Bu hâdise Kur'an-ı kerim'de şöyle anlatılmaktadır:
"Kulunu (Muhammed'i) gecenin bir anında Mescid-i Haram'dan alıp civarını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Ona âyetlerimizden nicelerini gösterelim diye böyle yaptık. Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir." (İsrâ: 1)
Allah-u Teâlâ bütün kâinattaki güzelliklerinin hepsini ona gösterdi. Bu nimetlerine karşı Rabb'ine şükrünü arttırdı. Azamet-i ilâhî'ye karşı hayran kaldı. "Güzel yaratıcı ne güzel şeyler yaratmış!" deyip onlara yaratıcının nazarı ile bakıyordu.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Kuluna iki yay kadar, yahut daha da yakın oldu. O anda kuluna vahyedeceğini vahyetti. Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı." (Necm: 9-10-11)
"O dem ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu. (Peygamber'in) gözü kaymadı ve aldanmadı. Andolsun ki o, Rabb'inin âyetlerinden en büyüğünü gördü." (Necm: 16-17-18)
Böylece Seyyid-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hâlik-i Azîmüşan'ın emir ve nehiylerini vasıtasız olarak aldı. Nice nice sırlara, ilâhi tecellî ve iltifatlara mazhar oldu.
Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in bu yolculukları Cebrâil Aleyhisselâm'ın refakatinde üç vasıta ile oldu, üç merhale üzerinde tecellî etti. Burak, Miraç ve Refref... Tabii ki böyle olmasının gizli hikmetleri, ayrı ayrı mânâları vardır.
Şaban-ı şerif'in on beşinci Berat gecesinde, o sene cereyan edecek bütün hâdiseler Levh-i mahfuz'dan dünya semâsına indirilip, vazifeli meleklere teslim ediliyor.
Şöyle ki; kâtip melekler bu geceden gelecek senenin aynı gecesine kadar olacak hâdiseleri birer birer defterlere yazarlar. Kimlerin zengin veya fakir, aziz veya zelil olacakları, başa gelecek ibtilâlar, rızıklar, ölümler, doğumlar, hülâsa bütün işler ilm-i ilâhiden topluca meleklere yazdırılır ve hükme bağlanır. Kadir gecesinde ise vazifeli meleklere teslim edilir.
Rızıkların dağıtımı ile ilgili defter Mikâil Aleyhisselâm'a, amellerle ilgili defter İsrâfil Aleyhisselâm'a, zelzelelerle harplere ait olan nüsha Cebrâil Aleyhisselâm'a, musibetlere ve ecellere ait olan ise Azrâil Aleyhisselâm'a tevdi olunur. Böylece her müvekkil melek vazifesini bilmiş oluyor.
Bu mevzuda İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri'nden bir rivayette Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
"Hazret-i Allah Şaban ayının yarısı gecesinde, olacak şeylerin hükümlerini verir. Kadir gecesinde ise onları vazifeli meleklere teslim eder."
Bir Hadis-i şerif'te de şöyle buyuruluyor:
"Şaban-ı şerif ayının yarısı gecesi olunca, onu ibadetle geçirin, gününde de oruç tutun.
Zirâ Hakk Celle ve Alâ Hazretleri o gece güneşin batmasından itibaren dünya semâsına rahmetiyle tecellî edip, buyurur ki:
'Yok mu benden mağfiret dileyen, onu affedeyim! Yok mu rızık isteyen, onu rızıklandırayım! Bir musibete uğrayan yok mu, onu kederden kurtarayım! Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen!'
Bu ilâhî sesleniş sabaha kadar devam eder." (Tirmizî)