmiş; halk arasında daha çok "Lâle devri" diye bilinen zevk, israf ve sefâhat dönemi sona ererek, bitmek bilmeyen yağmalar yüzünden İstanbul tanınmaz hâle gelmişti!..

 

"Patrona Halil Vak'ası"nı Aydınlatacak Önemli Bir Eser:

Bundan altmış altı yıl öncesine kadar, Patrona Halîl Vak'asını aydınlatacak müstakil bir kaynaktan hiç kimsenin haberi yoktu. Bu büyük hâdise hakkında mevcut bilgiler, Sâmi Efendi'nin "Târîh"inde süslü ve gösterişli bir üslûpla 15 sayfaya kadar çıkarabildiği,(1) fakat bilgi yönünden isyânın çıkış sebebini ortaya koyacak önemli bir ipucu içermeyen kayıtlardan ibâretti. Nihâyet Faik Reşit Unat'ın, Süleymaniye ve Millet kütüphânelerinde birer nüshasına rastladığı(2) "'Abdî Târîhi"ni 1943 yılında neşretmesiyle,(3) bu döneme ışık tutacak müstakil bir kaynak ortaya çıkmış oluyordu.

Unat'ın bu büyük keşfinin ardından, Prof. Dr. Bekir Sıtkı Baykal'ın "Destârî Sâlih Târîhi"ni önce 1948'de toplanan IV. Türk Târih Kongresi'nde tanıtması(4) ve on dört yıl sonra mevcut iki nüshasına(5)dayanarak yayınlaması(6) üzerine, bulunan ilk eseri destekleyecek ikinci bir kaynak daha ortaya konmuş oldu. Ancak ne yazık ki yayınlanan bu iki eser de verdikleri bâzı önemli ayrıntılara rağmen, vak'anın çıkış sebebi hakkında mevcut bilgileri değiştirecek önemli bir tafsilât içermiyordu.

Biz, Ankara Millî Kütüphane'ye bağışlanan yazma nüshalar üzerinde yaptığımız bir araştırma sırasında, Patrona Halîl Vak'ası'nın sebebini ve bilinmeyen yönlerini meydana çıkaracak çok önemli bir risâle ile karşılaştık.(7) Hâdiseyi doğrudan doğruya bir görgü şâhidinin dilinden; târihlerine, hattâ saatine varıncaya kadar ayrıntılı olarak nakleden bu eser, sâdeliği ve orijinal diliyle, olayları vekâyînâme üslûbuyla nakleden "'Abdî Efendi Târîhi"nden ve Selâhaddîn Salâhî Efendi'nin süslü nesri yüzünden gerçek üslûbunu yitiren "Destârî Sâlih Târîhi"nden daha orijinal bir kaynaktır.

Millî Kütüphâne yazmalar koleksiyonunda, Yz. A 1902/3 no.'da kayıtlı bir mecmuânın 308b-311a varakları arasında kalan eser, 210 x 160 (192 x 135) mm. ölçülerinde, sırtı siyah meşin kaplı mukavva bir cilt içinde yer alır. Nesih hatla, filigranlı kâğıt üzerine kaydedilen nüshanın yaprakları yer yer rutûbet görmüş olmakla birlikte, bizim metnimize denk gelen kısım gâyet iyi durumdadır.

Şimdiye kadar yaptığımız tüm araştırmalara rağmen bu risâlenin ikinci bir nüshasına rastlayamadık. Belki bir gün, yine bir mecmuânın arasında başka bir nüsha ya da nüshalarının ortaya çıkması beklenebilir. Bu vak'a ile ilgili olduğu anlaşılan "Patrona Halîl 'İsyânı" adlı diğer bir eser, Diyarbakır Ziya Gökâlp Yazma Eserler İhtisas Kütüphanesi'nde, 1479/1 no.'lu mecmuânın 1b-7b varakları arasında kayıtlıdır. 220 x 160 (160 x 100) mm. ölçülerindeki nüshanın her varağında 25 satır vardır. Bu yazı hazırlandığı sırada hâlâ elimize geçmemiş olduğu için, hakkında şimdilik herhangi bir malûmât veremeyeceğimiz bu nüshanın, hacmi itibâriyle üzerinde durduğumuz hâtırâtın ikinci bir nüshası olması pek mümkün gözükmemektedir. Ancak, belki o devre âit bilinmeyen başka bir kaynak veyâ hâlâ ele geçmeyen "Şam Hazînesi Rûz-nâmecisi Mehmed Hulûsî Efendi'niñ Defteri" olması mümkündür.(8)

Devrin gerçek iklimini tüm canlılığıyla aksettiren bir "Hâtırât" niteliğindeki bu küçük risâle, Sâmî Efendi'nin Patrona Halîl vak'ası'nı anlatırken yararlandığı en önemli kaynaktır. Şu kadar var ki o, bu kaynağı kullanırken -belki de devrin şartlarının bir gereği olarak-, isyânın perde arkasına ışık tutacak çok önemli kayıtları atlamış ve ayrıntıya girmemeye özen göstererek, sâdece ağdalı bir üslûpla olup-bitenleri aktarmaya çalışmıştır.

Patrona Halîl isyânının bilinmeyen yönlerine ışık tutacağında şüphe etmediğimiz bu önemli eserin orijinal adı hakkında mevcut nüshada herhangi bir kayıt yer almaz. Kütüphâne fişlerine "Vak'a'-i Patrona Halîl" adıyla kaydedilen risâle için en uygun isim bu olmakla berâber, "Patrona" ifâdesi müellif tarafından "Paturona" şeklinde telâffuz edildiği için,(9) biz bu ismi "Vak'a'-i Paturona Halîl" şeklinde düzeltmeyi uygun gördük.

 

"Vak'a'-i Paturona Halîl"in Yazarı Kimdir?

Patrona Halîl Vak'asını ve öncesindeki olayları yakından tâkip etmiş önemli bir görgü şâhidine âit olduğu anlaşılan "Vak'a'-i Paturona Halîl"in, ismi gibi kim tarafından yazıldığı da nüshada belirtilmemiştir. Neyse ki müellif, hâtırâtının ilk satırlarında kim olduğunu öğrenmemizi sağlayacak önemli bir ipucu vererek, kendisinin isyânın patlak vermesinden kısa bir süre önce İran seferine çıkmak üzere Üsküdar'a gönderildiğini: "Devletlü, merhametlü Sultân'um Hazretleri sağ olsun; bu kulları biñ yüz kırk üç senesinde mâh-ı Muharremü'l-harâmuñ on sekizinci Yek-şenbe güni 'azîmet itmek üzre 'umûmen ordu-yı hümâyûn[ı] Üsküdâr yakasına çıkarub, 'âdet ve kânûn-ı merhûm ve mağfûrun-leh kânûn sâhibi Sultân Süleymân Hânî üzre kırk gün meks, ba'de-hû 'azîmet itmek üzre iken, maktûl vezîr-i a'zam İbrâhîm Paşa['-i] dâmâd-ı Şehriyârî hîleye sülûk idüb…" cümlesiyle bize haber vermiştir.(10)

Bu kayda göre elimizdeki hâtırâtın yazarı, pâdişâhın emriyle orduyu Üsküdar'a çıkarmakla vazîfelendirilen Osmanlı serdârıdır.

Destârî Sâlih Efendi'nin kayıtlarından, Üsküdar'a gönderilen bu serdârın kim olduğunu ve hangi görevde bulunduğunu tespit edebiliyoruz. O, İran seferine gitmek üzre yola çıkan Osmanlı ordusunun Üsküdar'a naklinden sözederken: "Üç günden Çirmen begi gelüb, tûğ-ı meymenet-fürûğların alub sahne'-i Üsküdârî'de pîş-i otâğ-ı Şehriyârî'ye vaz' eyledi." diyerek, ismini belirtmeksizin müellifin o târihte "Çirmen beyi" olduğuna açıkça işâret etmiştir.(11)

Çirmen beyinin hâtırâtta dikkat çektiği en önemli nokta, sefere çıkmak istemeyen pâdişâhın işi sadrazâm İbrâhîm Paşa'ya havâle etmek istemesi, onun ise bu yükü üzerinden atmak için ard arda büyük hîleler çevirmesidir. III. Ahmed'in savaşa gitme konusundaki isteksizliği diğer kaynaklarda da zikredilmesine rağmen, Dâmat İbrâhim Paşa'nın özellikle sahte fermanlar düzenleyerek halkı ve askeri aldatması, Gence ve Tiflis'teki müslüman halkı zulümden kurtarmak üzre bölgeye gönderilen Timur Paşa'yı bundan alıkoymak için sinsice ortadan kaldırtması… gibi hîle ve entrikalarından hiç sözedilmez. Öyle anlaşılıyor ki, isyânın patlak vermesinde Sultan Ahmed'in savaş konusundaki kayıtsızlığı kadar, İbrâhîm Paşa'nın haddi aşan ve sınır tanımayan entrikaları da büyük ölçüde rol oynamıştı.

Bu mühim kaynak hakkında geriye kalan tespitlerimizi daha geniş bir çalışmaya bırakarak, sözü daha fazla uzatmadan eserin transkripsiyonuna geçiyoruz.

 

(1) Mustafa Sâmi Efendi, "Târîh-i Sâmî ve Şâkir ve Suphî", s. 4-20, bas.: Müteferrika Matbaası, İstanbul, 1198.

(2) Süleymâniye Ktp. Es'ad Efendi, nr.: 2153; Millet Ktp. Ali Emîrî, Târih, nr.: 409.

(3) Faik Reşit Unat, "1730 Patrona İhtilâli Hakkında Bir Eser: Abdi Tarihi", TTK, Ankara, 1943.

(4) Bekir Sıtkı Baykal, "1730 Patrona Halil Ayaklanması ile İlgili Kaynaklar Hakkında", IV. Türk Tarih Kongresi, s. 177, vd.

(5) Süleymâniye Ktp. Reşid Efendi, nr.: 621; Millet Ktp. Ali Emîrî, Târih, nr.: 451.

(6) Bekir Sıtkı Baykal, "Destârî Sâlih Tarihi", AÜ DTCF Yayınları, no: 117, bas.: Ankara, 1962.

(7) "Vak'a'-i Patrona Halîl", Millî Kütüphâne, nr.: Yz. A 1902/3 vr. 308b-311a.

(8) Bugün nerede olduğu bilinmeyen bu kaynaktan Ahmet Refik alıntılar yapmıştır: "Lâle Devri", s. 116, 125, 140. İstanbul, 1331.

(9) "Vak'a'-i Patrona Halîl", vr. 309a.

(10) "Vak'a'-i Patrona Halîl", vr. 308b.

(11) Bekir Sıtkı Baykal, "Destârî Sâlih Tarihi", s. 4.


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR