Türkiye konumu itibariyle eşine ender rastlanan bir coğrafyada bulunmaktadır. Gerek jeopolitik, gerekse jeostratejik bir bölgenin en önemli kavşağında, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle inanılmaz bir potansiyele sahiptir. Fakat acıyla yaşadığımız sıkıntıların kurtuluş reçetesi olarak kimse, hiçbir iktidar bu değerli gücün farkına varamamakta, varanlar onları değerlendirmeye cesaret edememekte veya imkan bulamamaktadırlar.
Ekonomimizin düzlüğe çıkmasını sağlayabilecek, ileri teknolojiler için gerekli hemen bütün madenler ülkemizde değerlendirilmeyi beklemekte, daha doğrusu değerlendirilmemesi için türlü entrikalar çevirilmektedir. Kimine işletme izni verilmemekte, yerli üreticinin önü açılmamakta, kimi özelleştirme maskesiyle paravan şirketler vasıtasıyla yabancılara peşkeş çekilmektedir. Altın, bor, toryum, petrol ve buna benzer yeraltı madenlerimizin piyasa değeri trilyonlarca dolar olarak ifade edilmektedir. Bu değerli hazinelerimizi ele alıp işletmemiz halinde iktisadi sıkıntılarımız kalmayacak, Türkiye'nin önüne akıl almaz imkanlar çıkacaktır.
Dünyanın en değerli madeni haline gelmiş bulunan BOR madenleri bile tek başına Türkiye'nin önünü açacak veya geleceğine ipotek koyacak derecede önemlidir. Geniş kullanım alanı olan, son derece stratejik ve hayati öneme sahip Bor madenlerinin bir kısmı işlenip dünyaya pazarlanmış olsa bile milyarlarca dolarlık dış ve iç borçlarımız ödenebileceği gibi yeni ekonomik hamleler için fazlasıyla girdi sağlayacak, pek çok üstünlüğü elimize sunacak kıymete haizdir.
Gazeteci Taşkın Şenol "Arab'ın Petrolü, Türkiye'nin Bor'u" başlıklı makalesinde şunları yazmış:
"-...Diyelim ki petrol fakiriyiz. Petrolümüz yoksa bile borumuz var. Bilinen dünya bor rezervlerinin %60'dan fazlası bizim elimizde. Hem de en kalitelisi. Ve dünkü Rockefeller'in ABD başkanına 1956 yılında yazdığı mektupta belirttiği gibi bor süper staratejik maden sınıfında. Bor elementinin araya girmediği yer yok. Bor elementini süper yapan stratejik madde özelliği kullanım alanının çokluğu değil. Bir kere bilgisayar ve uzay teknolojisinin vazgeçilmez maddesi bor..." (Star, 06.03.2002)
Bor'un bir ismi "Türk Petrolü"dür. 200'ü alternatifsiz olmak üzere 250'den fazla sahada kullanılmaktadır. Kullanım alanlarının sayısı bile sayfaları bulmaktadır. ABD ve Rus yapımı uzay mekiklerinde Türk borları kullanılmaktadır. Rus Mekiklerinden birisinin isminin "Boron" olduğu bilinmektedir. ABD ordusu tarafından kullanılan ileri teknoloji ürünü savunma ve saldırı silahları ile savaş uçaklarının vazgeçilmez maddesidir. Skorsky ve Blackhawk helikopterlerinin, radara yakalanmayan F-117 uçaklarının yapımında bor kullanılmaktadır. Tomahawk gibi karadan karaya, karadan havaya, denizaltından atılan pek çok füzenin yakıtı bordur.
ABD'nin alternatif yakıt projesi denilebilecek ZIP projesi çerçevesinde 1959 yılında ürettiği XB-70 adı verilen savaş uçağının bir adı da 'Boron Bomber'dir. Uçakta kullanılan yakıt bor yakıtıdır. Bu yakıt pentaboran ya da ethy 1 borane diye bilinir. Uzun yıllar bu uçaklar kullanılmış ama bor yakıtının kullanımı bitmemiştir. Türkiye'nin uzay uydusunu fırlatan Ariane roketlerinde kullanılan yakıt bor yakıtıdır. ABD başta olmak üzere bir çok ülkede sivil ve savaş uçaklarında bordan imal edilen "Pentaboran" yakıtı kullanılmaktadır. F-117 gibi uçaklarda radarlara karşı görünmezliği, cam malzemelerde yüksek dayanıklılığı sağlayan bordur. Daha başka özellikleri de bulunmaktadır. Başta ABD olmak üzere bir çok ülkenin üniversiteleri ve özel laboratuvarlarında bor madeninin kullanım alanlarıyla ilgili hummalı çalışmalar yapılmaktadır.
Florida Üniversitesi'nde üç bilim adamı borfüzyon reaktörleri üzerinde çalışmalar yapmaktadırlar. Geliştirdikleri tasarıya göre borla çalışan nükleer santraller diğer nükleer enerjinin üzerinde avantajlara sahip. Her şeyden önce nükleer olmasına rağmen radyoaktivite üretmiyor. Bu nedenle borla çalışan santraller büyük şehirlerin merkezlerinde kurulabiliyor. Bilim adamlarının ifadelerine göre günlük 200 gram borla 100 MW enerji üretilebiliyor. Bunun anlamı 200 gram borla 100 bin kişilik bir şehrin ısınma, soğutma, aydınlatma, sanayi elektriği gibi tüm enerji ihtiyacı bir günlüğüne sağlanabiliyor. ABD son zamanlarda nükleer enerjiden yavaş yavaş vazgeçerek bor reaktörleriyle çalışan santrallere dönmeye başlamış. Bor yakıtıyla çalışan araçlar imal edilmeye başlanmış. Chrysler ve BMW şirketleri arabalar üretmişler bile. Bor motorlarında elementer bor saf oksijenle yakılıyor, petrol ve diğer enerji kaynaklarına oranla enerji çok fazla. Sıfır emisyonlu elementer bor yakıldıktan sonra atığı ayrı haznede tutuluyor, istenirse tekrar yakılıyor. Biriken atık kimyasal deyimle B203. Deniz araçlarında da bor yakıtı kullanım alanıyla ilgili çalışmalar son sürat devam etmektedir. Şu andaki stratejik değeri 2 Trilyon dolar olarak açıklanan bor madenlerinin özelleştirilmesi ve yabancı firmalara satılması için sinsi planlar yapılmaktadır.
Başka ülkelerdeki bor rezervlerinin kısa zaman içinde tükeneceği hesaplanırken Türkiye'nin rezervlerinin uzun zaman içinde bitmeyeceğini ifade ediliyor. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların başta bor olmak üzere krom, trona gibi madenlerimizin özelleştirilmelerini istemelerinin altındaki asıl nedeni araştırmamız ve ortaya koymamız gerekmektedir. Bizzat Eti Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Gözler bu oyunlara dikkat çekmektedir:
"-Hollanda'nın başını çektiği bazı AB üyesi ülkeler, bor kullanımına karşı mücadele başlattı. Bor madeninin cam sanayinde kullandırılmaması için girişimler var. Bu bizi sıkıntıya sokacak. Bor kullanımına karşı olan ülkeler borlu torbalar üzerine kurukafa işareti koyarak bu madeni tehlikeli göstermeye çalışıyorlar."
Devletin bor politikasının doğru olduğunu ve bor madenlerinin özelleştirilmemesi gerektiğini söyleyen Gözler:
"-Kullanamadığımız, çıkaramadığımız madenler bizim değildir. Türkiye'de madenciliğin problemlerini Türk madencileri çözer, başkaları değil", diyerek tehlikelere dikkat çekmektedir.
Halen dünya bor üretiminin %32'sini ABD, %28'ini Eti Holding gerçekleştirmektedir. Dünya bor piyasasının kaymağını ise daha fazla ABD yemektedir. Türkiye boru ham madde olarak satmakta, ABD rafine olarak pazarlamaktadır.
ABD'nin otomotiv sektöründeki dünya devi Chrysler firması bor-Hidrit yakıt hücresine sahip otomobil ürettiğini resmen açıklamış bulunuyor. Natrium ismini verdikleri model şöyle geliştirilmiş: Natrium sistemi, sodyum bor-hidrit paletleri ve su karışımından hidrojen gazını çıkarır. Ortaya çıkan hidrojen elektrik üreterek aracı iter ve geride kalan bor kalıntısı araçtan çıkarılarak tekrar değerlendirilebilir. Toksit ve yanıcı olmayan paletler her yerde satılabilir. Araç sahipleri arabalarında 1kg palet ve 1kg su bulundurarak bir daha benzinleri bitecek korkusundan uzak, rahatça araçlarını kullanma şansına sahip olabileceklerdir.
Bor Türk işadamlarına pahalı, dışarıya ise ucuz satılmaktadır. Bor ile ilgili teknolojinin transferi ısrarla geciktirilmekte ve gelişi önlenmektedir. Boru hammadde olarak satmak yerine rafine olarak satarak bire karşı bin kazanabiliriz. Bunun için her şeyde olduğu gibi irade, kararlılık, cesaret, azim, iyi denetim gerekmektedir. Eğer adam gibi çalışır, idare edilir ve milli bir tavır sergileyebilirsek istikbalimizi kimse karartamaz. Ama başkalarının oyunlarına alet olup yabancıların dümen suyuna girersek ne borçtan kurtulabiliriz ne de borumuzdan yeterince faydalanabiliriz.
Türk şirketlerinin üretime geçmesi ve ihracata başlamasının ardından karşılaştıkları zorlukların arkasında, tüm Avrupa ve Amerika kıtasını sarmış Hindistan'a kadar uzanmış devasa bir tröstle karşılaşılmaktadır. Her geçen gün büyüyen, bünyesine yeni yeni şirketler katarak dünya bor ve endüstriyel mineraller ve madenler piyasası üzerinde müthiş baskılar kuran ve hakimiyet sağlayan Rio Tinto, Türk borunun bütün haklarını almak için pek çok girişimde bulunmakta özelleştirilmesi için yapmadığını bırakmamaktadır.
"-Soğuk savaşın zirvede olduğu yıllarda, dünyanın bilinen en büyük bor rezervlerine sahip ABD, SSCB'nin uzay roketlerinde borlu yakıt kullandığını bilmektedir. Çünkü kendisi de Nazi Almanya'sından başarılı bir operasyonla ülkesine getirdiği Alman bilim adamlarıyla bunun üzerinde çalışmaktadır. Ancak yakıt üretiminde kullanılacak kalite bor, Türk bor cevheridir. ABD'nin SSCB'nin Sputnık 1 ve 2 projeleri karşısında aldığı soğuk savaş yenilgileri nedeniyle, SSCB'nin Avrupa üzerinden Türk borlarını almasının önüne geçilmek üzere Türkiye'den ihraç edilen Bor cevherlerini taşıyan gemiler ve yükleri Çanakkale boğazını geçip uluslararası sulara girer girmez ABD donanması tarafından müsadere edilir. Türk bor cevherleri ABD tarafından ablukaya alınmıştır." (Bor Gerçeği, sh: 81)
Adı geçen kitapta İsmet İnönü'nün 1968 yılındaki bir beyanına rastlamaktayız.
"-Bügün memleketimizdeki Boraks cevheri üzerinde yabancı bir oyun planlanmaktadır. Oyunun hedefi Türkiye'yi bu kaynağından mahrum bırakmaktır. Bunun oyuncuları kapı kapı dolaşmaktadırlar. Herkese ihtar ederiz ki, bu oyunu neticesiz bırakmaya, Türkiye'nin boraks üzerinde hiçbir tekel kurdurulmamasına kesinlikle kararlıyız." (sh.90)
Sinan Aygün de borun özelleştirilmemesi gerektiğine işaret ediyor ve şöyle diyor:
"-750 milyar dolarlık bir kaynağın alelacele elden çıkarılarak, çocuklarımızın geleceğine ipotek koymak, kabul edilebilecek durum değildir. Devletin elinde gerçekten özelleştirilmesi gereken kuruluşlar, tüm zararlarına rağmen hala kamu kurumu olarak faaliyetlerine devam ederken, ülkeyi kurtaracak bir kaynağın özelleştirileceğinin açıklanması akıl ve insafla bağdaşmaz. Bor'un özelleştirilmesi için gerekli şart ve koşullar oluşmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının sembollerinden olan bor madenlerinin devlet eliyle işetilmesi kanuni bir zorunluluktur. Türkiye'nin yüksek menfaatlerinin korunması için yasa kesinlikle değiştirilmemelidir. Önemi giderek artan bor'un özelleştirilmesine, ülkesinin menfaatini düşünen hiç kimse "evet" diyemez ve diyenler ise "vebal" altında kalır".
Eşsiz değere sahip bor Türkiye'nin geleceğinin garantilerinden birisidir. Gelişmiş ülke sanayilerinin vazgeçilmez temel girdisi olan bor; tıpkı evde pişirdiğimiz her yemeğe attığımız bir tutam tuz gibi sanayi üretim mutfakları olan hammadde hazırlama departmanlarının, üretimde kullanılacak hammadde içine ppm seviyesinde %30'lara kadar kattığı olmazsa olmaz bir girdidir. Bu anlamda ham ve rafine bor ürünleri "Sanayinin Tuzu" ünvanını haklı olarak elinde tutmaktadır.
Bunun yanında bor her türlü cam sanayisinde, fotoğraf ve görüş sistemlerinde, spor malzemeleri imalatında, elektrik, bilgisayar, ileri teknoloji endüstrilerinde, uzay ve havacılık sanayinde, askeri alanda, tıbbi cihaz ve ilaç sanayinde, tarımda, gemi inşasında, nükleer alanlarda sayılamayacak kadar çok alanda hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Borun önümüzdeki yıllarda önemli miktarda kullanılabileceği bir üretim dalı da çimento sanayidir ki Avrupa çimento sanayi halen bor'dan faydalanmaktadır.
Bor ile ilgili yürütülen bir kısım çalışmalardan bahsederek konuyu nihayetlendirelim. Bugün ABD ordusu tarafından kullanılan ileri teknoloji ürünü savunma ve saldırı silahları ile savaş uçaklarının tamamı Zip yada Hermes olarak adlandırılan projenin ürünüdürler. Halihazırda bor minarellerinden altıyüzün üzerinde farklı kompozisyonda yakıt üretilerek Amerika Patent Ofisi'nden patenti alınmıştır. Uçak ve havacılık endüstrisinde bor kullanımı giderek artan bir seyir izlemektedir. Fransız Mirage uçaklarının neredeyse tamamı bor, bordan mamül cam elyafı ve karbon kompozitlerden yapılmaktadır.
Bor minarellerinin Kara ve Deniz ulaşımında kullanılan araçlarda da üretim aşamasında olduğu bilinmektedir. Bor motorlarında yanmanın oldukça basit bir hale getirildiği, aynı zamanda bütün yakıtın motor içerisinde yanmasının sağlandığı, yanma sonucu oluşan ve biriktirilen katı atık külünün de istenirse hava ile yakılmasına müsade edildiği, bor yakıtı kullanılacak araçların yakıt tankı yerine yakıt makarası ile çalışacak düzeneklere sahip olacakları ve bu motorların çevre dostu olduğu, gaz emisyonunun sıfır düzeyinde bulunduğu bilim adamlarınca ifade edilmektedir.
Bor madenciliğinde tekelleşmenin öncülüğünü Rio Tinto ve ona bağlı US. Borax yapmaktadır. Avrupa merkezli çok uluslu şirketler -Avrupa’da bulunmadığı için- bor madenleri açısından sağlam ve istikrarlı hammadde kaynağı arayışı içindedirler.
Bu şartlar altında yapılacak özelleştirme, büyük bir servetin Çok Uluslu Şirketler'e çok ucuz bir fiyatla tam anlamıyla altın bir tepsi içinde ikram edilmesi demektir.