Şu bir gerçek ki; anne babalar olarak bizler öfkenin üstesinden nasıl geleceğimizi bilemezsek çocuklarımıza da öfkelendikleri zaman ne yapmaları gerektiğini öğretmemiz mümkün olmayacaktır. Bu konuda da Âyeti kerimeler ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Hadis-i şerif’leri ile hayat bulmalıyız ve çocuklarımızın hayatına da ışık tutmalıyız.
Müminler Âyet-i kerime’de: “Öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler.” (Âl-i imran: 134) diye tarif edilmişlerdir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de bu konuda şunları öğütlemektedir:
“Öfke şeytandandır, şeytan ateştendir, ateş ise su ile söndürülmektedir, öyleyse biriniz sinirlendiği zaman abdest alsın.”
“Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun, öfkesi geçerse ne âla, geçmezse yatsın.”
“Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olandır.”
İki kişi Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in huzurunda cidalleştiler. Öyle ki birinin yüzünde diğerine karşı öfkesi gözüküyordu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinden zuhur eden öfke giderdi; ‘Euzü billâhi mineşşeytanirracim’ (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.)” buyurdular.
Öfke aile hayatında rastlanan en can sıkıcı duygudur. Eşlerin çatışmasına ve çocukların sözel ya da fiziksel anlamda kötü davranışlara maruz kalmalarına yol açabilir. Toplum içerisindeki pek çok sorunun kökeninde baş edilemeyen öfke yatmaktadır.
Bizler öfkemizi her zaman haklı nedenlerle ifade edemiyoruz. Hiddetin etkisi ile insanlar çoğunlukla sağduyuyu bir kenara atıp işleri daha da zora sokacak yıkıcı yolu seçerler.
Ebeveynler olarak çocuklarımızın -özellikle ilk ergenlik yıllarında- saldırgan öfkeye kapılmamasına dikkat etmeliyiz. (Meselâ liseler önünde çıkan kavgalar gibi intikam almak şeklinde ortaya çıkan öfke veya bilinçaltında otoriteyi -anne, baba, öğretmen gibi- temsil eden figürün istediklerinin tam aksini yapma gibi hareketler).
Maalesef günümüz gençlerinin öfkeleri sonucu düşebileceği tuzaklar; uyuşturucu, şiddet, sigara, başarısızlık ve intihar gibi çok tehlikeli boyutlara taşınabilmektedir. Aslında öfkesini bu gibi davranışlar ile dışa vuran; en çok kayba uğrayan, geleceği ve ilişkileri olumsuz yönde en ciddi biçimde etkilenecek olan yine gençlerimizin kendisidir.
Bu nedenle çocuklarımıza öfkelerini kontrol etmelerini öğretmeliyiz. (Aksi takdirde, bu durum hayat boyu kullanacağı kalıcı bir davranış haline geleblir.)
Bunun için de ilk önce bizler öfkemizi çocuklarımızdan çıkarma gibi bir davranıştan uzak durmalıyız. Eğer bunu yapamazsak çocuğumuzdan nasıl güzel davranışlar bekleyebiliriz. Öfkelenen çocuğun karşısında, zor da olsa sakin olmaya çalışmalıyız. (İçimizden Euzü besmele çekmeye başlayabiliriz). Çocuğumuzun öfkesinin nedenini aramaya çalışalım. Öfke anında çocuklarımıza öfkelenmemeleri gerektiğini söyleyip öfkelerini bastırmaya çalışmak ters tepki yapabilir. İlk önce öfkesini sözel olarak dile getirmesine izin vermeliyiz. Bu durum kendisini dinleyen kişiye yakınlık duymasını da sağlar. Hatta öfkesini sadece sözel olarak dile getirdiği için yani öfkesini fiziksel şiddet uygulamadan (örneğin; kardeşini dövmeden) geçiştirmesinin olumlu bir davranış olduğunu vurgulayabiliriz. Çocuğun öfkesine ortak çözüm üretmek için yardımcı olmaya çalışalım. Böyle bir durumda çocuğunuz kendi ayağı ile eğitilmeye geliyor demektir. Bu nedenle her ikiniz de sakinleşmeden ve yeniden kendinizi iyi hissetmeden eğitime başlamayın. Çok da fazla beklemeyin, zira olay etkisini kaybedebilir. Şimdi öfke ile baş etmek için istediğiniz mesajı verebilirsiniz. Onlarla cidalleşmekten kaçının. Mesajlarımızı verirken, seneler sonrası için yatırım yaptığımızı lütfen unutmayalım! Ancak bu sağlıklı mesaj akışı çocuğun ailesi ile olan bağını güçlendirir ve iletişimin devamını sağlar.
Öfke ve sevgi, her ne kadar kabul etmekten kaçınsak da bu iki kavram birbiri ile çok yakından ilgilidir. Çocuğunuza her fırsatta sevdiğinizi vurgulayın. Zira sevgi deposu boş olan çocuk ebeveynlerine öfkeli ve hatalı davranışları ile dolaylı yoldan şu soruyu sormaya mecbur kalacaktır. “Beni seviyor musun?”
Şüphesiz nefsin ve şeytanın bu tuzaklarından korunmak İslâmiyet’i yaşamamıza ve çocuklarımıza iyi bir örnek olmamıza bağlıdır.