Süleymaniye’deki özel timimizin baskına uğrayıp, sorgulanıp, esir tutulması Türk-Amerikan ilişkilerinde ikinci dönüm noktasıdır. İlk dönüm noktası tezkerenin meclisten geçmemesiydi. Soğuk savaş’la başlayan bloklaşmada Türkiye komünist Rusya’ya karşı Amerika’nın yanında yer aldı. İki ülke arasında doğal olarak karşılıklı menfaate dayanan bir müttefiklik olgusu gerçekleşti.
Ve fakat bu müttefiklik Türkiye’yi ABD’ye bağımlı hale getirdi. Her türlü stratejide Amerika’ya göre, onun kollamasında, onun yanısıra yol izlendi. Siyasi, ekonomik, askeri olarak ABD’ye bağımlı hale gelindi. Ancak Soğuk Savaş’ın bitmesiyle bir boşluk oluştu. Komünizm tehlikesi ortadan kalktı ve ABD yeni hasım olarak müslümanları seçti. Son Irak işgaline kadar müttefiklik idare edildi. Fakat Türkiye’nin ABD’ye kuzey cephesini açmaması, üslerin kullanımına izin vermemesi, ABD’nin uzun vadeli Ortadoğu işgal planı için bir darbe oldu. ABD Büyükelçisi bunu “hayal kırıklığı” olarak niteledi. ABD Ortadoğu işgal planında Türkiye’nin yanında olmadığını gördü.
Şimdi sıra İran’da. ABD bunun hazırlıklarını yapıyor. Kuzey Irak’ta ABD’nin müttefiki Barzani ve Talabaniydi. En son olarak PKK-KADEK ile de İran konusunda anlaştı ABD. Bu anlaşmadan sonra PKK bir çatışmada otuzun üzerinde İran askerini öldürdü. ABDİran işgali için PKK, Talabani ve Barzani’yi kullanma niyetinde ve kullanıyor. Bunun karşılığında Kuzey Irak’ı adı geçen grupların kontrolüne bırakıyor. PKK-KADEK’e yaşam hakkı veriyor. Yaşam hakkı vermekle kalmayıp her türlü silah ve diplomatik desteği sağlıyor Amerika. Şu anda Kuzey Irak’ta Türkiye’ye hasmane niyetler içinde olan tüm birimleri ABD destekliyor.
Öte yandan Kuzey Irak Türkiye için çok ehemmiyetli bir bölge. Olası bir Kürt devleti oluşumuna müsaade etmeyeceğini Türkiye daha evvel belirtmişti. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta askeri gücü de bulunmaktadır. PKK-KADEK burada yerleşmiştir. Türk askeri birimlerinin bölgede bulunması gerek Barzani, Talabani güçlerini ve PKK’yı rahatsız ediyor. Bununla kalmayıp Amerika’yı da rahatsız ediyor. ABD işgal ettiği Irak topraklarında ikinci bir askeri güç istemiyor. Diğer taraftan Kuzey Irak’taki Türk askeri birimlerinin gerektiği durumlarda bazı PKK’lıları infaz ettikleri gelen bilgiler arasında. Bu PKK ile anlaşan ABD’nin de işine gelmiyor.
Süleymaniye baskınıyla ABD Türkiye’ye “Senin askerini istemiyorum” mesajını en kaba ve aşağılayıcı şekilde verdi. Ülkemizi tahakküm altına alarak gözdağı verdi. Bu aynı zamanda ABD’nin milli menfaatlerimize ters düşen isteklerine hayır diyen ordumuza bir gözdağı niteliğindeydi. Ayrıca Kürt gruplara da “gerekirse Türkiye’yi ekarte ederiz” mesajı verildi. Ve ne yazık ki bu eyleme ciddi bir cevap verilemedi.
Bazılarınca müttefik olarak kabul edilen Amerika böyle bir operasyonu nasıl yapar? Yaparsa ne mânâya gelir? Buna müttefiklik denir mi? Bu soruların cevapları belli: Bu baskın hasmane bir tavırdır ve ancak bir düşman yapar.
Şimdi gündemde Türkiye’nin Irak’a asker gönderme mevzuu var. İşgalden sonra hergün 1-2 ABD askeri sinek gibi avlanıyor Irak’ta. Özellikle Orta ve Güney Irak’ta istikrarı sağlayamayan ABD hem kendi askerlerinin daha fazla öldürülmesini engellemek, hem de işgale meşruiyet kazandırabilmek için Türkiye ve diğer bazı ülkelerden asker talep ediyor. Türkiye’de de bazı kesimler bundan sevinç duyuyorlar. Halbuki böyle bir oldu bitti hem zâlimle beraber olmak mânâsına gelir, hem de bu işgali dolaylı da olsa kabul etmek demektir. Bundan önemlisi orada gidecek askerlerimizin can güvenliği de tehlikede olacaktır.
Üstelik ABD Türk askerini Güney Irak için istiyor. Oraya asker isterken “en güvenli” addettikleri Kuzey Irak’tan Türk askerinin çekilmesini istiyorlar. Onlar için en güvenli, bizim için ise en istikrarsız bölge Kuzey Irak. Menfaatler çatışıyor. Açıkça Türkiye ve askerimiz kullanılmak isteniyor.
Amerika’nın Irak savaşı için kullandığı “kitle imha silahı” bahanesi de iyice çürüdü; en yetkili ağızlar bile birşey bulamadıklarını itiraf ettiler. Bu fiyaskonun örtbas edilip, belli bir meşruiyet zeminine oturması için de ABD Türkiye’den asker istiyor.
Türk askeri Irak’a hangi sıfatla ve ne için gidecek?Almanya, Fransa, Rusya, Çin ve daha pekçok dünya ülkesini Irak’taki Amerikan-İngiliz varlığını “işgal” olarak nitelendiriyor. Peki Türkiye bu saldırıyı nasıl tanımlıyor! Türkiye bu saldırıyı tanımlamadığı için de asker gönderme, ABD’ye cephe açma ve bunun gibi konularda çıkmaza giriliyor.
ABD Irak’ı güya kitle imha silahlarını yok etmek, bu ülkeye demokrasiyi getirmek için işgal etti. Kitle imha silahı yaygarasının bir balon olduğu ortaya çıktı. Zaten kitle imha silahlarına sahip her ülke işgal edilecek olsa ilk olarak ABD işgal edilmelidir. Kanla da demokrasi gelmeyeceğine göre, ABD’nin orada işi ne?Ve Türk askeri “Barış Gücü” adı altında orada kimin için bulunacak?Kime yardım edecek, kime korumalık yapacak?Türkiye bugün Kuzey Irak’ta asker bulunduruyorsa ulusal çıkarları için; peki Güney Irak’ta niçin bulunduracak?ABD çıkarları için.
Ne yazık ki Türkiye’nin belirli bir Irak politikası yok. Bu yokluk ve ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını tanımlayamama zafiyeti Türkiye’nin kararsızlığını artırıyor. Aslında bunun bir işgal süreci olduğunu ve ABD’nin Irak’la yetinmeyeceğini herkes kabul ediyor amma resmi bir politika izlenemiyor.
Şimdi de “Irak’a asker gönderirseniz tezkereden sonra soğuyan ilişkilerimiz tekrar rayına girer”
“Bu Türkiye için ABD ile ilişkileri geliştirmede büyük bir fırsattır” diyorlar.
Bu şu demek: “Asker göndermezseniz ilişkilerimiz iyice gerilir, yeni Süleymaniye baskınları olabilir, Kürt Devleti’nin yolunu iyice açarız, kısaca herşeyde köstek oluruz” diyorlar.
Evet ABDdünyanın süper gücüdür. Ancak Amerika süper güç diye her dediğini kabul etmek, her tavizi vermek ülkemizi adı müttefiklik olan bir sömürge haline getirir.
Aslında Süleymaniye baskınının hemen ardından böyle bir asker talebinin gelmesi acaba herşey planlı mı sorusunu insanın aklına getiriyor. Türkiye ABD’nin bu talebine olumlu cevap verirse, isteklerin, tavizlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Türkiye bu zulme ortak olmamalı ve Kuzey Irak’ı terketmemelidir.