Karanlığı ile gecenin, aydınlığı ile gündüzün birbirini takip etmesi, dünyanın yaratıldığı andan bugüne kadar sürüp gelmektedir ve kıyamete kadar da bu düzen devam edecektir.
"Yemin ederim şafak vaktine!" (İnşikâk: 16)
Şafak, akşam güneş battıktan sonra ufukta görünen kırmızılığın adıdır.
"Yemin ederim geceye ve derleyip topladığı şeylere!" (İnşikâk: 17)
Gecede bütün mahlûkat sükuna erer, her biri kendi yerine ve barınağına sığınıp girer.
"Yemin ederim ki, toplu hale geldiği (dolunay olduğu) zaman aya!" (İnşikâk: 18)
Ayın gerek kamerî ayın ilk yarısında, gerekse sonunda güneşin batmasına tâbi olarak "Bedir" ve "Hilâl" şeklinde görünmesi güneş sisteminin emsalsiz bir düzene ve şaşmayan hesaba göre hareket ettiğinin başlıca delillerinden biridir.
Bu yeminlerden sonra Allah-u Teâlâ insanların çeşitli hayat safhaları geçireceklerini beyan buyurmaktadır:
"Ki, şüphesiz siz tabakadan tabakaya (hâlden hâle) geçeceksiniz." (İnşikâk: 19)
Nesilden nesile çeşitli hayat safhaları geçireceksiniz ve değişiklere uğrayacaksınız.
Birçok Âyet-i kerime'lerde bu safhaların belli başlıları olan çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık çağlarına temas edilmektedir.
"Böyleyken onlara ne oluyor da iman etmiyorlar?" (İnşikâk: 20)
Kıyamet günü halleri belirtildiği gibi olacağına göre, iman etmeyi destekleyen birçok şeyler olmasına rağmen, iman etmeyi kibirlerine yediremiyorlar.
"Onlar, kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler." (İnşikâk: 21)
Resulullah Aleyhisselâm bir gün Alâk sûre-i şerif'inin: "Secde et ve yaklaş!" Âyet-i kerime'sini okuduktan sonra secde etmiş, Ashâb-ı kiram da secde etmişlerdi. Bu durumu gören müşrikler, el çırpıp ıslık çalmışlar, akabinde bu Âyet-i kerime nâzil olmuştur.
"Hayır! O kâfirler yalanlıyorlar." (İnşikâk: 22)
Bu kadar açık delilleri görmemezlikten geldiler, yine de inkârlarına devam ettiler.
"Halbuki Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir." (İnşikâk: 23)
Kalplerinde gizledikleri nifakı, küfrü ve düşmanlığı çok iyi bilir ve ona göre ceza verir.
"Resul'üm! Onlara acı azabı müjdele." (İnşikâk: 24)
Aslında müjde, sevinçli bir haberi bildirmektedir. Burada ise acıklı bir azap haberini bildirmek için kullanılmıştır. Uyarma yerine müjdenin kullanılması, kâfirlerle alaydır.
Çünkü o gün özür beyan etmenin hiçbir faydası yoktur.
Allah-u Teâlâ kâfirlerin âkıbetini anlattıktan sonra, iman edenlere verilen nimetleri beyan etmek üzere şöyle buyurdu:
"İman edip sâlih amel işleyenler başkadır. Onlar için bitip tükenmeyen bir mükâfat vardır." (İnşikâk: 25 - Tîn: 6)
Öyle bir mükâfat ki, onların hakettiklerinden az olmayacak ve sonu gelmeyecektir.
İmanın ve güzel amellerin karşılığı olarak cennetlere nâil olacaklardır.