Ramazan bayramı nefsi terbiye etmenin, cemiyet bünyesinde dayanışmanın sağladığı sevinç ve huzuru içten dışa vurmanın bayramıdır.
Bayramlarda akrabalar, komşular, dostlar ziyaret edilir. Bu ziyaretler için önceden izin almak zorunluluğu yoktur. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bayram günü sokağa çıktığında başka yoldan gider başka yoldan dönerlerdi. Bu davranışındaki gaye mümkün mertebe bir çok sahabe ile bayramlaşmak idi. Bizler de mümkün mertebe bütün akrabalar ve yakınlar ile bayramlaşmalı, ancak yakın akrabalar dışındaki bayram ziyaretlerini fazla uzatmamalıyız.
Bayram ziyaretlerinde yaşça küçük olanlar büyükleri ziyaret eder, bayramlarını tebrik ederler. Büyükler de küçüklere ufak da olsa mutlaka bir hediye verirler veya ikramda bulunurlar. Çünkü hediye dinimizin güzel sünnetlerinden biridir. Zira Peygamber -s.a.v- bir hadislerinde:
“Hediye Allah’ın güzel rızıklarından biridir. Kim kabul ederse Allah’ı kabul eder, kim red ederse Allah’ı red eder.” buyurmuşlardır.
Günümüzde bayram denildiği zaman “şeker” ya da “et” yemekten başka bir şey anlaşılamaz oldu. Asıl sebepleri ve gerekleri unutuldu.
Bayramlarda çocuklarla daha çok kaynaşmalı onların bayramlarımızı sevmeleri, saymaları ve her geçen bayramdan sonra bir diğer bayramı dört gözle beklemelerini sağlamalıyız.
Yoksa onları teker teker kaybederiz!
Bir kardeşimizin şahit olduğu aşağıdaki olay ne kadar üzücü ve ibret vericidir.
Bir kış günü Almanya’da, Tramvayda 7-8 yaşlarında iki arkadaş yanyana oturmaktadırlar. Biri müslüman çocuğu diğeri ise bir hıristiyan çocuğudur. Noel bayramı olması münasebetiyle Hıristiyan olan çocuk kendisine hediye gelen oyuncak ve eşyaları saymaktadır.
Annem ve babam bir bisiklet hediye ettiler. Dayım top hediye etti. Babaannem ayakkabı hediye etti... diye bütün hediyelerini teker teker sayarken müslüman çocuğu da boynunu bükmüş dinliyordu. Arkadaşının konuşması bittikten sonra içini çekti ve:
“Keşke ben de hıristiyan olsaydım!” dedi...
Çocuk gelecek demektir. Çocuklarımıza küçük yaşta İslâm’ı sevdiremez onları İslâmı yaşamaya özendirmezsek gelecekten pek de ümitli olamayız.
Bayram günlerinde mutlaka çocuklarımıza olan davranışlarımız daha güzel olsun... Kenarda bucakta boynu bükük bir yetim kalmasın...
Ziyaret edilmeyen muhtaç kalmasın...
Sevindirilmeyen küçük kalmasın.
Gönlü hoş edilmeyen hasta kalmasın ve fatihalar ile ruhuna ziyafet verilmeyen hiçbir mevta kalmasın...
Bir Hadis-i şerif’te Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Bir kimse bir ev halkını sevince sokarsa Allah bu sururdan bir melek yaratır ve bu melek kıyamete kadar o kimse için istiğfar eder.” buyurmaktadırlar.
Sevindirilenin bir de çocuk olduğunu ve onun mükafatını da siz düşünün...
Çocuklarımıza dinimizi sevdirmek için her fırsatı güzel değerlendirmemiz gerekmektedir. Bayramlar da bu fırsatların değerlendirilebileceği senenin en güzel günleridir.