Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
NE İDİK, NE OLDUK! - Osmanlı İmparatorluğu -15- - Ömer Öngüt
Osmanlı İmparatorluğu -15-
NE İDİK, NE OLDUK!
Dizi Yazı - Ne İdik, Ne Olduk
1 Eylül 2005

 

NE İDİK, NE OLDUK!

OSMANLI İMPARATORLUĞU -15-
(1299-1924)

 

III. Ahmed:

III. Mehmed'le başlayan Duraklama Devri, Viyana kuşatmasına kadar devam etmişti. Bu dönemde ilk defa toprak kaybedilerek gerileme dönemine girilmişti. Fakat III. Ahmed döneminde Avrupa'da Fransa, İngiltere, Avusturya arasında savaş vardı. Azak kalesini Osmanlılar'dan alan Ruslar Lehistan için İsveç'lilerle savaşıyordu. İsveç ise Osmanlılardan yardım bekliyordu, sonunda İsveç kralı yenilerek Osmanlılar'a iltica etti. Ruslar İsveç kralının ardından Osmanlı topraklarına girdiler.

Ruslar bütün Ortodokslar'ın hamisi olduğunu ilân ederek Sırp, Karadağ, Eflak ve Boğdan halklarını Osmanlılar'ın aleyhine ayaklandırdılar.

Bu durum üzerine Kırım Han'ı çağırılmış ve Rusya hakkındaki görüşü sorulmuştu. Kırım Han'ı ise "Eğer bu düşmanın sulh'una itimat edilerek tehlike haberleri dikkate alınmazsa, cümle Kırım memleketi elden gider, Rumeli'nin elden çıkmasına da neden olur. Bu kâfirin niyeti İstanbul'dur." diyerek padişaha durumu anlatmış ve Rus tehlikesinin çok büyük olduğunu ifade etmiştir.

Bunun üzerine Rusya'ya savaş ilan edilmiştir. (1711)

Aslında Padişah savaş istemiyor ancak kaybedilen yerlerin geri alınacağı ümid ediliyordu.

Baltacı Mehmed Paşa Serdar-ı Ekrem olarak, ordu hazırlandı. Prut yakınlarında 60.000 kişilik Rus ordusu yakalanarak çevrildi.

Fakat yeniçeri savaşmak istemiyordu. Askerin bu halini gören Baltacı Mehmet Paşa çok üstün bir durumda olup, Rus askerleri sıkıştığı halde barışı kabul etmiştir.

Yapılan antlaşmaya göre; Azak kalesi Türkler'e teslim edilecekti. Yeni yapılan Rus kaleleri yıkılacaktı. Osmanlı tebasını oluşturan Gayr-i müslimler tahrik edilmeyecekti, Kırım'a Ruslar vergi verecekti, İsveç kralına karışılmayacak ve Lehistan'a Ruslar müdahale edemeyecekti. Ancak kuşatma bittikten sonra Rus çarı anlaşmanın hiçbir maddesini yerine getirmedi.

Baltacı Mehmed Paşa azledildi.

Bunun üzerine Ruslara tekrar savaş ilân edildi. Ordu Edirne'ye kadar geldiğinde çar aman diledi ve Azak kalesini Osmanlılara geri vermeyi kabul etti.

Karlofça anlaşması ile Venedik'e bırakılan Mora, geri alınmak istendi ve Venedik'e savaş ilan edildi.

Avusturya, İspanya veraset savaşlarıyla uğraştığı için Venediklere yardım edemediler ve Osmanlı ordusu tüm Mora'yı tekrar geri aldı. Daha sonra ise Avusturya saldırıya geçti ve Belgrat'ı aldı. Bu defa Pasarofça Anlaşması yapıldı. Küçük Eflak, Barat, Tameşvar, Belgrad, Semendire Avusturya'ya bırakıldı. (1718)

İşte bu anlaşmadan sonra Osmanlı Devletinde süs, lüks, eğlence, hayatının başlangıcı olan Lale devrine girilmiş oldu.

 

Lale Devri:

III. Ahmed ve Damadı Sadrazam İbrahim Paşa savaş yanlısı olmayan sulha ve eğlenceye çok düşkün kimselerdi. Herkes eğlence hayatına daldı. Kışın helva sohbetleri yazın ise lale bahçelerinde şenlikler, eğlenceler düzenlenmeye başlandı. Saray kadınları ön plana çıkarak tepeden tırnağa süs, lüks ve mücevherat içine büründüler. Vezir ve ricâl kadınları da bu lüks ve israf ortamına girdiler. İstanbul boğazındaki saraylar eğlence merkezleri haline gelmiş ve boğaza birçok yalı, köşk, kasır, lale ve gül bahçeleri yapılmıştır. Devlet adamları işlerini bırakmış zevklerinin peşine düşer olmuşlardı. Çok büyük paralar harcanarak uzak ülkelerden lale soğanları dahi getirtilmiş, Sadrazam Damat İbrahim Paşa ise eğlencenin sınırını çok fazla aşmıştı.

Sarayda bu ihtişam ve lüks varken, İran kuvvetleri Osmanlı'nın birçok şehrini topraklarına kattı. Ancak Sadrazam İbrahim Paşa ile Padişah bu duruma duyarsız kaldılar. Neticede İbrahim Paşa'nın savaşı sattığı ortaya atıldı ve isyan başladı.

Patrona Halil isyan edenlerin başı oldu. Önce 4 kişinin daha sonra 34 kişinin kellesini istediler. Sadrazam Damat İbrahim Paşa öldürülüp isyân edenlere gönderildi. III. Ahmed'in tahtan inmesini de istediler ve III. Ahmed de tahttan inerek yerini I. Mahmud'a bıraktı.

Bu zevk sefa diye bilinen Lale devri böylece bitmiş oldu.

İsyan edenler bununla da kalmadılar, 120 kadar yalı ve köşkün yıkılmasını istediler. Padişah kerhen de olsa izin vermek zorunda kaldı ve binalar yıkılıp ağaçlar bile kesildi. Sonunda ise bu isyan edenler öldürüldü. (1730)

Osmanlı İran savaşları I. Mahmud döneminde de devam etti ve sonuçta anlaşma yapıldı.

Bu defa Osmanlı Rus ve Avusturya savaşı başladı.

Ruslar Azak kalesini aldılar. Kırım'a girerek Bahçesaray'daki kütüphaneleri yaktılar. Özî'yi aldılar. Avusturya, Rusya ile ittifak yaparak Osmanlı topraklarına girdiler. Savaş Osmanlı'nın başarısıyla neticelendi.

1718'de Pasarofça anlaşması ile Avusturya'ya verilen yerler geri alındı.

Azak kalesi yıkılarak arazisi Osmanlılar'a bırakıldı.

Ruslar Karadeniz'de donanma ve ticaret gemisi bulunduramayacaktı. Karadeniz Osmanlı gölü olma özelliğine devam etti. Rusya'nın işgal ettiği yerler Osmanlılar'a iade edildi. Bu barıştan sonra 28 yıl savaşılmamış ve bir ıslahat dönemi başlamıştır.

Fransa'ya yeni imtiyazlar ve haklar verilmiştir. I. Mahmud döneminde çok büyük yangınlar çıkmış ve şehir yeniden inşaa edilmiştir. Ayrıca o yıllarda deprem olmuştu.

I. Mahmud devrinde 1754'te Yalova'da kâğıt fabrikası kurulmuştur. Ölünce yerine kardeşi III. Osman geçti. Onun zamanında da İstanbul'da birkaç defa yangın oldu bir defasında şehrin üçte ikisi yanmış, diğer bir yangında ise binlerce ev ve dükkân ve 200 camii yanmıştı.

 

Sultan Üçüncü Ahmed'in,
Yeğeni Sultan Birinci
Mahmûd Hân'a Nasihati

Devlet işlerinin sekteye uğradığı, saray ileri gelenleri arasında güvenilecek tek bir adam kalmadığı bir devirde pâdişah olan Sultan Üçüncü Ahmed Hân, sadrâzam Nevşehirli Dâmad İbrâhim Paşa'nın öldürülmesiyle sonuçlanan Patrona Halil isyânından sonra, isyancıların kendisini de öldürebileceği ihtimâlini dikkate alıp tahttan çekilerek, pâdişahlığı kendi elleriyle yeğeni Sultan Birinci Mahmûd'a devrederken, ona zamanın devlet adamlarının durumunu özetleyen şu ibret dolu nasihati yapıyordu:

"İbtidâ (öncelikle) vezîrine teslim olma ve ve dâimâ ahvâlini tecessüs eyle (araştır) ve beş-on sene birini vezârette müstakîl istihdâm (tek başına hizmetkâr) eyleme ve kelâm-ı duruğlarına aslâ i'timâd etme ve sâhib-i merhamet ol ve sehâveti elden koma ve gâyet tasarruf üzere ol! Hâlâ hazînelerde olan malı izâ'at (ziyân) eyleme ve işini kendün gör, ele i'timâd eyleme! İşte benüm hâlim sana pend-ü nasîhat kifâyet eder (nasihat olarak yeter). Hemân sa'y-ü ihtimâm (çaba ve gayret) eyle ve umûrunu (işlerini) âkil ve dindâr ve ihtiyâr, umûr görmüş ve bu fenâ dünyada uzun ömür geçirmüş ve bu rûzgârın nice türlü türlü derd-ü belâsın çekmiş pîrler ile dâimâ meşveret (istişâre) eyle ve dâim Hakk Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri'nden rûz-u şeb (sabah-akşam) niyâz ve arz-u hâl eyle kim, yaramaz hidmetkâr şerrinden emîn eyleye. Zîrâ tamâ'-kâr ve zâlim musâhip (yetki sâhipleri) ve bî-akl nüdemâ (akılsız yardımcılar) elinde kalan pâdişâhlar felâh bulmaz!" (Abdî Efendi, "Abdî Târihi", s.41-42. TTK Yayınları; Ankara, 1999)


  Önceki Sonraki