Kendini dünyanın jandarması zanneden ABD, Afganistan’ı binlerce insanın kanı pahasına işgal edip bu zavallı memleketin zenginliklerinin üzerine konduktan sonra, ince planlarının gereği kendi büyütüp beslediği ve iktidara getirdiği Saddam’ı devirme adıyla Ortadoğu’nun zenginliklerini sömürmek üzere önce Irak’ı vuracak, sonra diğer bölge ülkelerine birer birer saldıracak. Suudi Arabistan gibi çok önemli bir müttefikini safdışı bırakacak; Mısır, Ürdün, Suriye, İran yahudilerin “Dünya Saltanatı” için tarumar edildikten sonra Türkiye’ye sıra gelecektir.
Yahudi hegamonyası için ABD’ne bir fiyat biçilmiştir. Bu devlet her geçen gün biraz daha köhneleşerek, zulümlerini artırarak “Demokrasi, insan hakları, kökten dinciliğe karşı mücadele, terörizme karşı ortak işbirliği” gibi sahte sloganlarla aslında içini kemiren yahudi sermayesinin doymak bilmeyen iştahını tatmin etmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Şimdiden Irak işgal edilmiş bulunuyor. Başkan Bush ve yanındaki ekip her geçen gün yalnızlığa itilmektedir. Gerek ülke içinde ve gerek ülke dışındaki destekçiler azalmaktadır. Amerika’daki kan emiciler kan istediklerinden Irak mecburen işgal edilmeli, yahudilerin tekelinde kukla bir Kürdistan fiiliyata geçirilmeli, “Nil’den Fırat’a kadar” topraklarda yahudinin nihaî hedefi gerçekleşmelidir.
Şimdiki ABD’ne bir bakmakta fayda var:
“Yolsuzluklar alabildiğince artmış, bizzat başkan Bush yolsuzlukların içinde çırpınmaktadır. Amerikan toplumu korkunç bir ahlâki bunalımın içinde çırpınmakta ve her geçen gün biraz daha batmaktadır. Başkan ve ekibi yolsuzluklara karşı şaşırmış durumdadır. Yolsuzlukları araştırmak için görevlendirdiği bakan yardımcısını bile bizzat yolsuzluk yapan bir şirketin yöneticisi olduğu ortaya çıkmış, gayr-i meşru ilişkiler görülmedik şekilde artmış. Fuhuş önlenemez şekilde toplumu pisliğin içine yuvarlamış, evlilik dışı ilişkiler nedeniyle gayr-i meşru doğumlar grafiği yükselmiştir. Cinayetler, öldürmeler, soygunlar, gasplar, yaralamalar, tecavüzler aşırı derecede artmıştır. Cezaevleri dolup taşmaktadır. Çocuklar bile alkol batağında boğulmaktadır. Yirmi milyon çocuğun alkol kullandığı tesbit edilmiştir. Elli milyondan fazla kişi yoksulluk sınırının altında sefil bir hayat yaşamaya mahkûm edilmiştir. Gasp olayları, çeteler güçlenmektedir. Bu toplumda akla gelen her türlü rezalet yaşanmaktadır. Dünya uyuşturucu kullanımının %60’ı bu ülkededir. Ve dünyanın en borçlu ülkesi ABD’dir. İntiharlarla toplumunu uçuruma sürükleyen ABD yönetimi başka milletleri ve devletleri de uçuruma atmayı denemektedir. Afganistan ve Irak bir paranoya sıkıntısının yansımasıdır. ABD’nde yahudilerin tekelindeki silah sanayii sıkıntısını gidermek için ipleri elinde bulundurduğu Amerikan yönetimini savaş alanlarına yönlendirmeli ve kasasını doldurmalıdır. Bu ülkenin silah sanayisi yahudilerin elindedir.Hazineye âit yüzlerce milyar dolar silah şirketlerinin kasasına gitmektedir. Silah fabrikaları aylardır günde üç vardiya ile gece-gündüz harıl harıl çalışmaktadır. Bu silahların satılması için pazarlar kurulmalı, alıcılar tesbit edilmeli dost-düşman birbirlerine kırdırılmalıdır.
Dünya iki kutupluluktan tek kutuplu hale getirildi. Bu bölgelerin zenginliklerini elde etmek ABD’nin yönetimini elinde tutan bir avuç müstemleke azgınlarının asıl amacıdır.
ABD, Kuveyt’i işgali üzerine Körfez Savaşı’nı yaptığı zaman 40’dan fazla ülkeden destek görürken şimdi kendi içinde bile giderek yalnızlaşmaktadır. Bizzat başkanın Güvenlik Danışmanı Z. Brzezinski bile “ABD küresel gangaster olmamalıdır.” demektedir. Irak’ın vurulması için ellerinde yeterli delilin olmadığını bizzat Dışişleri Bakanı Colin Powel söylemektedir.
Yakın zamanlarda bu ülkede 15 şirket iflas ederek 400 milyar dolar zarara neden olmuştur. Suudi hanedanının ABD bankalarındaki 800 milyar dolarlık paraları yavaş yavaş çekilmektedir. Bunlar çok önemli kayıplardır. Bu kayıpların telâfisi için Irak’ın vurulması, bölge ülkelerinin yağmalanması gerekmektedir. Bütün planlar tamamlanmış gözüküyor. Yahudi asıllı CIA başkanı George Tenet bile “Irak’a saldırı ile Akdeniz’den Himalayalar’a kadar uzanan İslâm kuşağında ABD’ne karşı nefret artacaktır.” demektedir.
ABD’nin iç yüzünü yazar Michael Rupperf’ten bir alıntı ile görelim:
“Ladin, dünya uyuşturucu üretiminin %70’ine sahip olan Afganistan’daki Hint Keneviri ve Haşhaş tarlalarını yakarak ABD’nin (2000 yılında) 350 milyar dolar kazanmasını önlemiştir.” demektedir.
Bu cesur yazarın bu açıklamalarından bir hafta sonra trafik kazası süsü verilerek öldürüldüğünü öğreniyoruz. Amerikan piyasasına yılda 1 Trilyon dolar uyuşturucu parasının girdiğini ve bunun 300 milyar dolarının aklandığını, Taliban hareketinin lideri Molla Ömer’in 2000 yılında BM Teşkilatı ile yaptığı sözleşme gereği afyon ekiminin yasaklanması, haşhaş üretiminin durdurulmasından sonra Amerikan piyasası durgunluğa geçmiş, daha önce besleyip büyüttükleri ve Afganistan’a musallat ettikleri Taliban’ın güya; kadınları sokağa çıkarmadıklarını, zorladıklarını, işkence yaptıklarını, demokrasiyi öldürdüklerini bahane ederek Şanghay Beşlisi’ne Orta Asya petrollerini, doğal gazını, yer altı servetlerini kaptırmamak için Ladin’i kullanarak bu ülke işgal edilmiştir.
Irak’ın elinde sanıldığı gibi kitle imha silahlarının olmadığı bizzat BM denetçilerinin raporlarıyla tesbit edilmiştir. Sonra Irak’ta Saddam’ı işbaşına getirenlerin de Amerikan sermayesi ve yardımı olduğu artık gün ışığına çıkmış bir gerçektir. İkiz Kuleler’e saldırıya kadar ABD’nin UNİCAL şirketi Taliban’a paralar yağdırıyordu.
“Saddam Beyrut’ta ABD Büyükelçilik binasında sürgünde iken CIA yetkilileri ile gizli bir belge imzalar. O günlerde Irak Muhafız Birliği Komutanı ajanıdır. Kansız bir saray darbesi ile Saddam, devlet başkanlığı yardımcılığına getirilir. Kadrosunu kuran Saddam yeni bir darbe ile devlet başkanı olur. ABD’nin isteği üzerine İran’a saldırır ve bu savaş yıllarca devam eder. Saddam ABD’ne son derece bağlıdır. Her türlü tavizi verir ve protokol esaslarına titizlikle uyar. Ancak adını mezara kadar açıklamayacağına yemin ettiği bir lider onun dikkatini çeker. “Washington büyük bir hazırlık içindedir. Arabistan, Kuveyt ve İsrail’in ortak olduğu plana göre; İran’a karşı zafer kazanmaları engellenecek, Irak zayıflatılacak ve savaştan sonra en az üç parçaya bölünecektir. İşte burada ipler kopar. Saddam Körfez Savaşı’ndan sonra Amerika’ya cephe alır.” (Neden Saddam? M. Necati Özfatura. Türkiye)
Görüldüğü gibi Amerika ve içinde etkili kimseler diğer ülkeleri yutmak için ne tür dolaplar çevirmekte ve ihanetlerine yardımcılar bulmaktadır. Körfez Savaşı’ndan sonra Irak fiilen parçalara bölünmüş durumdadır. Sıra bunun resmen tatbikata konulmasına gelmiştir. Kürtler resmen devletlerini kurmuşlar, Şiiler fırsat kolluyor, Türkmenler haklarını kazanmak için çalışıyor. İsrail bizim GAP yöresinde bol bol toprak satın alıyor, böylece Türkiye adı konmamış bir savaşın içine çekilmiş bulunuyor. Körfez Savaşı ile kurulan Kürt devletinin mevcudiyetini önleyemeyen Barzani gibi Kürt liderlere Kırmızı pasaport ile her türlü kolaylığı sağlayan Türkiye yeni gelişmeleri göğüslemek gücünden mahrum bırakılmıştır.
Kuzey Irak’ta Kürt Devleti savaş sebebidir gibi ifadelere aldırmayınız. ABD’nin savaş yükünü çekmesi için Türkiye bir savaşın içine adım adım çekilmelidir. Musul-Kerkük petrollerini bize yedirmezler. Sonra Dicle ve Fırat sularını bizden fazla düşünmektedirler. Geleceğin savaşlarının “Su Savaşları” olacağı tezi her geçen gün ağırlığını daha fazla hissettirmektedir. Irak’a saldırı ABD için bir sonun başlangıcı olacak değişmeleri ve gelişmeleri beraberinde getirecektir. Dünya adım adım büyük bir ateşin içine atılmak üzeredir. Bu savaşlardan yahudiler kazançlı çıkmak istemektedirler ama onlara çok ağır bedellere mal olacağını hesap etmiyorlar.
Bölge ülkelerinde ABD’ne karşı giderek derinleşen bir düşmanlık tavrı kendini hissettirmeye başlamıştır. Suudi Arabistan yaptıklarının hesabını verecektir. Ürdün uydu olmanın faturasını ödeyecektir. Mısır şimdiden Süveyş kanalı’nı olası bir saldırıda ABD gemilerine kapatacağını bildirmiştir. Suriye namlunun ucundadır. İran zaten uzun yıllardır işgal planlarıyla terörist devlet olarak görülmektedir. İsrail’in milli ülküsü için Türkiye hesap dışı bırakılamaz. ABD’nde savaşı körükleyen şahinlere göre Saddam’ın devrilmesi için Bush yönetimi hazırlanmış bulunuyor. Afganistan’ın işgalinde Ladin ve Taliban bahane idi, kullanıldılar işleri bitti; işgalden sonra hergün bombalar yağmaya devam ediyor. İşbaşına kukla Karzai getirildi, onun da âkıbeti meçhul. Saddam da bahane. Dünyanın en zengin petrol yataklarının bulunduğu ve ABD’nin en önemli petrol ithal! ettiği yataklar Körfez bölgesinde bulunmaktadır. Bu petroller başkasına yedirilmemelidir. İşgal bunun için elzemdir.
ABD Irak planını açıklamış bulunuyor. Terörle mücadele, kimyasal silahların imha edilmesi gibi bahanelerle işgale resmi kılıf arayan yahudi güdümlü Amerika “İkinci Cephe” adını verdiği bir planı yürürlüğe koymak için hazırlıklarını yapmıştır.
Plan şunu içeriyor:
“Saddam’a karşı olanlar güçlendirilecekler. Ulusal Konsey’e bağlı 200 kişi özel olarak eğitilecek. Bu kişiler Saddam muhalifi değişik grupları eğitecekler. Silahlandırılan Şiiler ayaklandırılacaklar ve güney Irak’ı işgal edecekler. Kuzey Irak’taki 70 bin silahlı Kürt Musul ve Kerkük’ü ele geçirecekler. Bazı generaller içte çalışacaklar. Irak şehirleri Afganistan’da olduğu gibi havadan binlerce ton bombalarla harabeye çevrilecek. Şiilere ve Kürtlere her türlü destek sağlanacak...”
Afganistan’da vaktiyle Taliban’ın üst düzey 200 kişisi özel olarak eğitilmiş, milyarlarca dolarlık yardım yapılmış, Herat’tan isyan etmeleri sağlanmış ve Kuzey İttifakı diye bilinen grupların desteği ile Afganistan işgal edilmişti. Aynı plan bu defa zenginlikler kaynağı Irak ve bölge ülkeler üzerinde uygulanacaktır.
Düne kadar Musul-Kerkük’ü ağzına almayan, alanları mesnetsiz iddialarla yaftalayan kişiler şimdi Misak-ı Milli sınırlarından bahseder olmuşlardır. Bugüne kadar neredeydiler? Amerika, İngiltere ve İsrail’in Musul ve Kerkük’ü bize kaptıracaklarını hayal etmek ahmaklıktır. Neden 1925’te bu bölge bizden koparıldı?Kaldı ki o zamanlar su, bugünkü kadar kıymetli değildi. Biraz tarih, biraz coğrafya, biraz da strateji bilenler işin kolay olmayacağını anlarlar. Türkiye’ye büyük vaadler yapıldı, millet olarak çok korkunç faturalar ödedik. Körfez Savaşı’ndan sonra 100 milyar dolar kaybımız oldu, resmi istatistiklere göre. Şimdiki olacak bir savaştaki kaybımızı hesap ediniz. Türkler Afganistan’da devre dışı bırakıldılar, Irak’ta da devre dışı bırakılacaklardır. Bakmayın siz Türkmenlerin ABD’ne ve İngiltere’ye çağırılmalarına. Yine ezilen, yok olan, ölen biz olacağız ve bundan başkaları faydalanacak.
Bölge ülkeleri bundan sonra aslâ huzuru bulamayacaklardır. Suudi Arabistan’da ABD mallarına boykot başlamış. ABD Suudi pazarını kaybetmek üzere. Barzani kuvvetleri Musul’u, Talabani ise Kerkük’ü işgal etmek üzere hazırlıklarını tamamlamışlar. Hedefte Büyük İsrail’in yanı sıra sırada Kafkaslarda ikinci bir İsrail yapılmak istenen Büyük Ermenistan var.
Irak’a saldırı ile yüzbinlerce insanın kitle imha silahları ile ölmesi an meselesidir. Irak’ta silah olduğu iddia edilen yerler bir bir aranmasına rağmen ele bir şey geçmemiştir. Oysa gerek Ermenistan ve gerek İsrail’in elinde korkunç silahların olduğu bilinmektedir. İsrail tam bir nükleer silah deposu haline gelmiştir. 400 nükleer füze, kitle imha silahları, Şarbon mikropları, tanklar, uçaklar, zırhlı araçlar ve Almanya’da inşa edilen Nükleer denizaltı. Şaron İsrail’in ve aynı zamanda ABD’nin de başkanıdır, kimse bunun farkında değil.
CIA bile son raporunda Saddam’ın son iki yıldır hiçbir terör olayına doğrudan veya dolaylı olarak katılmadığını, destek vermediğini ifade edilmektedir. Saddam günah keçisi olarak görülmektedir. Amerika kendi ajanı bir lider vasıtasıyla bölge ülkelerinin petrollerini hortumlamak istemektedir.
Prof. Dr. Ümit Özdağ (Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi Başkanı) konumuzla ilgili olarak şunları söylemektedir:
“Şu anda bölgede bütün teknik hazırlıklarını tamamlamış ve resmen ilân edilmek için uygun zamanı bekleyen bir Kürt devleti mevcuttur. ABD’nin Saddam’ı devirmek için yapacağı herhangi geniş kapsamlı bir müdahaleden faydalanmak isteyecek olan Barzani ve Talabani derhal Musul ve Kerkük’e saldıracak, bu kentleri ele geçirdikleri gün bağımsız Kürt devleti ilân edilecektir...”
Bu arada bu iki kürt aşiret reisinin anlaştıklarını ve Barzani’nin yahudi asıllı olduğunu hatırlatalım. Türkmenler yine devre dışı kalmaya mahkûm edilmiş görünüyor.
ABD’nde 800 milyar dolarlık paraları, yatırımları olan Suudi hanedanlığı, yaptığının cezasını er-geç ödeyecektir. Suudi Arabistan ABD’nin Suudi iktidarını desteklemek için verdiği söze karşılık bu ülkeye petrol ihraç etme garantisi vererek petrole ortak olmasını sağlamıştır. Körfez Savaşı ile ülke topraklarında üs verdi, savaşın masrafının önemli bir kısmını ödedi. Şimdi ise Pentagon’da alınan bir kararla Suudiler düşman ilân edilmişler ve petrol kuyularının işgali için karar almışlar. Suudiler şimdiden milyarlarca dolarını ABD bankalarından çekmeye başlamışlar ve tabii ki üç Suudi prensi bu işleri yaptıktan üç hafta sonra bilinmeyen nedenlerle ölmüşler! Suudilerde diğerleri gibi yaptıklarının cezalarını ödeyeceklerdir. Şimdi ABD için Suudi Arabistan bölgede en tehlikeli devlet haline gelmiştir! Çünkü sıra ondadır, bir kılıf uydurulmalı ve işgal için zemin hazırlanmalıdır. Planın bir gereği olarak da ABD’ndeki Suudi dolarlarına el konulması gündeme getirilmektedir.
Türkiye’nin rolü de ilgililer tarafından şöyle biçilmiş. Eski CIA başkanı Wollsey:
“Irak operasyonu için yüz binlerce ABD askerine, düzinelerce müttefike gerek yok, tek anahtar ülke Türkiye’dir, onların desteği yeter. Petrol ve Kuzey Irak’ta istikrar sözü verilmelidir...”
Musul-Kerkük sözü de verilmiş midir?Apo’nun bizim devletin cezaevinden talimat vermeye kalkması ve uyum yasalarının biran önce yürürlüğe konulmasını bizim siyasetçilerden daha fazla istemesi nasıl izah edilmeli?
ABD; Kafkasya, Orta Asya, Hazar petrollerinden sonra petrol kartellerinin istekleri ve Büyük İsrail için Ortadoğu’nun petrollerinin tamamına sahip olmak peşindedir. ABD’nin Ortadoğu’da kontrol edemediği iki petrol ülkesi İran ve Irak’tır. Bunun için şimdilik Irak seçilmiştir. Saddam Irak’ı kitle imha silahları denetimi için BM denetçilerine açmasına rağmen Başkan Bush, CIA ve Pentagon’a Irak’a askeri operasyon planları için talimat vermiştir. İngiltere’de bu saldırıyı onaylamıştır.
Böyle bir savaşın başlamasıyla dünyayı saracak ateşin kıvılcımı çakılmış olacaktır. ABD’nin ve dünyanın çekeceği daha çok acılar var.