Hakk Celle ve Alâ Hazretleri Kur’an-ı kerim’inde şöyle buyurmaktadır:
“O takvâ sahipleri ki bollukta ve darlıkta Allah için infak ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını affederler. Allah da güzel davrananları sever.” (Âl-i imrân: 134)
Öfkelenmemek, öfkelenildiği zaman bağışlayıcı olmak insanın vasıflanabileceği en yüksek ahlâkî değerlerdir. Yüce Mevlâmız bu yüce vasıfa sahip olabilmek için gayret göstermemizi emir buyurmaktadır. Fakat zulmedeni affetmek, öfkeye hakim olmayı nefse kabul ettirmek ve bunu uygulamak ise şüphesiz pek zordur. Ağır gelmeyecek amellerle cenneti kazanmak mümkün müdür? Elbetteki değildir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu gerçeği şöyle açıklamaktadırlar:
“Cennet nefsin hoşlanmayacağı amellerle kuşatılmıştır.” (Tirmizî)
Yine Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
“Güçlü olmak, başkalarını kaldırıp yere sermekle olmaz. Gerçek anlamda güçlü kimse kızdığı anda kendini zapteden kimsedir.” (Buhârî - Müslim)
Görülüyor ki Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerde öfkeye hakim olmak övülmektedir. Öfkenin galip gelmesi kötü bir huydur. Öfkenin aslı ateştendir, kişinin en büyük düşmanı şeytan ve nefistir. Öfke de bu iki şeyden doğar.
Nitekim Kur’an-ı kerim’de şeytan hakkında:
“Beni ateşten yarattın, Âdem’i ise topraktan yarattın.” (Sâd: 76)
O halde öfkelenen insanın daha çok şeytanla ilgisi olduğu anlaşılıyor.
Peygamber Efendimiz bir diğer Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Sirkenin balı bozduğu gibi kötü ahlâkta amel ve ibadeti bozar.” (Münâvî)
Kızmaktan kurtulmak tamamen mümkün olmadığına göre öfkeyi yenmek mühimdir. Bu iki düşmanla bütün zorluğa rağmen onları yeninceye kadar mücadele etmek, nefsin şehvetini ezmede daha kuvvetli olacaktır. Öfkelenecek durumlarda sabredici ve affedici olmaktan üstün hiçbir iş yoktur.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Kim sabreder, kendine yapılan kötülüğü affederse, şüphesiz ki mühim işlerden birisidir.” (Şurâ: 43)
“Sabredenlere ecir ve mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zümer: 10)
Aksi taktirde sabretmeyip öfkeye kapılmak, insanı çok kötü durumlara düşürür. İnsana istemediği, sonradan pişman olacağı işleri yaptırır. Hatta bazen yuvalar yıkılır, yuvalar yıkılmasa da eşlerin öfkeli davranış ve sözleri, çocuklara etki ederek onların da öfkeli bir insan olarak yetişmelerine sebep olur.
Öfke yüzünden birçok cinayetler işlenir, kalpler kırılır, dostluklar biter. Bazen kızılan kimseye eza vermeye sevkeder. Kişi öfkesini yenemeyince başkalarına saldırır, üstünü başını yırtar, kendini cezalandırır.
Atalarımız: “Öfkeyle kalkan zararla oturur.” demişlerdir.
Böyle durumlarda öfkeli insanları sakinleştirmeli, cevap vermemelidir. Ayrıca sabır gösterildiği için Hazret-i Allah’ın lütfuna ve rızâsına mazhar olunur.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz hiçbir zaman nefsi için öfkesine kapılmamış ve intikam almamıştır. Ancak Allah’ın emirlerinin çiğnenmesine de müsaade etmemiştir. İslâm’da nefis için değil de Allah için kızmak güzeldir. Nefsin isteği reddelilir amma, Allah’ın isteği yerine getirilir. Allah için sevme, Allah için kızma müminlerin vasfıdır. Bunun bir örneği de şu Hadis-i şerif’te anlatılmaktadır:
İbn-i Mesud -radiyallahu anh-anlatıyor:
“Bir adam gelerek Resulullah Aleyhisselâm’a: ‘Ben sabah namazına falancı yüzünden gelemiyorum, çünkü fazla uzatıyor.’ dedi.
Ben Resulullah’ı o günkü kadar öfkelendiğini hiç mi hiç görmedim. Öfkeyle şöyle dedi:
“Ey insanlar! Sizden bazıları nefret ettiricidir. Hanginiz halka namaz kıldırırsa kısa tutsun, zira cemaatte hasta var, yaşlı var ve ihtiyaç sahibi var.”
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Muhammed Allah’ın peygamber’idir. Onunla beraber bulunanlar da kâfirlere karşı çok çetin ve sert, birbirlerine karşı çok merhametlidir.” (Fetih: 29)
“Ey peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihad et. Onlara karşı sert davran!” (Tevbe: 73)
İnsanın her zaman sabretmesi kolay değildir. Şeytan insanı feverana kışkırtır. Bu durumda Allah’ın sevgisini kazanmak için öfkemize nasıl hakim olmalıyız?
Âl-i imrân sûre-i şerif’inin 134. Âyet-i kerime’sinde Allah-u Teâlâ öfkesini yenenlerin güzel davranış gösterdiklerini, 136. Âyet-i kerime’sinde de sabredenleri sevdiğini buyurmaktadır. Bu Âyet-i kerime’leri düşünürsek Allah sevgisi, öfkeyi örter. Bu konuda Peygamberimiz’in Hadis-i şerif’leri de bize büyük bir kolaylık gösterecektir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmaktadırlar:
“Öfke şeytandandır, şeytan ise ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” (Ebu Dâvud)
“Biriniz ayakta iken öfkelenince hemen otursun, öfkesi geçerse ne âlâ, geçmezse yatsın.” (Ebu Dâvud)
Hazret-i Muaz bin Cebel -radiyallahu anh- anlatıyor:
“İki kişi Resulullah Aleyhisselâm’ın huzurunda küfürleştiler. Öyle ki birinin yüzünde, diğerine karşı öfkesi gözüküyordu. Resulullah:
“Ben bir kelime biliyorum eğer onu söyleyecek olursa kendinden zuhur eden öfke giderdi:
Eûzubillâhi mineşşeytanirraciym.” buyurdular.” (Tirmizî)
Allah’ım bizi öfkesini yenenlerden ve sabredenlerden eylesin. Âmin.