Her namazın arkasından şu duâyı yaptıklarını söylediler:
“Allah’ım! Eûzü besmelenin yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Fâtiha-i şerif ve İhlâs-ı şerif yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Tâhâ ve Yâsin-i şerif yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Kelâm-ı kadim’in yüzü suyu hürmetine;
Ululuğun hakkı için, azametin hakkı için;
Nurundan Nur’unu yarattın, kâinâtı da o Nur’la donattın, o Nur’un yüzü suyu hürmetine ve o Nur’dan halkettiklerinin yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Bütün peygamberlerinin; Âdem Aleyhisselâm’ın, Nuh Aleyhisselâm’ın, İbrahim Aleyhisselâm’ın, Musa Aleyhisselâm’ın, İsa Aleyhisselâm’ın yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Ashâb-ı kehf’in ve Ashâb-ı kiram’ın yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Şühedâ’nın, Pîrân-ı izâm’ın yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Mübarek beldelerin, gün ve gecelerin yüzü suyu hürmetine;
Allah’ım! Seçkin meleklerin Cebrâil Aleyhisselâm’ın, Mikâil Aleyhisselâm’ın, İsrâfil Aleyhisselâm’ın, Azrâil Aleyhisselâm’ın ve diğer meleklerin yüzü suyu hürmetine;
İstemem icap ettiği halde istemesini bilmediğim, fakat senin bildiğin şeyleri ihsan ve ikram buyur!
Habib’in ne istemiş ise onu istiyorum, onun yüzü suyu hürmetine bize de ihsan buyur!
Zâtına neden sığınmışsa, ben de ondan sana sığınıyorum. Bilmediğim tehlikelerden de beni muhafaza buyur!” (3 Şubat 1983)
•
“Bir âfât için Hazret-i Allah’a sığınıyordum da: ‘O duâyı yapsana!’ buyurdular. Hemen bu duâyı yaptım. Hazret-i Allah’ın bu duâdan hoşlandığını o zaman anladım. Beni Rabb’im bu duâ sayesinde kurtarıyormuş da bilmiyormuşum.”
– Maske maske diyorsunuz, dün maske mevzuatını bir perde daha anlamış oldum efendim.
– Bir tek kelime ile size bunu izah edeyim: “Sen çık aradan, kalsın Yaradan!” Amma sen çık demekle çıkılmaz; O seni çıkaracak, Varlığını koyacak. Sen o zaman tamamen yoksun, hiçsin, O var! İşte Kürsü’de de O var. Başka bir mevcut olmadığı için O var. Yani onun zerresi yok! Onun varlığını götürüyor, Var husule geliyor. Bütün sır burada toplanıyor. (2 Temmuz 2003)
– Bir emriniz olur mu?
– Bütün isteğimiz size biraz daha benzeyebilmek, başka hiçbir şey değil efendim.
– Bazı kimselerin Râbıta’sı çok kuvvetli olur. Râbıta’sındaki bu kuvvet sayesinde mürşiddeki bütün gizli halleri çekebiliyor. Fakat bir Mürşid-i kâmil Hakk’ta fâni olursa, o doğrudan doğruya Hakk’tan alır. Cenâb-ı Hakk ona ne akıtmışsa, onunla hemhâl olur. Kimseye vermediği de onda bulunur o da kimseye söylememiş olur. Feyz esnasında cevheri akıtmış olur, o cevher kişide bulunur, amma onda bulunduğunu kimse bilmez. Bazı kimse de kendisinin her tarafının cevher olduğunu sanır, fakat onda hiçbir şey bulunmaz. Gaye Allah!
– Yeterince yapamıyoruz efendim.
– Bunu bilmek de büyük lütuftur. (14 Ağustos 2003)
– Efendim hacı arkadaşlarım ayda bir toplanıyorlar, böyle bir sohbete gitmemde bir mahzur var mı?
– Bu sözüme dikkat et! İhvanda mahviyet vardır, zâhir ehlinde varlık vardır. Eğer rızâ varsa git, varlık varsa gitme. (3 Temmuz 2003)
– Efendim, sizi çok özlüyoruz.
– Allah’ım ahirette birleştirsin. Hayat tatlı bir hayâlâttır. Bugün üstteyiz yarın alttayız, mühim olan ebediyât.
Bu ebediyâta kavuşmak için iki şart var: Muhabbet ve yolda bulunmak. Kişi sevdiği ile haşrolunacak. Allah’ım lütuf rızâsından ayırmasın. (5 Temmuz 2003)