Mekke-i mükerreme döneminde nâzil olmuştur. Yirmi bir Âyet-i kerime, yetmiş bir kelime ve üç yüz on harften müteşekkildir.
İlk Âyet-i kerime'de geçen ve "Gece" mânâsına gelen "Leyl" kelimesi bu Sûre-i şerif'e isim olmuştur. "Ve'l-leyli izâ yağşâ sûresi" olarak da anılır.
Resulullah Aleyhisselâm'ın öğle ve ikindi namazlarında Leyl sûre-i şerif'ini okuduğu mervidir.
Bu mübârek Sûre-i celîle muhtevâsı bakımından; insanın bu dünyadaki gayret, çaba ve mücadelesinden, sonunda da ya cennete ya da cehenneme gideceğinden mevzu etmektedir.
Beşinci Âyet-i kerime'ye kadar Allah-u Teâlâ'nın bütün heybetiyle gelen ve ortalığı karanlığı ile örten geceye, güneşin doğuşuyla canlıları hayata sevkeden gündüze, erkek ve dişi olmak üzere çiftleri yaratan Zât-ı akdes'ine yemin ederek; insanların çalışmasının ve kazanç yollarının çeşit çeşit olduğunu haber verdiği beyan buyurulmaktadır.
On birinci Âyet-i kerime'ye kadar Allah için infakta bulunan ve en güzel Kelime-i tevhid'i tasdik eden kimsenin Hakk yolunda başarılı kılınacağı; cimrilik yaparak kendisini her türlü ihtiyaçtan uzak sayan ve o en güzeli yalanlayan kimsenin de yoluna engel konulacağını açıklamaktadır.
On yedinci Âyet-i kerime'ye kadar kişilerin helâl demeden haram demeden biriktirdikleri servetlerine aldandıkları, bu servetin kıyamet gününde kendilerine hiçbir fayda sağlamayacağı, gösterilen doğru yolda yürümeyenlerin cehenneme namzet olacakları belirtilmektedir.
Mütebâki Âyet-i kerime'lerde ise, nefsini temizlemek ve Allah-u Teâlâ'nın azabından korunmak için servetini iyilik yollarında harcayan gerçek müminlerin de cennet-i âlâ'ya namzet olacakları müjdelenmektedir.
Leyl sûre-i şerif'indeki yemin ifadeleri, üzerine yemin edilenlerin yaratılışındaki mucizevî durumu, onları yaratan Yaratıcı'nın azamet ve ululuğunu gözler önüne sermektedir:
"Kararıp ortalığı bürüdüğü zaman geceye andolsun!" (Leyl: 1)
Karanlığı ile gecenin, aydınlığı ile gündüzün birbirini takip etmesi, dünyanın yaratıldığı andan bugüne kadar sürüp gelmektedir ve kıyamete kadar da bu düzen devam edecektir.
Elbise, giyeni örttüğü gibi, gecenin karanlığı da insanları örter. Uyku sayesinde gündüz yaptıkları işlerin yorgunluğundan kurtulurlar.
"Açılıp ağardığı zaman gündüze andolsun!" (Leyl: 2)
Allah-u Teâlâ gecenin karanlığını gündüzün ışığıyla, gündüzün ışığını gecenin karanlığı ile giderir. Her biri diğerini durmadan ve gecikmeden kovalar.
İnsanlar gündüz olunca uykudan uyanırlar, yeniden hayata kavuşmuş gibi olurlar. Geçimlerini temin etmeye çalışırlar.
"Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki!" (Leyl: 3)
Allah-u Teâlâ eşsiz ve hikmet sahibi bir yaratıcı olduğuna dikkat çekmek için erkek ve dişi cinslerini yarattığına dair Zât'ına yemin etmektedir. Çünkü erkek ve dişi arasındaki bir farklılığın tesadüf eseri meydana geleceği düşünülemez. Menideki asli unsurlar da dengelidir. Aynı unsurlardan bazen erkek bazen dişi çocuk yaratmak ancak ilâhî kudretin eşsiz bir eseridir.
"Ey insanlar! Doğrusu sizin çalışmalarınız çeşit çeşittir." (Leyl: 4)
İnsanların tabiatları farklı farklıdır. Kimisi hayır işler, kimisi şer işler. İçlerinde takva sahibi olanlar da vardır, bedbaht olanlar da vardır, itaat edenler de vardır.
Çalışmaları ve işleri bölüm bölümdür, hedef ve gayeleri değişiktir, takip ettikleri yol netice itibari ile farklıdır, değer verdikleri şeyler ayrıdır, birbirini tutmaz.
Nitekim bir Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:
"De ki: Herkes kendi yaratılışına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder.
Rabb'iniz kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir." (İsrâ: 84)
Hidayet yolunu takip edenleri hiç şüphesiz ki sevaplara ve mükâfatlara erdirecektir. Şu ölümlü dünyada ömür süren insanların her birinin takip ettiği bir yol ve yine her birinin ayrı bir başarısı vardır. İşler ve ameller her ne kadar farklılık arzetse de iman nokta-i nazarında birleşmek gerekmektedir.
İman-küfür, itaat-isyan, hayır-şer... Bunların her biri insanın kabiliyetine göre Allah-u Teâlâ'dan istediği şeylerdir. Ne diledi ise o verilmiş ve verildiği şeyin yolu kendisine kolaylaştırılmıştır.
"Kim ki verir, (masiyetten sakınır) Allah'tan korkarsa..." (Leyl: 5)
Malının üzerindeki hakları infak suretiyle hayır yollarına sarfederse, verilmesi gereken yerde verirse, Allah-u Teâlâ'dan korkup kötülüklerden, günahlardan sakınırsa...
"Ve o en güzeli (Kelime-i tevhid'i) tasdik ederse..." (Leyl: 6)
"Allah'tan başka ilâh yoktur!" deyip, dünyada ve ahirette buna göre karşılık alacağını gönülden doğrularsa...
"Biz de ona kolay olanı hazırlarız, (hayra karşı tatlı bir arzu veririz)..." (Leyl: 7)
Yaptıkları iyiliklerin, hayır ve hasenatın, ileride artırılarak daha güzeliyle karşılığının, daha fazlasıyla mükâfatının verileceği; sonunda da en güzel bir âkıbete erdirileceği, dünyadan imanlı göçerek ahirette cennete ve Cemâlullah'a kavuşturulacağı müjdelenmiş oluyor.
Allah için veren, Allah'tan korkan ve o en güzeli tasdik eden kimse, Allah-u Teâlâ'nın tevfik ve inayetine müstehak olmuş olur, mükâfatını en güzel bir şekilde ve kat kat alır. Allah-u Teâlâ, onu en kolay olana muvaffak kılar, kolay yolları gösterir, doğru yola iletir. Bunun içindir ki; kolaylıkla neticeye varır, iyiliği itiyat hâline getirdiği için nefsin vereceği ağırlık ortadan kalkar, adımını kolay atar, yolunda kolay yürür, her işinde muvaffak olur. Dünya saâdetine ahiret selâmetine kavuşur.