Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
GÜNDEM - Türkiye Çok Güzel(!) İdare Ediliyor - Ömer Öngüt
Türkiye Çok Güzel(!) İdare Ediliyor
GÜNDEM
Şinasi Çapa
1 Temmuz 2002

 

Türkiye Çok Güzel(!) İdare Ediliyor

 

Ekonomi, siyaset, kültür, ahlâk, iç ve dış itibarımız emin eller(!) tarafından güzel idare ediliyor.

Sanayicisi, işadamı, yatırımcısı, esnafı, işçisi, memuru, köylüsü, çiftçisi içinde yaşadığı ortamın asıl sebebini öğrenmeden, detaylarını irdelemeden zaman zaman kazan kaynatıyor, grev yapıyor, hak talebinde bulunuyor ama seçim zamanlarında yine sandıklarda kendilerini rahatlatacak(!) kadrolar için oy kullanıyor, çalışmalar yapıyor. Milletin büyük çoğunluğu bu mantığın, bu sığ düşüncenin içinde yaşıyor.

TÜSİAV Başkanı Veli Sarıtoprak: “-Türkiye’nin borcunu borç ile ödeme yoluna gitmesi yüzünden, IMF ve Dünya Bankası’nın kontrolüne giriyoruz. Onların emir eri olduk. Parayı veren ülke, parayı alan ülkeye istediği düdüğü çaldırır...” demektedir. IMF ve Dünya Bankası kebap yemeye bayılan yetkili memurları vasıtasıyla hükümeti yedeğine alarak istediği yasaları birer birer Meclis’ten geçirmiştir. Milletin olan-bitenden haberi olmamıştır. Siyasiler ısrarla “Durum çok iyi” demelerine rağmen Kemal Derviş’in durumun iyi olmadığını söylemesi üzerine piyasalar dalgalanmaya, dolar fiyatları yükselmeye, faizler çıldırmaya başlamıştır.

IMF, Türkiye’deki isteklerinin başüstüne alınıp uygulanmasından son derece memnun ki “Türkiye iyi yolda!” yollu sözlerle ipotek altına alındığımızın işaretini vermektedir. Girdiği ülkeyi felaketler yumağı haline sokan bu küresel-çokuluslu sermayenin güdümündeki bu kuruluş çıkarılan kasıtlı krizlerle Türkiye’nin tarımını, hayvancılığını, sanayisini çökertmiş, 3 milyon kişinin işsiz kalmasına sebep olmuştur. Hükümet IMF istekleri doğrultusunda yeni memur alımları yapamayacak, fazla istihdamın yarısı emekli edilecek, böylece yeni işsizler ortaya çıkacak.

IMF ve Dünya Bankası kendi başına bağımsız kuruluşlar değildir. Bağlı oldukları odaklar çokuluslu şirketlerdir. Onların başındaki kimselerdir. Bugüne kadar IMF tarafından desteklenip huzura kavuşmuş tek bir ülke yoktur. Girdiği ülkeyi perişan etmiştir. Dünyadaki açlıkların, kıtlıkların, sömürgeci zihniyetlerin, sefilliklerin arkasındaki güç de bunlardır. Son örneği Arjantin ve Türkiye’de görmekteyiz. Asıl felaketler önümüzdeki yıllarda başgösterecek, millet ve iktidar sahipleri ektiğini pahalı biçeceklerdir.

Memur açlık sınırının altında inlemeye devam ediyor, esnaf durmadan kepenk kapatıyor, sanayi bitiş noktasında, çoğu sanayici ve iş adamı üretimi durdurmuş, kimisi yurt dışına kaçmıştır. Hedeflenen büyüme hızına ulaşılamamış, üretim ve büyüme durmuş, vergiler bel büküyor, alınanlar, iç borç faizlerini bile karşılamıyor. Rüşvet zaten kronikleşmiş, onsuz iş görülmüyor. Her ihalenin altında %15 rüşvet komisyonu özel çalışıyor. Derviş: “Mayıs ile birlikte büyüme başlayacak” demişti, küçülme devam ediyor. Türkiye’den kaçıp Romanya’da iş yapan Türk müteşebbis sayısı şu anda 7800 civarında.

Yurt dışından yabancı sermaye girişi sağlanacak yollu laflar ediliyordu, bir türlü dış sermaye yatırım için gelmiyor. Sermaye girişi bakımından 137 ülke içinde 122. sıradayız. Tasarruf uygulanacaktı. Memur işçi, esnaf için gayet güzel uyguluyor. Milletin sayın vekilleri bizzat Meclis tarafından masrafları karşılanarak eşleriyle birlikte 32’si tatil için İspanya’ya gönderilmişler. Başka ülkelere gidenleri siz araştırınız. Sosyal tesislerde azalma yok, lojmanlar inşa ediliyor, yeni makam araçları tahsis ediliyor.

Faizler yüksek, her gün artıyor, elinde parası olan yatırım yerine faizi tercih ediyor, iş adamı parayı yüksek kâr için faize yatırıyor. Borsa çarkı işlemeye devam ediyor. Siyasi amaçlarla çıkarılan kriz sonrasında Türkiye kıyısı köşesi, her kesimi derinden bir sıkıntıya sokulmuştur. Bir yıl içinde GSMH 1000 Dolar azalarak 2300 dolara düşmüştür. Yolsuzluklar bitmemiş, savurganlık kudurganlık haline gelmiş, ihalelerdeki kirli işler devam ediyor. Devlet mekanizmalarında adaletli denetim yok. Enerjide dışa bağımlı bir ülke konumundayız. 110 milyar dolar dış borç, faiziyle birlikte ödenmeyi bekliyor. Katrilyonlarca iç borç bulunmaktadır.

Cumhuriyet döneminin en ağır buhranları, sıkıntıları yaşanıyor. İntihar vak’aları artmaktadır. Boşanmalar çoğalmış, insanlarımız ruhi çöküntülerin içine düşmektedir. Milyonlarca işsiz sokakları doldururken büyükşehirlerde işsiz kalan 3 binden fazla yönetici ve uzman iş arıyor. Birçoğu yurt dışına kaçmanın çarelerini arıyor. Türkiye 2003 yılında yüklü miktarda dış borç ödeyecek. Bunu nasıl başaracak?

Zamlar gece yarısı operasyonlarıyla sağanak gibi yağıyor. Benzin dünyada en yüksek fiyatla bizde satılıyor. Çiftçi kota uygulanan ekim alanları nedeniyle çok zor durumda. Gübre fiyatları, ilaçlar, makine parçaları alınamaz şekilde pahalı. Traktörlerini satıyorlar.

Bizzat devletin içinde bulunduğu halden üst düzey bir yetkili şikayetçi oluyor. Tarım bakanı: “-Türkiye’de gübre ve mazot fiyatları çok yüksek. Özellikle gübrede büyük yolsuzluklar yaşanıyor. Gübreyi üreten de, ithal eden de, satan da çıkarcı adamdır. Yolsuzluğu yapana 7 trilyon ceza veriliyor. Demek ki götürdükleri 700 trilyon...” diyor.

ABD, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde haberleşme devletin elindedir ve özelleştirme asla düşünülmezken bizim ülkemizde Telekom’un özelleştirilmek istenmesinin izahı mümkün müdür? 3.5 milyar dolarla özelleştirilsin inadında bulunanlar kimdir ve kimin adına çalışmaktadırlar? Tütüncülük yok edildi. Şeker yasası, buğday yasası, madenler vs. hepsi birden oldu-bittilerle Türk milletinin insiyatifinden çıkarılarak milleti aç-susuz, çaresiz bırakmak, esir köle durumuna düşürmek, sosyal patlamalara yol açmak, memleketi parçalara bölerek yok etmek için içerdekiler ve dışardakiler elbirliği ile iyi çalışıyorlar. Yine çokuluslu bir şebekenin iç ve dış çalımlarıyla karşı karşıyayız.

Türkiye tarım ve hayvancılık ülkesiyken şimdi tarım ürünleri, hayvan ürünleri ithal eder hale getirilmiştir. En az et tüketen ülke olmamıza rağmen en pahalı et tüketen ülke konumundayız. Hayvancılık iflas etti, büyük baş küçük baş hayvancılık, tavukçuluk sıfıra dayandı. Türk köylüsü giderek daha fazla fakirleşirken ABD ve AB çiftçisi zenginleşmektedir. Son 10 yıl içinde 163 milyar dolar faiz borcu ödemişiz. Toplanan vergilerin %95’i faizlere gidiyor.

Konu ile ilgili olarak Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Faruk Yücel: “-Amaç, Amerikan çiftçisinin elindeki stokları tüketmek. Batılıların hormonlu stoklarını Türkiye’de eritmek...” diyor.

Ecevit ve IMF “Türkiye iyi yolda” diyorlar. Mustafa Necati Özfatura’dan bir alıntı yapalım: “-Türkiye tarihi, coğrafyası, nüfusu, teknolojisi, iş gücü, yer altı ve yer üstü servetleriyle güçlü ve büyük devlet olmaya mecburdur. Aksi halde sömürge olur, ekonomik, siyasi ve kültürel her türlü bağımsızlığını kaybeder. Devletimiz, Osmanlı’nın kuruluşundan bu yana kadar şu andaki kadar güç şartlar içinde kalmamıştır. Adeta, ekonomi IMF’nin, dış politika ABD’nin, iç politika AB’nin emrindedir. Çokuluslu şirketlerin hazırladığı kanunlar bir avuç dolar için yıldırım hızıyla TBMM’den geçirilmekte, yabancı patronlar memnun edilmektedir. Petrol, bor, altın ve daha nice servetler işletilmeyi beklerken varlık içinde yokluk yaşanıyor. Yeni hazırlanan petrol kanununa göre TPAO devredışı bırakılıyor. Maden kanununa göre dünyanın en zengin bor madeni (değeri 1 trilyon dolar) topu topu 1 milyar dolarlık IMF kredisi için çokuluslu şirketlere peşkeş çekilmek isteniyor. ‘Bu ülkeyi örtülü sömürü yaptırmayız’ diyen lider ve milletvekilleri IMF’nin çokuluslu şirketleri adına isteklerine boyun eğiyorlar. Sesi çıkanlar bakan da olsa o makamda kalmıyor. İnsanın sorası geliyor: Bu ülke bu kadar mı sahipsiz...” (Türkiye 19 Nisan 2002)

Bizzat Sanayi Bakanı’nın iki yılda 224 bin esnafın, 59 bin şirketin kapatıldığını söylemesi, IMF’nin işler yolunda gidiyor diye açıklamasının nasıl bir yanılgı olduğunu ortaya koymaktadır. Bunun halka yansıyan mali zararının ise 50 milyar doları aştığı hesaplanmaktadır. Kemal Derviş’in ekonomiyi nasıl idare ettiğini(!) rakamlar bütün çıplaklığı ile ortaya döküyor. Denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Mirzaoğlu, deniz yasasını imzalamadığı için Bakan Derviş’i halka şikâyet etmiş. Nasıl mantık ama. Bilderberg toplantılarına Türkiye’den Derviş ile İsmail Cem’in davet edildiklerini ama neler konuşulduğunu bilmediğimizi, satır arasında hatırlatalım.

Kaçırılan vergi miktarının 4-5 katrilyon lirayı bulduğu hesaplanıyor. ATO Başkanı Sinan Aygün’ün ifadesiyle: “-Cumhuriyet tarihi boyunca 113 kez değişikliğe uğrayan adeta yamalı bohçaya düşmüş bir vergi sistemi ile vergi toplamaya çalışıyorsak...20 farklı vergi çeşidi ve 221 vergi işlemi ve 72 gün vergi dairesine gidilen bir vergi bürokrasisi içindeysek...dürüst davranıp yasalara uygun şekilde hareket eden esnaf, tüccar ve sanayici için ‘vergi cehennemi’, buna karşılık vergi kaçıranlar için ‘vergi cenneti’ haline gelmişsek... Yüksek vergi oranları nedeniyle kayıtdışılığı bizzat devlet eliyle teşvik ediyorsak... Yatırımı desteklemiyor, istihdamı tutamıyor, üretim yapamıyorsak, vergiyi kimden, nasıl toplayacağız diye haklı olarak soruyor.

Bütün bunlar yaşanırken gazetelerde Türkiye’nin çok güzel idare edildiğini iddia eden haberler okumaktayız.

Vatandaşın bir senede aldığı maaşı, milletin vekillerinin bir ayda aldıklarını, maaş zammı şampiyonu olduklarını alem bilmektedir. İntihar olaylarının artmasının ardında ekonomik krizler yatmakta ve her geçen gün bu sayıya yenileri ilave edilmektedir. Sıkıntıların her kesimi derinden etkilediği, borç içinde yaşadığımız açık bir vakıadır.

Hükümet açıkları kapatmak için daima dış destek aramaktadır. Alınan paralar, toplanan vergiler meçhule gitmektedir.

Uzağı göremeyen, ufku dar, milli mefkûreden yoksun, günü kurtarmak peşinde koşan, iktidarda kalmak için olmadık dalaverelerle yabancıların taşeronluğunu üstlenen adamlarla Türkiye ancak bu kadar berbat hale getirilebilirdi. Dünkü mandacı zihniyetin günümüzdeki uzantıları Türkiye’yi IMF, Dünya Bankası, AB gibi kıskaçlarla hırpalayıp durmaktadırlar.


  Önceki Sonraki