Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
Hakikat Dergisi 114.SAYI - Ömer Öngüt
114.SAYI, Mart 2003
Hakikat 114. Sayı

Bismillahirrahmanirrahim

"Varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, zâtında ve sıfatlarında eşi benzeri bulunmayan; kâinâtın Hâlik'ı, âlemlerin Rabb’i, dilek makamının en yücesi, ümit makamının en keremlisi, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah-u zül-celâl vel-kemâl Hazretleri'ne; O'nun sevdiği ve beğendiği şekilde bitmez-tükenmez hamd-ü senâlar olsun.

Bütün kâinat zât-ı Ahmedî'si ve nûr-i Muhammedî'si şerefine yaratılan, Allah-u Teâlâ'nın yüce Resul'ü ve biricik Habib'i, Rubûbiyet esrârının emîni, ahlâk-ı hamide'nin ve eşsiz faziletlerin menbâı, dünya ve ahirette en büyük rehberimiz, en güzel numunemiz, Peygamberimiz Efendimiz'e, onun diğer peygamber kardeşlerine, hepsinin Âl ve Ashâb-ı kiram'ına, etbâına, ihsan duygusuyla kıyamete kadar onlara tâbi olup izinden gidenlere; sonsuzların sonsuzuna kadar salât-ü selâmlar olsun."

 

Muhterem Okuyucularımız;

Cenâb-ı Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz birçok Hadis-i şerif’lerinde Asr-ı saâdet’ten kıyametin kopmasına kadar geçecek zaman içerisinde zuhur edecek olan birçok fitneleri gerek kapalı olarak gerekse açık olarak haber vermiş; fitnelerin “Gecenin karanlıkları gibi her tarafı saracağını, her fitnenin bir öncekini aratacağını, bu sebeple hayatta olanların kabirdekilere gıpta edeceklerini, müslümanların fitne dönemlerinde sabır ve teenni ile hareket etmelerini ve imkânları nisbetinde kalabalıklardan kaçınmaları gerektiği”ni bildirmiş, ümmet-i muhteremesini gelecek fitnelere karşı uyarmıştır. Günümüzde ise haber verdiği o fitnelerin gün yüzüne çıktığı bir fitne devrinde yaşıyoruz. Onun içindir ki hakikati aramak, hakikati bulmak ve yaşamak çok lüzumludur. Çünkü o hakikat ehli pek azdır.

Hakikati arayan bir kimse, aradığı şeyin özünü bilecek ki; bulduğu zaman: “Aradığımı buldum.” veya: “Aradığım budur.” diyebilsin. Bulup bulmadığını anlaması için, ne aradığını bilmesi gerekmektedir.

Ne aradığını bilmezse şekle aldanır. “Aradığım budur!” diye bir yere saplanır ve orada kalır. Ömrünü hiçe müncer etmiş, ebedî hayatını da öldürmüş olur.

İnsanoğlu bulunduğu yolun “Hidâyet yolu” olup olmadığını enine boyuna tahkik etmelidir. Gittiği yolun “Allah yolu” olduğunu gösterecek sağlam delilleri olmalıdır. Kendisinden önce, bulunduğu yola koyulmuş insanların hedeflerine emniyet içinde varabildiklerini müşahede etmiş olmalıdır. Bu tahkik yapılmazsa insan bir dalâlet çukuruna girer, orada bocalarken ömrünü de tüketmiş olur. Böylece ahirete gider. Büyük pişmanlık, fakat hiç faydası yok.

Bir yol ki Hakk’tan kula gider, o yolda saâdetler vardır. Bir yol ki kuldan Hakk’a gider, bütün felâketler o yoldadır.

Hidayeti de dalâleti de ancak Allah-u Teâlâ yaratır. Kullarından dilediğine hidayet, dilediğine dalâlet verir. O’nun hidayete eriştirdiğini kimse saptıramaz, dalâlete düşürdüğünü kimse doğru yola iletemez.

Bir Âyet-i kerime’de de şöyle buyurulmaktadır:

“O, bir topluluğu hidayete erdirdi, bir topluluğa da sapıklık hak oldu.” (A’râf: 30)

O dilediğini yapar, yaptığından sorumlu tutulmaz.

Allah-u Teâlâ’nın bir insanda dalâlet yaratması, o insanın kendi arzusu ile sapıklık yolunu seçmiş olmasındandır. Yoksa kul iradesini dalâlete yöneltmedikçe, onu zorla sapıklığa düşürmez.

“Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edindiler.” (A’râf: 30)

Şeytanlar da onları aldattılar, dalâlet yollarını onlara süslü göstererek bu hususta onlara yardım ettiler, teşvikte bulundular, destek verdiler. Böylece şeytanlara kapıldıkça kapıldılar, aldandıkça aldandılar, saptıkça saptılar.

“Böyle iken onlar kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.” (A’râf: 30)

Binaenaleyh ihsan olunan hidayet-i ilâhî’nin muhafaza ve bekâsı için ısrarla Rabb’ül-âlemin’e iltica edilmelidir:

“Ey Rabb’imiz! Bizi doğru yola hidayet ettikten sonra kâlplerimizi saptırıp döndürme. Bize kendi nezdinden bir rahmet ver. Şüphesiz ki bağışı en çok olan sensin.

Ey Rabb’imiz! Geleceği şüphe götürmeyen bir günde sen insanları mutlaka toplayacaksın. Şüphesiz ki Allah sözünden dönmez.” (Âl-i imrân: 8-9)

Allah'a emanet olunuz.

Bâki esselamü aleyküm ve rahmetullah...


Başyazı ve Makaleler
Başyazı - Hakikati Bulmak Ve Hidayete Ermek - Ömer Öngüt
Başyazı
İsmail Yavuz
Hakikati Bulmak Ve Hidayete Ermek