• Dünya hayatında ömrünü inkârla, isyanlarla, günahlarla ve sapıklıklarla geçirenler için hazırlanmış korkunç bir azap yeridir.
İmanları ve iyi amelleri ile sevap kazanıp mükâfâtı hak edenlere cennetin yolu açıldığı gibi, inkârları ve kötü amelleriyle günaha girip ceza görecek olanlara da cehennemin kapıları açılacaktır.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kâfirlere o gün cehennemi öyle bir gösteririz ki!" (Kehf: 100-101)
"Allah'ın düşmanları o gün toplanır cehenneme sürülürler. Hepsi bir aradadırlar." (Fussilet: 19)
Cehennem üstüste yedi tabaka halindedir, her birinin ayrı ayrı kapısı vardır. Cehennemlikler küfür ve isyanlarına göre oralarda azap görürler. Üstten aşağıya doğru inildikçe ateşin şiddeti de artar.
Birinci tabaka en üsttedir. Oraya, iman etmekle beraber büyük günah işleyen, kul hakkına tecavüz edip hak sahipleriyle helâlleşmeden ve tevbe etmeden ölen müslümanlar girerler. Orada günahları nispetinde azab görerek günahlarının kefaretini ödeyenler, buradan çıkarılarak cennete alınırlar. En son müslüman da çıktıktan sonra bu tabaka tamamen boş kalır ve cehennem kapıları bir daha açılmamak üzere ebediyyen kapanır.
Diğer tabakalar ise Lezâ, Hutame, Saîr, Sakar, Cahim ve Hâviye gibi isimlerle anılırlar.
Uçsuz bucaksız derinlikte olan cehennemde hiçbir beşerin hayâl bile edemeyeceği her türlü azaplar mevcuttur.
Son derece sert tabiatlı, güçlü kuvvetli ve sayılamayacak miktarda merhametsiz zebâniler, cehennem sakinlerine, hakaret ve tehditlerle azap ederler.
Ateş deryası içinde boğulurlar. Yedikleri ateş, içtikleri ateş, giydikleri ateş, yatacak yerleri ateştir. Ateş orada, ıstırap kaynağı olarak her yerdedir.
Cehennem ateşi dünya ateşinden yetmiş misli daha yoğundur. Bu kızgın ve koyu ateş hiçbir ışığı göstermez. Cehennemin en üst tabakasında azap çekenler bile dünyadaki ateş gibi ateş bulsalar, çektikleri ıstıraptan kurtulmak için bu ateşe gönüllü olarak katlanırlar, rahatlamak için oraya hücum ederlerdi.
İnsanı sıkacak, üzecek, bunaltacak ne varsa hepsi orada vardır. Ateş dalgaları, iğrenç kokular, yürekleri parçalayan acı çığlıklar, vahşi hayvanlar arasında, katran gömlekler içinde, demir topuzların, kırbaçların, halka ve zincirlerin tazyiki altında kıvranıp dururlar.
Allah-u Teâlâ onlara şiddetli azaplar tattırmak için cüsselerini enine boyuna büyütür. Sonsuz olarak azap tatmaları için, etlerini ve derilerini yenisiyle değiştirir.
Yanan vücutlardan çıkan kokular o derece tahammül edilemez bir hâl alır ki, birbirlerini karşılıklı olarak lânetlerler.
Orada Zakkum ağaçları vardır. Bu ateşten ağaçlar onları beslemek için değil, azab vermek için yetişir ve çoğalırlar. Ondan ne kadar çok yerlerse, o nispette açlık hissederler.
Azabın hararetinden ciğerleri yandıkça; kendilerine kan, irin ve kaynar su içirilir. Daha sonra bütün içtiklerini kusarlar.
Vücutlarına ateşten çiviler batırılır, ateşten makaslarla dudakları kesilir. Ölmemelerine rağmen zebâniler onları ateşten tabutlara koyarlar.
Cehennemde sayılamayacak kadar ateşten dağlar, vâdiler, nehirler, hendekler, kuyular, zindanlar, fırınlar vardır. Her birinin azabı diğerlerinden çok daha katmerlidir.
İnsana ateşten daha çok azab verecek hayvanlar da vardır. Cehennemliklerin üzerine kışkırtılarak salınırlar. Katır büyüklüğündeki yengeçler, deve gibi büyük yılanlar ve akrebler onlara hiçbir zaman rahat vermezler. Göz kapaklarını, dudaklarını, vücutlarının en hassas yerlerini ısırıp kemirerek uğuldaşırlar. Zehirleri çok şiddetli azap verir.
Cehennem ehli çok şiddetli soğuklarla da azap olunurlar.
Birbirini kovalayan, akla hayâle gelmeyen öyle azablar çekmektedirler ki, onlardan kurtulmak için alevlere sığınıp sarılırlar.
Ne istirahat ne de mola verilir, azaplar bir an olsun hafifletilmez.
Azabın daha da artması için onlara cennet ve cennetliklerin zevk ve sefaları da gösterilir.
Onlar için en acı şey cennet saâdetinden ve Allah-u Teâlâ'yı görmekten mahrum kalmaktır.
Başlarına gelen bütün felâketlere kendilerinin sebep olduğunu, ebedî hayatlarını dünyanın adi ve gelip-geçici zevklerine fedâ ettiklerini düşündükçe yanar yakınırlar. Bir yandan azab görürlerken, diğer taraftan da hasret ve nedâmet ateşi içlerini kasıp kavurur. İç çekişler, hıçkırıklar, ağlamalar ve acı çığlıklar ayyuka çıkar.
Azap şekilleri rastgele tekrarlanıp durmaz. Çarptırılan ceza ve azabın şiddeti, herkesin isyan ve günahlarının derecesi nispetindedir. Hiçbirinin azabı diğerinin aynı değildir. Herkes yaptığının cezasını çeker. Hazret-i Allah hiç kimseye zerre kadar bile zulmetmez.
Dünyada iken kendilerine tâbi olanları yoldan çıkarıp saptıran küfür liderleri, kendilerine uymalarından dolayı gurur duydukları kimselerle beraber o gün cehenneme atılırlar.
Allah'ımız o azap gününün şiddetinden kullarını sakındırmak için şöyle buyurmaktadır:
"İnkâr edenler için hazırlanmış ateşten korunun. Allah'a ve Peygamber'e itaat edin ki, size de merhamet edilsin." (Âl-i imrân: 131-132)