Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ - Tekvir Sûre-i Şerif’inin Tefsiri (1) - Ömer Öngüt
Tekvir Sûre-i Şerif’inin Tefsiri (1)
KUR'AN-I KERİM TEFSİRİ
Dizi Yazı - Tefsir
1 Nisan 2007

 

Tekvir Sûre-i Şerif’inin Tefsiri (1)

Kıyametin Bazı Safhaları

 

Sûre-i Şerif’in Takdimi:

Mekke-i mükerreme döneminin ilk yıllarında nâzil olmuştur. Yirmi dokuz Âyet-i kerime, yüz dört kelime ve beş yüz otuz harften müteşekkildir.

Birinci Âyet-i kerime’de güneşin bir şeye sarılarak karanlık bir halde kalmış gibi olacağını bildirdiği için bu ismi almıştır. “Küvvirat” diye de anılır.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif’lerinde:

“Kim kıyamet gününü gözleriyle bakıp görmek istiyorsa; Tekvîr, İnfitâr ve İnşikâk sûrelerini okusun.” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Tefsir: 18)

Çünkü bu ve benzeri Âyet-i kerime’ler, kıyametin akılları baştan alacak hallerini ve orada meydana gelecek olan sıkıntıları veciz bir şekilde açıklamaktadır.

 

Muhtevâsı:

Bu mübarek Sûre-i celîle’de özellikle “Kıyamet” ve “Risalet” konuları açıklanmaktadır.

On beşinci Âyet-i kerime’ye kadar kıyametin kopmasıyla birlikte müthiş hadiselerin gerçekleşeceği bir bir açıklanmaktadır.

Mütebâki Âyet-i kerime’lerde ise Resulullah Aleyhisselâm’ın peygamberliği delilleriyle ispat edilmekte, müşriklerin Kur’an-ı kerim hakkındaki inkârcı tavırları kınanmaktadır.

 

Kıyametin Bazı Safhaları:

Şüphe yok ki, sonradan yaratılan her şeyin bir sonu, bir ölümü vardır, her şey er veya geç zevâl bulacaktır. Dünyanın da bir ölümü vardır. Allah-u Teâlâ dünyanın ömrünü sona erdirmeyi murad ettiğinde, İsrâfil Aleyhisselâm’a Sûr’a üfürmesini emreder.

Onun Sûr’a üfürmesi ile kıyamet kopar. Sûr’a üfürüldüğünde kâinat bütünüyle altüst olur, tamamen düzeni bozulur, takdir edilen eceline doğru gider, gizli olan her şey açığa çıkar.

“Güneş katlanıp dürüldüğü zaman.” (Tekvîr: 1)

Güneşin ışığı ve ateşi söndürülerek gözle görünmez bir hâle gelir, kendi merkezinden çıkar, kat kat parçalanıp dürülür.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:

“Güneş ile ay kıyamet gününde kararıp, sarık sarılırcasına dürülürler.” (Buhârî, Bed’i-halk: 4)

Kâinatın mevcut düzeni altüst olunca; kendilerine mahsus sistemi, hareket tarzı, yörüngesi olan yıldızlar da birbirine çarpıp parçalanır, dağılıp dökülürler.

“Yıldızlar kararıp döküldüğü zaman.” (Tekvîr: 2)

O gün gökyüzü yıldız yağdırır, nurlarını kaybederler. O kadar çok olup, o kadar da ışık saçtıkları halde mahvolur giderler.

“Dağlar yürütüldüğü zaman!” (Tekvîr: 3)

Bulundukları yerlerden başka yerlere intikal ederler, sonra da serap olurlar. O ulu dağlar, o muhteşem cesametleri ve ağırlıkları ile beraber ufalanır ufalanır, yumuşak kum yığını hâline gelirler. Ağırlıklarını kaybedip, yerlerinden sökülerek yürütülürler. Dağlar böyle olunca, insanların ne hâle geleceği düşünülmelidir.

“Doğurması yaklaşmış develer başıboş bırakıldığı zaman.” (Tekvîr: 4)

Develer o devirde Araplar’ın en kıymetli varlıklarıydı. Onun için develere çok iyi bakarlardı. Develerine ilgisiz kalmak zorunda olmaları demek; o gün çok büyük bir âfetle karşı karşıya kalmaları demektir. Öyle ki en kıymetli varlıklarıyla bile ilgilenmeyecekler, kıyılmaz mallarını bile terkedeceklerdir. Başlarına gelen felâket, en çok sevdikleri şeyleri görmemezlikten gelmeye götürecek onları.

“Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman.” (Tekvîr: 5)

Yırtıcı, vahşi ve ürkek hayvanlar o günün şiddetinden dolayı korkuya kapılıp, şaşkın bir halde yuvalarından çıkıp, gruplar halinde bir araya toplanırlar. Şaşkın bir halde bakışıp dururlar.

Hayvanlar böyle olursa ya insanlar nasıl olur?

“Denizler kaynatıldığı zaman.” (Tekvîr: 6)

Dağlar parçalanıp yeryüzü dümdüz olunca, denizler her yeri kaplar, acısı tatlısı birbirine karışır, birleşip tek bir deniz olur.

Çok geçmeden sular zelzelelerle kaynar, denizler ateş hâline gelir.

Sûr’a ikinci defa üfürülünce de ruhlar cesetlerine dönerek diriliş meydana gelir.

“Ruhlar bedenlerle birleştirildiği zaman.” (Tekvîr: 7)

Allah-u Teâlâ bu üfürmeyi ruhların tekrar cisimlerine dönüp yerleşmesine bir sebep yapacaktır.

“Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman.” (Tekvîr: 8-9)

Cinayetin sebebi doğrudan doğruya onu işleyene sorulmayıp da dâvâcısı olan suçsuz çocuğa sorulması, kâtilin Hakk’ın huzurunda hiçbir savunma yapamayacak şekilde öfke ve cezâyı hak etmesindendir.

Herkesin ölünce kapatılan amel defteri, sualden önce dağıtılır ve açılır. Bu ikinci hayat, öldükten sonra sorguya çekilmek içindir.

“Amel defterleri açıldığı zaman!” (Tekvîr: 10)

O gün insanın bütün amelleri bütünüyle ortaya dökülür.

Her insan, kendine verilen bir kabiliyet ile amel defterlerinde yazılı olanları tamamen okuyup anlayacak, hiçbirini inkâr edemeyecektir.

“Gök, yerinden koparıldığı zaman.” (Tekvîr: 11)

Bütün perdeler ortadan kalkacak, gerçek bütün açıklığı ile görülecek. Allah-u Teâlâ’nın gadap tecellileri de rahmet tecellileri de tezahür edecek.

“Cehennem alevlendirildiği zaman.” (Tekvîr: 12)

Cehennem; dünya hayatında ömrünü inkârlarla, isyanlarla, günahlar ve sapıklıklarla geçirenler için hazırlanmış korkunç bir azap yeridir. Kâfirlerin yakılması için şiddetli bir şekilde tutuşturulacak, alevleri ve harareti artırılacak, ateşi gittikçe gürleşecek ve çılgınlaşacaktır.

“Cennet yaklaştırıldığı zaman.” (Tekvîr: 13)

Cennet ise Allah-u Teâlâ’nın mümin kullarına, bir imtihan sahnesi olan dünyada samimiyetle inanıp sâlih ameller yapmaları, haram ve günahlardan sakınmaları karşılığında vaadettiği zevk ve sefâ yeridir, mükâfat yeridir. Müminler, o günün dehşetinden korkuya kapılmamaları için cenneti görecekler, bu güzel nimete kavuşacaklarına sevineceklerdir.

“Kişi, önceden ne hazırladığını bilecektir.” (Tekvîr: 14)

Dünyada ne yapmış, o gün için ne hazırlamış olduğunu kesin bir bilgiyle bilip anlayacak; iyi ve kötü bütün amellerini en ince teferruatı ile beraber defterinde görecektir.


  Önceki Sonraki