Rifâa İbnu Râfi' -radiyallahu anh- anlatıyor:
"Biz mescidde iken bedevî kılıklı bir adam çıkageldi. Namaza durup, hafif bir şekilde (yani rükunleri,
tesbihleri kısa tutarak) namaz kıldı. Sonra namazı tamamlayıp Resulullah Aleyhisselâm'a selâm verdi: Efendimiz:
"Üzerine olsun. Ancak git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" buyurdu.
Adam döndü (tekrar) namaz kılıp geldi, Resulullah Aleyhisselâm'a selâm verdi.
Aleyhissalâtu vesselâm selâmına mukabele etti ve:
"Dön namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!" buyurdu.
Adam bu şekilde iki veya üç sefer aynı şeyi yaptı, her seferinde Resulullah Aleyhisselâm:
"Dön namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!" buyurdu.
Halk korktu ve namazı hafif kılan kimsenin namaz kılmamış sayılması herkese pek ağır geldi.
Adam sonuncu sefer: "Ben bir insanım isabet de ederim, hata da yaparım. Bana (hatamı) göster, doğruyu öğret!" dedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz:
"Tamam! Namaza kalkınca önce AIIah'ın sana emrettiği şekilde abdest aI.
Sonra (ezan okuyarak) şehadet getir. İkâmet getir (namaza dur).
Ezberinde Kur'an varsa oku, yoksa AIIah'a hamdet, tekbir getir, tehlîl getir, sonra rükûya git. Rükû halinde itmi'nâna er (âzâların rükûda mütedil halde bir müddet dursun). Sonra kalk ve kıyam halinde itidâle er, sonra secdeye git ve secde halinde itidâle er, sonra otur ve bir müddet oturuş vaziyetinde dur, sonra kalk.
İşte bu söylenenleri yaparsan namazını mükemmel (kılmış olursun).
(Bundan bir şey) eksik bırakırsan namazını eksilttin demektir." buyurdu.
Râvi der ki: "Resulullah Aleyhisselâm'ın bu sonuncu sözü Ashâb'a önceki:
"Dön, namaz kıl, zîra sen namaz kılmadın!" sözünden daha kolay (ve rahatlatıcı) oldu. Zîra (bu söze göre), sayılanlardan bir eksiklik yapan kimsenin namazında eksiklik oluyor ve fakat tamamı hebâ olmuyordu." (Tirmizî, Ebu Dâvud, Nesâî)
•
Alâ İbn-u Abdurrahman'ın anlattığına göre, öğle namazından çıkınca, Basra'daki evinde Enes İbn-u Mâlik'e uğramıştı. Zaten evi de mescidin bitişiğindeydi. Der ki:
"Huzuruna çıktığım zaman bana:
"İkindiyi kıIdınız mı?" diye sordu. Ben: "Hayır, şu anda öğle namazından çıktık" dedim:
"İkindiyi kılın!" dedi. Kalkıp kıldık. Namazdan çıkınca:
"Ben, Resulullah Aleyhisselâm'ın şöyle söylediğini işittim." dedi.
"Bu, münafıkların namazıdır, oturur, oturur şeytanın iki boynuzu arasına girinceye kadar güneşi bekler, sonra kalkıp dört rekât gagalar. Namazda Allah'ı pek az zikreder." (Müslim, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî)
•
Ubey İbn-u Ka'b -radiyallahu anh- anlatıyor:
"ResuIullah Aleyhisselâm buyurdular ki:
"Abdest (sırasın)da vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da 'el-Velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının." (Tirmizî)
•
Ebu Said -radiyallahu anh- anlatıyor:
"Resulullah Aleyhisselâm mescidde i'tikâf'a girmişti. Cemaatin Kur'ân'ı cehrî olarak okuduklarını işitti. Perdeyi aralayıp şöyle seslendi:
"Bilin ki, herkes Rabb'ine hususî şekilde münâcaatta bulunuyor, birbirinizi (seslerinizle) rahatsız etmeyin. Biriniz okurken (veya namazda iken) diğerinin kıraatini bastırmasın." (Ebu Dâvud)