Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
TARİHTEN SAYFALAR - Gelibolu Subaşısı "Hâs Ahmed Beg"le İlgili Tespitler (2) - Ömer Öngüt
Gelibolu Subaşısı "Hâs Ahmed Beg"le İlgili Tespitler (2)
TARİHTEN SAYFALAR
Hakan Yılmaz
1 Kasım 2008

 

Za'îfî'nin "Gazavât-nâme"si
ve Arşiv Belgeleri Işığında;

Gelibolu Subaşısı
"Hâs Ahmed Beg"le İlgili Tespitler (2)

 

Osmanlı târihinin yetiştirdiği mümtaz ve müstesnâ şahsiyetlerden olmasına rağmen, kendi asrında “meşhur”, bugün bizce “meçhûl” olan; mevcut kaynakların yetersizliği yüzünden varlığı karanlıkta kalan yiğit ve namlı devlet adamlarından Gelibolu subaşısı Hâs Ahmed Beg hakkında, şimdilik en mühim Osmanlı kaynağının, II. Murâd devri şâirlerinden Gelibolu’lu Za‘îfî Mehmed’in “Gazavât-ı Sultân Murâd İbn-i Muhammed Hân” adlı eseri(1) olduğunu ifâde etmiştik.

Sultan II. Bâyezîd dönemi müverrihlerinden Rûhî Çelebi, “Târîh-i Rûhî” adlı eserinde her ne kadar Hâs Ahmed’in, Fâtih Sultan Mehmed’in 1456 (h. 860) yılında çıktığı Belgrad Seferi’ne donanma kaptanı olarak katıldığına işâret ederek: “Kâfirüñ gemileri gelüb, müsülmânlar gemileriyle ceng-i Sultânî idüb, Hâs Ahmed Beg gemileriyle bile bir ceng-i Sultânî itdi ki, kâbil-i vasf degül idi.” demişse de,(2) hakkında ayrıntılı bir bilgi vermemiştir.

Gelibolu’lu Za‘îfî’nin “Gazavât nâme”sinde “‘atâ-vü lütf” ve “ihsân-u sehâvet” sâhibi bir kimse olduğunu haber verdiği(3) Hâs Ahmed Beg’in Gelibolu’daki mescid ve zâviyesi ile ilgili arşiv kayıtlarından, dillere destân olan sehâveti ve sâhip olduğu emlâki hakkında az da olsa bilgi elde edebiliyoruz.

 

Hâs Ahmed Beg’in Gelibolu’daki
Vakıflarıyla İlgili Arşiv Kayıtları:

Hayâtının önemli bir kısmını Gelibolu’da geçiren Hâs Ahmed Beg’in, buradaki mescid ve zâviyesinin yeri aslında Sultan I. Murâd (Hüdâvendigâr)’ın Gelibolu’da inşâ ettirmeyi plânladığı sarayın yeri olup, üzerine bilâhare Hâs Ahmed Beg’in vakfı te’sis edilmişti.(4)

Sözkonusu mescid ve zâviye adına düzenlenen 860 (m. 1456) târihli vakfiye kaydına göre; Hâs Ahmed Beg’in zâviye ve mescidine bağlı olarak, yılda toplam 18.000 akçe gelir getiren bir çifte hamam, 27 dükkân, bir tabak-hâne, bir kervansaray, 25 ev, “‘Azebler mahallesi’nde ‘Topcı hammâmı’ dimekle meşhûr olan hammâmuñ nısf (yarım) vakfı”, Kozludere’deki “Tekfûr bıñarı”, iki bahçe, pınar dibinde bir bostan, bir çiftlik, bir bahçe, Ma‘lkara’da otuz müdd’lük bir arâzî ve çok sayıda mülk ve imâreti bulunuyordu.(5)

Bu mescid ve zâviyenin:

“Merhûm Hâs Ahmed Beg’in Gelibolu’daki Vakfı” başlığı altında kaydedilen 905 (m. 1499) târihli başka bir tahrîrinde, yukarıdaki vakfiye kaydında da adı geçen “Kozlu-dere” deki “Tekfûr bıñarı” yakınlarında yer alan çiftliğin, Hâs Ahmed’e bizzat Sultân Murâd tarafından hibe edildiğine ve daha sonra 856 (m. 1452) yılında Sultân Mehmed tarafından da bir “mukarrer-nâme” yazılıp verildiğine dâir: “Merhûm-ı mağfûr Sultân Murâd Hân -tâbe serâhu- zamânında merhûm Hâs Ahmed Beg’e hibbe ve temlîk olınub, sitte ve hamsîn ve semâne-mî’e (856 hicrî) yılında merhûm Sultân Muhammed -neverre’llâhu merkadehû-dan mukarrer-nâme virilmiş.” kaydı yer alır.(6)

Bu kayıt Hâs Ahmed’in Sultan II. Murâd devrinden sonra, Fâtih Sultan Mehmed devrinde de eski mevkii ve itibârını koruduğunu; onun bu târihlerde de yine saraya yakın olup, yeni pâdişâhın ihsan ve taltiflerine mazhar olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Has Ahmed-Oğlu “Mîr Mustafa Beg”
ve Kâfirlerle Midilli’de Yaptığı Cenk:

Has Ahmed Beg’in Gelibolu’daki mescid ve zâviyesine âit vakıfların, Hicrî 905 (m. 1499) târihinde kayda geçirilmiş olan diğer tahrîrinde yer alan:

“Şimdiki hâlde, zikri geçen Ahmed Beg’in oğlu Mustafâ Çelebî kızı Emîne Hâtûn’un tasarrufu altındadır.” kaydından, vakfın yetkilerinin önce Hâs Ahmed Beg’in oğlu “Mustafâ Çelebî” ye, ondan da torunu “Emîne Hâtûn” a intikâl etmiş olduğunu öğreniyoruz.(7)

İkinci Bâyezîd dönemi müverrihlerinden Derviş Gubârî, yegâne nüshası Süleymâniye Kütüphânesi’nde bulunan “Gazavât-ı Midilli” adlı manzum eserindeki “Der-Beyân-ı Dîger Pehlevân Evsâfı / Kâsım Paşa’yı ve Ahmed-oğlı Mîr Mustafâ Beg’leri Beyân İder” başlıklı bölümde, Hâs Ahmed’in oğlu Mustafâ’nın 1501 (h. 907)’de Midilli adasına saldıran haçlı ordusuna karşı, Hacı Kâsım Paşa ile birlikte çetin bir mücâdele verdiğine işâret ederek şöyle der:

“Birin dahî ol iki pehlevânuñ
Beyân idem müşerref ola cânuñ

Añılsa adı dillerde safâdur
Hâs Ahmed-oğlı Mîr Mustafâ’dur

Çû oldur zâtı ismi gibi mes‘ûd
Ânuñ-çündür cihân içinde mahmûd

Bu cem‘iyyetde ol dahî bir erdür
Be-gâyet pehlevân-u pür-hünerdür

Yürüyişde şecâ‘atle çû Rüstem
‘Adûya bir dem itdürmez idi dem

Girüb meydâne çekseydi yarâğın
Ki añdururdı düşmâna turâğın

Ânuñ vasfın tamâmet idemez dil
Çû olmaz medheti dil ile hâsıl

İki ‘âlemde bir mesrûr olsun
Kamû ahvâl ile ma‘mûr olsun.”
(8)

Gubârî’nin bu dizelerinden Hâs Ahmed-oğlu Mîr Mustafâ’nın, babasının yalnız Gelbolu’daki mîrâsını değil; şecaat, yiğitlik ve mertlik gibi hasletleriyle ahlâkî mîrâsını da hakkıyla üstlendiği anlaşılmaktadır.

“Gazavât-ı Midilli”nin devâmındaki beyitlerden anlaşıldığına göre o, Osmanlı ordusundan kat kat fazla olan Frenk ordusuna karşı ada halkına te’sirli sözler söyleyerek, Müslüman Türk erlerinin gönüllerine şecâ‘at, cesâret ve metânet aşılamış;(9) Kâsım Paşa ile birlikte küffâra kılıç vururken vücûdu kanlar içinde kalıp “mübârek ten” inde “niçe yâre” ler açılmıştı.(10)

 

Hâs Ahmed Beg’in Gelibolu’daki Kabri:

Has Ahmed Beg’in bugün Gelibolu’da, kendi adıyla anılan mahallede yer alan mezarı, binâlar arasında kalmış eski ve metrûk bir kabir görünümündedir.

Yüksek bir zemin üzerine kurulmuş olan, ilk şeklinden günümüze sâdece bir kabir taşı (şâhide), kırık bir ayak taşı ve birkaç parça kenar taşı intikâl etmiş bulunan ziyâretgâhın, şâhidesi ile ayak taşı arasındaki kısım betonla alelâlde bir biçimde doldurulmuş ve briketlerle çevrili olan duvarı beyaz kireçle boyanmış olup, bu hâliyle oldukça eğreti bir görünüm sergilemektedir.

Hâs Ahmed Beg’in, yer yer boya altında kalmış olduğu için son kısmını ve bâzı yerlerini okumakta güçlük çektiğimiz kabir taşında sekiz mısrâdan oluşan bir manzûme yazılıdır. Bu manzûmenin başında yer alan: “Budurur merkad-i pâk-î Hazret-i Ahmed-i Hâs” mısrâsı kabrin Hâs Ahmed Beg’e âidiyetinde şüpheye imkân bırakmamakla birlikte, mısrâlardaki bâzı ifâdeler zihinlerde soru işâreti bırakmaktadır.

Kabir taşında Hâs Ahmed Beg’in Gelibolu’nun fethine katılmış olduğunu îmâ eden:

 

“Yed-î fesâd (?) bu şehri dil-nişin kılmış iken

Hakk bu ki fethin virüb İslâm’a mekân eylemiş

Emr-i Hakk’a râm olmış ‘ömr-i peymânesi

Mürg-i rûh[ı] cânib-i Sîmurg’a tayrân eylemiş...”

 

Dizeleri yer alır ki; bundan, adına en geç Fâtih Sultan Mehmed döneminde rastladığımız Hâs Ahmed’in çok uzun bir ömür sürdüğü ve II. Murâd döneminde epeyce yaşlı olduğu mânâsı çıkmaktadır.

Hâs Ahmed Beg’in, görünüşe nazaran on altıncı yüzyıldan daha önce yapılmış olması mümkün gözükmeyen mezar taşındaki “Sene: 787” târihi, Za‘îfî’nin “Gazavât-nâme”sinde ve arşiv kayıtlarında yer alan yukarıdaki bilgilerle çelişmektedir. Şâyet Gelibolu’da daha önce subaşılık vazîfesi yapmış, bizim bildiğimiz “Hâs Ahmed Beg” dışında başka bir “Hâs Ahmed” mevcut değilse -ki bu çok zayıf bir ihtimâldir-, kabir taşındaki bu bilgiyi, sonraki asırlarda yapılmış bir bilgi hatâsı olarak kabul etmek daha doğru olacaktır.

Ahmed Beg’in Gelibolu’daki vakıflarına âit Hicrî 905 (m. 1499) târihli vakfiyede; Hâs Ahmed’e Ma‘lkara’daki çiftliği adına, aynı yıl içinde Sultan Mehmed tarafından bir “mülk-nâme” yazılıp verildiğini gösteren: “Sittîn ve semâne-mî’e (860) yılında merhûm-ı mağfûr Sultân Muhammed Hân zamânında Ahmed Beg’e hibbe ve temlîk olınub mülk-nâme sadaka olunmış.” kaydı yer alır ki,(11) yukarıda zikrettiğimiz 860 târihli vakfiyenin başında Ahmed Beg’den:

“Merhûm Hâs Ahmed Beg” diye sözedildiğine göre;(12) Fâtih’ten “mülk-nâme”yi 860 (m. 1456) yılında alan Hâs Ahmed, yine aynı yıl içinde vefât etmiş olmalıdır.

Rûhî Çelebi’nin, 1456 (h. 860) yılında cereyân eden Belgrad kuşatmasında Hâs Ahmed’i deniz birliklerinin başında gösteren kaydı;(13) Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Beg, yeniçeri ağası Hasan Ağa gibi pek çok mühim şahsiyetin düştüğü bu kuşatmada Has Ahmed Beg’in de şehîd düşmüş olabileceği ihtimâlini akla getirse de, meseleyi aydınlatacak yeni deliller ortaya çıkmadığı sürece, bu hususta yine de kesin bir şey söylemek mümkün değildir.

 

(1) Eserin, son kısmı ve bâzı varakları eksik olan yegâne nüshası; Afyon Gedik Ahmed Paşa İl Halk Kütüphânesi, nr.: 18349/1’de kayıtlıdır.

(2) Rûhî el-Edirnevî, “Târîh-i Rûhî”, Oxford Bodleian Library, Marsh, nr.: 452, vr. 132a; H. E. Cengiz - Yaşar Yücel neşri, s. 451-452. TTK, Belgeler, XIV / 18 içinde.

(3) Gelibolu’lu Za‘îfî Mehmed, “Gazavât-ı Sultân Murâd İbn-i Muhammed Hân”, Afyon Gedik Ahmed Paşa Ktp. nr.: 18349/1, vr. 57a.

(4) BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr.: 75, vr. 229.

(5) BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr.: 12, vr. 201 vd.

(6) Krş. BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr.: 75, vr. 247.

(7) BOA, Tapu Tahrir Defteri, nr.: 75, vr. 246 vd.

(8) Derviş Gubârî, “Gazavât-ı Midilli”, Süleymâniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr.: 1285, vr. 19b.

(9) Gubârî, a.g.e., vr. 19b-21a.

(10) Gubârî, “Gazavât-ı Midilli”, “Ân-Dü Pehlevân ki Be-Şehâdet Hâsten / Kâsım Paşa ve Mîr Ahmed-oğlı Mîr Mustafâ Beg’üñ Bahâdurlığı”, vr. 21a-23a.

(11) Krş. BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr.: 75, göst. yer.

(12) Krş. BOA, Tapu Tahrîr Defteri, nr.: 12, göst. yer.

(13) Rûhî el-Edirnevî, “Târîh-i Rûhî”, vr. 132a; s. 451-452


  Önceki Sonraki  

Diğer Yazıları
TÜM YAZILAR