Şehit Cevher Dudayev’den sonra İslâm dünyası gerçek bir liderini daha kaybetti. Bosna-Hersek’in eski Cumhurbaşkanı merhum Alia İzzetbegoviç (İzzetbeyoğlu Ali Ağa) liderlik vasfının yanısıra gerçek bir düşünürdü aynı zamanda. Kendisine “Bilge Kral” ismi verilmişti. Gerek Batı düşünce dünyasını gerek doğu dünyasını gayet iyi tahlil etmiş, eserler vermiş imanlı bir liderdi.
Komünist Yugoslavya devrinde uzun yılları hapishanelerde geçmişti. 1946’da Komünist Tito rejimi kendisini hapse attığında 24 yaşında idi. 4 yıl hapiste kaldı. 1970 yılında “İslâm Manifestosu” isimli eserini yazdı. Bu kitap sebebiyle 1983 yılında komünist rejim kendisini 14 yıl hapse mahkum etti. 1989 yılındaki afla dışarı çıktı.
Bosna halkı kendisini Cumhurbaşkanı seçti. Bosna bağımsızlık yoluna girince bütün hıristiyan dünyasının gizli desteğini alan Sırplar büyük bir katliama giriştiler. O, halkının ve ordusunun başında Saraybosna’da sığınaklarda, kum torbaları ile çevrili makamında ülkesini bugünlere taşıdı.
Savaş bitip Dayton anlaşması imzalandığında halkına şöyle söylemişti:
“- Bosnalılar! Bu iyi ve adil bir anlaşma değil. Ama dünyanın bugünkü tavrı karşısında daha iyisi de mümkün değil. Bunu kabul edeceğiz... Geleceğimizi geçmişte aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız...”
İzzetbegoviç bu anlaşmayı onaylamak zorunda kaldı. Çünkü karşısında Sırplar değil, Haçlı ordusu vardı.
Muhterem Ömer Öngüt onu ve onun gibi imanla ülkesini müdafa eden diğer kahramanları bize çok daha önce tanıtmıştı:
“Şimdi ise dikkat ederseniz Yugoslavya’da Alia İzzetbegoviç Birleşmiş Hıristiyan Haçlı ordusuyla, Çeçenistan’da Cevher Dudayev koca Rus ordusuyla, Kıbrıs’ta Rauf Denktaş ise küfür ordusuyla harp ediyor. Allah-u Teâlâ’nın desteğiyle ayakta duruyorlar ve Cenâb-ı Hakk onlara muzafferiyet ve muvaffakiyet veriyor. Bütün bunlar Allah-u Teâlâ’nın yardımıyla oluyor. Gerçekten samimi olanları Allah-u Teâlâ’nın desteklediğini buradan anlamış oluyorsunuz. Diğerlerinde ise gayret yok, niyetleri halis değil ve kime çalıştıkları da belli değil.
Unutulmamalıdır ki; Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
“İslâmiyet dâima âlî ve galiptir, mağlup olmaz.” buyurmuşlardır. (Buharî)
Bunlar münâfık olduğundan ötürü bir taraftan dini, diğer taraftan devleti parçalıyorlar. Bütün İslâm âlemi birbirine düşmüş, küffar âlemi ise İslâm’a saldırıyor.
Çoluk çocuk demeden insanlığı katlediyor. Bir de utanmadan insan haklarından bahsediyorlar.
O zaman cehalet ve vahşet vardı. Şimdi medeniyet ve hürriyet adı altında zulüm, vahşet ve dalâlet hüküm sürüyor. Devletin içinde de böyle, İslâm âleminde de böyle.
Zamanın idarecileri münafık olduklarından, gerçekte küffar, koyunun başına bekçi olarak gelmiştir. Bir miktar böyle gidecek. Fakat nûrunun nûrundan bir kimse gelecek, dünya tekrar rahata kavuşacak.” (Nur-i Muhammedî, sh: 65)
Hastalığı sebebiyle 2000 yılında başkanlıktan çekilmişti. Kendisine yapılan tedavi tekliflerini “Hayır, memleketimde öleceğim.” diye geri çevirdi. Emekli maaşı ile mütevazi bir hayat yaşıyordu. Vasiyeti üzerine savaşta şehit düşenlerin yattığı “Kovaçi” mezarlığına defnedildi. Allah-u Teâlâ rahmet eylesin.