Amerika’nın İslâm, Türkiye ve Ortadoğu merkezli küresel hâkimiyet politikası, Türkiye’yi küresel gelişmelerin merkezine yerleştirdi. Bu sebeple Türkiye’deki gelişmeler bir şekilde dünyayı da etkiliyor. Bunun gibi dünyadaki hemen bütün gelişmelerin; ekonomik, siyasi, askerî hemen her olayın Türkiye’ye de bir etkisi oluyor.
Hâl böyle olduğu halde Türk halkı dünyadan bîhaber yaşıyor. Ana haber bültenleri magazin programları gibi takdim ediliyor. En mühim olaylar bile magazinsel bir boyutuyla ele alınıyor. “Hangi lider ne demiş, kim kiminle bir araya gelmiş, dünya nasıl bir mecraya sürükleniyor?” kimsenin umurunda değil. Halka, millete devlete karşı mesuliyet taşıyan ulusal medya adeta bilinçli bir köreltme, karartma uyguluyor.
“Dünyaya nizam vermek” gibi bir ülküyü dâima yaşatmış, “Sömürmek için değil, hükmetmek için” ülkeler fethetmiş bir milletin torunları bakın ne hâle geldi. Kafamıza geçirilen at gözlüklerinin, içine sokulduğumuz kafesin, bize biçilen kefenin farkına varmamız gerekiyor. Bir balığın, içinde yaşadığı akvaryumdan başka bir dünyanın varlığından bihaber olması gibi, bizi de bir kafesin içerisine soktular. Beynimizi esir aldılar, vicdanımızı törpülediler.
Amerikan başkanı zırtlasa haberimiz oluyor. Ancak, meselâ Putin çok mühim açıklamalar yapıyor, silahlanma yarışının eskisinden daha hızlı devam ettiğini, balistik füze taşıyan denizaltılar yapacaklarını söylüyor; hiçbir gazetede haber olmuyor. İçeriden olsun, dışarıdan olsun, hemen bütün küresel mesajlar yok sayılıyor. Avrupa ve Amerika aleyhine yükselecek her ses bastırılıyor. Ancak ne zamanki Türkiye’yi, Türk halkını Batı’nın kuyruğundan kopartacak bir tehlike var, bakıyorsunuz bizim basın aslan kesiliyor, milliyetçi pozlara giriyor. Meselâ en son Fransa’daki Ermeni soykırımı yoktur diyenlere ceza verilmesini öngören yasa tasarısında olduğu gibi. İyi güzel de; Yunanistan’da Pontus Soykırımı diye anıt dikiliyor, cumhurbaşkanına kadar konuyla ilgili düşmanca açıklamalar yapılıyor. Neredesiniz? Kıbrıs Rumları bütün seçim kampanyasını Türkiye düşmanlığı üzerinden yürütüyor. Neredesiniz? Ermeniler “Ağrı dağı ile bizim gönül bağımız var, o dağ bizim” diye konuşuyor, siz reklâmlarını yapıyorsunuz? Neredesiniz?
Gazeteleri okurken, bazı küçük haberleri manşetten okuyormuş gibi, manşetleri de küçük haberlermiş gibi tahayyül edip okumazsanız dünya gündemini yakalamanız biraz zor. Tabii hiç görmezden gelinen gelişmelerden haberdar olmanız mümkün değil.
Kuzey Irak’ta İsrail, Amerika aldı başını gidiyor. Hukuksuz, kanunsuz bir şekilde Türkiye’nin, Türkmenler’in hakları gasbediliyor. Bir şey duyuyor musunuz? Yarın bir gün Türk askeri Kerkük’e girmek zorunda kalırsa, “Bu da nereden çıktı?” mı diyeceksiniz?
Yunanistan ve Kıbrıs Rum’u silahlanıp duruyor. Neye hazırlanıyor? Neredesiniz?
Sadece Türkiye ekonomisini değil, dünya ekomisini de kara günler bekliyor. Haberiniz var mı?
Amerika şöyle dedi, filânca Amerika’ya gitti? Amerikalılar şöyle düşünüyor. İlişkimiz stratejik mi değil mi? Başka bir şey yok mu?
Amerika hemen hemen bütün hedeflerinde başarısızlıklara uğruyor. Kuru gürültünün ardında büyük hezimetler yaşıyor. Haberiniz var mı?
Takip edenler bilirler ki Amerika’nın cârî açığı finanse edilemez boyutlara varmıştır. Trilyonlarca dolar borcu var. Amerika felâket düzeyine varan ekonomisini belki kısa bir müddet daha devam ettirebilir, ancak bir kaos kaçınılmaz görünüyor.
Çin ekonomi bakanı açıklama yaptı. Amerikan dolarının %25 değer kaybedebileceğini, böyle bir durumda dünya ekonomisinin büyük bir çöküntü yaşayacağını söyledi. Kim duydu?
Çin’in yıllık dış ticaret fazlası 150 milyar dolar. Bu seneki fazlası ile beraber 1 trilyon dolar döviz rezervi olacak. Tabir caizse kulaklarından dolar fışkırıyor. Japonya’nın yine 1 trilyon dolara yakın döviz rezervi ve Amerikan tahvili elinde bulunuyor. Çin, fiyatının yükseleceğini tahmin ettiği hangi maden olursa bütün piyasadan topluyor. Parayı koyacak yer bulamıyor. Bir gün bakıyorsunuz bakır fiyatları almış başını gidiyor, başka gün altın fiyatları almış başını gidiyor. İsteseler bir günde Amerika’yı çökertirler. Ancak ellerindeki para pul olur, Amerika’ya mal satamaz, ondan çekiniyor. Dikkat edilirse Çin Amerikan politikalarına karşı Rusya kadar etkili insiyatifler almıyor. Zira bu dev sülük en çok Amerika’nın kanını emiyor.
1929 yılında büyük bir ekonomik buhran yaşanmıştı. Tarih kitaplarında yerini alan bu büyük buhranın benzeri, belki daha büyüğü yaşanabilir. Zira Amerikan dolarının çökmesinin bütün dünya ekonomisine büyük tesirleri olacaktır.
Avrupa ekonomisi deseniz zaten komada. Böyle bir buhran yaşandığı takdirde işleri daha da zor. Faşizmin anası bu ülkelerde böyle buhranlar ve belirsizlikler yaşandığı takdirde buradaki müslümanların ve Türklerin işi gerçekten çok zor. Büyük katliamlar, büyük baskılar yaşanma tehlikesi var.
Böyle bir buhranın devam edecek savaşlar sebebiyle petrol sıkıntısıyla birlikte yaşandığını düşündüğünüzde felâketin boyutları çok daha büyük olacaktır. Şu iyi zamanda bile büyük sıkıntılar yaşayan Türkiye’nin böyle bir buhran zamanında yaşayabileceklerini düşünebiliyor musunuz?
Rusya, Çin, Brezilya gibi ülkeler kendilerine göre tedbirler almaya çalışıyorlar. Altınla beraber döviz rezervlerinde çeşitliliğe gidiyorlar.
Türkiye ne yapıyor? IMF ile çalışmaya devam!...
Amerika istiyordu ki bütün enerji koridorlarını, bütün enerji kaynaklarını ben kontrol edeyim. Tepesine oturayım, dünyaya kumanda edeyim.
Orta Asya’ya, Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya çöreklenecek, petrol musluğunun başına oturacak, bütün dünyaya emirler yağdıracaktı. Bakü-Ceyhan boru hattı NATOkorumasında, Güneydoğu, İskenderun limanı Kürt sınırları içinde, Irak, İran petrolleri Amerikan işgali altında, Orta Asya Amerikan boyunduruğunda. Rusya ve Çin ağzını açıp Amerika’ya yalvaracak. Bu arada İsrail istediği gibi at koşturacaktı.
Peki ne oldu?
Rusya’nın başına Deli Petro gibi dirayetli bir adam geçti. Pasifik okyanusundan Avrupa ortasına, İran’ın tepesinden Kuzey buz denizine uzanan coğrafyasının ve büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinin avantajıyla ortaya çıktı. Avrupa bile Rusya’dan ürkmeye başladı. Orta Asya ülkeleri tekrar Rusya ile çalışmaya başladı.
Büyük enerji kaynaklarına sahip, hemen bütün enerji bölgelerine bir atımlık mesafedeki Rusya birkaç hamle ile hem parasına para katıyor, hem de Amerika’yı kudurtuyor.
Rusya’nın korkusuna Türkiye kontrolünde olmasın diye uyutulan boru hattı projeleri hayata geçirildi. Oyuna Türkiye de dahil oldu. Sadece Bakü-Ceyhan değil, daha başka projeler konuşulmaya başlandı. Tabir câizse Batı’nın boğazı Rusya ile Türkiye’nin avuçları arasına girdi.
Bakü-Ceyhan boru hattı yılan hikâyesine dönmüştü. Hatta Rusya ile Türkiye’nin arasında gerilim sebebi olmuştu. Gün oldu devran döndü. Petrol akmaya başladı. Amerika dışarıdan seyretmeye mahkum kaldı. Şimdi Rusya’nın eli kuvvetlenmesin diye Türkiye’ye sarılıyorlar. Aciz duruma düştüler. Daha da aciz duruma düşecekler.
Dahası var. Elindeki ikinci kalite petrol rezervleri hesaba katıldığı takdirde dünyanın en büyük petrol rezervine sahip bir ülkesi var. Venezuella. Amerikan’nın üçüncü büyük petrol tedarikçisi bir ülke. Ülkenin devlet başkanı Chavez Bush’a yapmadığı hakareti bırakmıyor. Amerika’nın Chavez’i devirme planlarının hepsi suya düştü. Chavez “Amerikan hakimiyetine son vermemiz lâzım” diye her gittiği yerde bas bas bağırıyor. Bütün petrol ve madenleri millileştirdi. Petrol şirketlerini yeni şartlara göre anlaşma yapmaya zorladı. Onu takip eden Latin Amerika ülkelerinde birer birer Amerikan karşıtı solcular iktidara geliyor.
Bazılarının küçümsediği Rusya-İran-Türkiye birlikteliği aslında hiç de küçümsenecek bir senaryo değildi. İran’ın başında aklı başında bir adam olsa, Türkiye de Rusya ve İran gibi bağımsız hareket edebilen bir ülke olsa idi, bu üç ülke başka hiçbir ülkenin desteğini almadan Amerika’nın boğazını rahatça sıkabilirdi.
Şimdi ümitlerini bir Türkiye’ye bağladılar. O da sallantıda... Kim iktidara gelecek, kim gidecek, Amerika’ya ne zaman tekme atılacak belli değil. Sam Amca türlü türlü kâbuslar görüyor.
Şu halimizde bile diş geçiremediği yerler oluyor.
Meselâ Türkiye veto ettiği için NATO’nun görev alanını Karadeniz’e genişletemediler. Türkiye’nin son Kuzey Irak sınırındaki yığınağı hesaplarını bozdu. Apışıp kaldılar. (Bazılarının hâlâ kendisini Amerika’ya pazarlamaya çalışması ne kadar utanç verici bir ihanettir.)
Anlayacağınız bütün dünyada Amerika’nın boğazı sıkılıyor. Kurtulmak için büyük bir gürültü çıkartabilirler. Kendilerini yaktıkları gibi dünyayı da yakarlar.
Birey olarak bize düşen -İslâm ve insanlık düşmanı- küffardan medet uman ihanet şebekelerinden uzak durmaktır.