Câhiliye döneminde Kureyş’in en zenginlerinden, daha sonra da İslâm’ın tanınmış düşmanlarından bir adamın oğlu olan Halid -radiyallahu anh-ın müslüman oluşuna, gördüğü korkulu bir rüyâsı sebep olmuştur.
Geniş bir ateşin kıyısında bulunurken, babası onu iterek içine düşürmeye çalışıyordu. O anda Resulullah Aleyhisselâm geldi ve onu belinden kavrayarak ateşin içine düşmekten korudu.
Bu rüyâsını Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh-e anlattığında şu cevabı aldı:
“Hakkında hayırlı olmasını dilerim. Hemen gidip Resulullah Aleyhisselâm’a tâbi ol. Ona tâbi olursan, o seni ateşe düşmekten korur. Baban ise cehennemliktir.”
Sonra Resulullah Aleyhisselâm’la görüştü ve şehâdet getirerek müslüman oldu. Ancak babası diğer kardeşleri vasıtasıyla onu yakalatarak feci şekilde dövdü, güneş altında günlerce susuz bıraktı. Kardeşlerinin kendisiyle konuşmasını yasakladı. Dininden vazgeçmeyeceğini anlayınca da evinden kovdu.
Yine ilk müslümanlardan olan karısı Ümeyne binti Halid -radiyallahu anhâ- ile birlikte ilk kafile ile Habeşistan’a hicret etti.
Halid -radiyallahu anh- Resulullah Aleyhisselâm’la birlikte Umretü’l-kazâ’da, Mekke’nin fethinde, Huneyn, Tâif ve Tebük gazvelerinde bulundu, vahiy kâtipliği yaptı.
Ebu Ubeyde bin Cerrah -radiyallahu anh- ve Abdurrahman bin Avf -radiyallahu anh- gibi zâtlarla aynı anda müslüman oldu.
Temiz bir yaratılışa sahipti. Câhiliye döneminde de hiç içki içmez, “Aklımı gideren, benden aşağısını bana güldüren bir şeyi içmem.” derdi.
İbadete çok düşkündü.
Habeşistan’a yapılan her iki hicrete de katıldığı gibi, bütün âilesi ile birlikte Mekke’deki evlerini kilitleyerek Medine’ye hicret etmiştir.
Bedir savaşından döndükten sonra Medine’de vefat edip cenaze namazı kılınan muhacir müslümanların ilki idi.
Vefat ettiğinde Resulullah Aleyhisselâm onun alnından öpmüş, gözyaşları yanaklarına damlamış:
“Sen dünyadan hiçbir şeye karışmadan çıkıp gittin.” buyurmuştur.
Resulullah Aleyhisselâm’ın amcasının oğlu olan Ubeyde -radiyallahu anh- ilk müslümanlardandır. Bedir savaşında ayak bileğinden yara almış, yolda gelirken yaranın tesiriyle vefat etmiştir.
Resulullah Aleyhisselâm’ın katında büyük değeri ve yeri vardı.
Resulullah Aleyhisselâm tarafından kendilerini cennetle müjdelediği on Sahabi’den birisidir.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-in kızkardeşi Fâtıma binti Hattab -radiyallahu anhâ- ile evlenmişti. Hanımı ile birlikte Resulullah Aleyhisselâm’la görüşerek müslüman oldular.
Resulullah Aleyhisselâm tarafından Şam taraflarına casusluk için gönderildiğinden Bedir savaşına katılamadı. Ancak Resulullah Aleyhisselâm ona ganimetten pay vermiş, sevabını da vâdetmişti. Diğer savaşların hepsine katılmış, büyük fedâkârlıklarda bulunmuştu.
Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- devrinde Şam harekâtına iştirak etmiş, Ebu Ubeyde -radiyallahu anh-in kumandası altında çalışmış, Şam’ın muhasarasında, Yermük savaşında bulunmuş, Ebu Ubeyde -radiyallahu anh- onu Şam’a tayin etmek istediği halde cihad ile meşgul olmayı tercih etmişti.
Duâsı Allah katında makbul olan müminlerdendi. Kalbini dünya hırslarından temizlemiş, hiçbir zaman zühd ve takvâdan, istikametten ayrılmamıştı.
İslâm’ın ilk yıllarında müslüman olup müslümanlığını gizlemeyen müminlerdendir.
Allah yolunda Habeşistan’a yapılan hem ilk hicrete hem de ikinci hicrete katılmış, daha sonra Medine’ye de hicret edip bu büyük şerefe nâil olmuştur.
Bedir’den başlamak üzere Resulullah Aleyhisselâm’ın katıldığı bütün savaşlarda bulunmuş, büyük yararlılıklar göstermiştir.
Gençliğinde koyun güderdi. İslâm’a girdikten sonra Resulullah Aleyhisselâm’ın hizmetinde ve daima yanında bulundu.
Dinin bütün hükümlerini tamamıyla kavramış, Kur’an-ı kerim’i herkesten daha iyi öğrenmiş ve pek çok Hadis-i şerif rivayet etmiştir.
Çok güzel sesliydi, Kur’an-ı kerim’i Mekke’de ilk defa açıktan okuyan odur. Bundan dolayı müşriklerin ezâ ve cefalarına maruz kalmış, hiçbir şey onu okumaktan vazgeçirememişti.
İki defa Habeşistan’a, üçüncü defasında Medine’ye hicret etti.
Bütün savaşlarında ve Hudeybiye’de Resulullah Aleyhisselâm’la beraber oldu ve hususi hizmetinde bulundu.
Son derece mütevâzi, kanaat sahibi, vefakâr, dürüst bir zâttı. İbadete çok düşkündü. Gözlerinden akan yaşların, yüzünde iz bıraktığı görülürdü.
İslâm’ın ilk günlerinde müslümanlıkla müşerref olmuştu. Müslüman oldukları için müşrikler tarafından çok acı işkencelere uğratılan köleler arasında o da vardı. Bazen kızgın taşlar üzerinde işkence edilirdi. Buna rağmen müslümanlığını açıklamaktan çekinmez, hiç kimseden korkmazdı.
Medine’ye hicret eden ilk muhacirlerdendir ve başta Bedir olmak üzere Resulullah Aleyhisselâm’ın katıldığı bütün savaşlarda yanında bulunmuş, vefatından sonra Kûfe’ye yerleşmiş, İslâm fetihleri sırasında Irak seferlerine katılmıştır.
Demircilik yapar, kılıç imal ederdi. Başlangıçta maişet hususunda hayli sıkıntı çekmiş, fakat daha sonra Allah-u Teâlâ’nın inayetiyle durumu düzelmiş, iş güç sahibi olmuş, hatta bir miktar da servet edinmişti. Resulullah Aleyhisselâm onun dükkânına gidip kendisiyle görüşür, sohbet ederdi.
Resulullah Aleyhisselâm’ın halası Ümeyme’nin oğludur. İki kardeşiyle birlikte müslüman olmuş ve Allah yolunda Habeşistan’a yapılan hicretlerin ikisine de katılmış, Mekke’ye döndükten sonra evini kapatarak bütün âilesiyle birlikte Medine’ye hicret etmiştir.
İslâmiyet’i heyecanla yaşayan zâtlardandı. Allah yolunda her türlü sıkıntılara uğramış, hepsine de imanının verdiği kuvvetle göğüs germiş, ezâ ve cefâdan zevk duymuştur.
Bedir ve Uhud savaşlarına katılmış, Uhud savaşında kahramanca çarpıştıktan sonra kırk yaşlarında iken şehit edilmiştir.