Allah-u Teâlâ, Habib’ine verdiği nimeti izhar edip onu övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“Ve sen hiç şüphesiz ki büyük bir ahlâka sahipsin.” (Kalem: 4)
Hazret-i Âişe -radiyallahu anhâ- Vâlidemiz buyururlar ki:
“Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in ahlâkı Kur’an’dı.”
Biri Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e güzel ahlâktan sordu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz:
“Af yolunu tut, iyiliği emret, câhillerden yüz çevir.” (A’râf: 199)
Meâlindeki Âyet-i kerime’yi okudu ve akabinde şöyle buyurdu:
“Güzel ahlâk seninle akrabalık bağlarını koparanı ziyaret etmen, senden iyiliği esirgeyene iyilik etmen, sana zulmedeni affetmendir.”
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’e adamın biri ön tarafından gelerek: “Ey Allah’ın Resul’ü din nedir?” dedi.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Güzel ahlâktır” buyurdu.
Sonra sağ tarafından daha sonra sol tarafından geldiğinde aynı cevabı verdiler.
Bu sefer adam Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’in arkasından gelerek: “Ey Allah’ın Resul’ü din nedir?” diye sordu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz ona dönerek: “Anlamadın mı?Din öfkelenmemektir.” buyurdu.
Ebu Derda -radiyallahu anh-der ki:
“Ben Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Teraziye ilk konulacak şey güzel ahlâk ve cömertliktir.
Allah-u Teâlâ imanı yarattığı zaman, iman dedi ki: ‘Ey Allah’ım, beni kuvvetlendir.’
Allah-u Teâlâ imanı güzel ahlâk ve cömertlikle kuvvetlendirdi.
Allah-u Teâlâ küfrü yarattığı zaman, küfür dedi ki: ‘Allah’ım beni kuvvetlendir.’
Allah-u Teâlâ kötü ahlâk ve cimrilikle kuvvetlendirdi.” buyurdu.”
Müminler de Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ümmeti olduğuna göre güzel ahlâkı ile ahlâklanmalıdırlar.
Müminler kardeştirler. Allah için sevip, Allah için buğzetmenin dışında müminlerin birbirlerini kırmaları, birbirlerine küsmeleri doğru değildir.
Ebu Eyyüp Ensari -radiyallahu anh-dan rivayete göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Bir müslümanın, her hangi bir müslüman kardeşi ile üçgünden fazla dargın kalması ve karşılaştıklarında berikinin yüzünü o tarafa, ötekinin bu tarafa çevirmesi helâl değildir. Bu iki kişiden daha hayırlı olanı, karşı tarafa ilk önce selâm verenidir.” (Tirmizî)
Müslümanların meşru bir sebep olmaksızın üç günden fazla birbirleriyle dargın kalmaları câiz değildir.
Ebu Hureyre -radiyallahu anh-den rivayete göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Her Pazartesi ve Perşembe günü cennetin kapıları açılır ve bu günlerde Hazret-i Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış olan her kulun günahları affedilir. Yalnız bir müslüman kardeşi ile dargın olanlar müstesna, öyleleri ile ilgili olarak ‘Bu iki kişi barışıncaya kadar haklarında hiçbir işlem yapmayın!’ diye seslenilir. Birbirleri ile dargın olanların amelleri üç günden çok askıda kalıp işleme konmayınca reddedilir.”
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-den rivayete göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
“Şu beş kimsenin kıldığı namaz kabul edilmez.
1- Kocası kendisine dargın olan kadın,
2- Efendisinin yanından kaçan köle,
3- Müslüman kardeşi ile üç günden fazla dargın kalan kimse,
4- Devamlı içki içen kimse,
5- Kendisinden hoşlanmayan bir cemaate namaz kıldıran imam.
Ebu Derda -radiyallahu anh-anlatıyor:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz bir gün sahabilere: “Beri bakınız! Size oruçtan, namazdan ve sadakadan daha faziletli ibadet nedir, söyleyeyim mi?” diye sordu.
Sahabilerin: “Buyur, yâ Resulellah!” demeleri üzerine Peygamberimiz: “Birbirleri ile küs olanları barıştırmaktır.” buyurdu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Bir kimse müslüman kardeşine bir sene dargın durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur.” (Ebu Dâvud)
Hele bu dargınlık akraba arasında olursa mesuliyeti daha da ağırdır.
“Akrabalık bağı arşa asılmıştır. Şöyle der durur; ‘Beni birleştireni Allah birleştirsin, beni ayıranı Allah da ayırsın.’” (Müslim)
Müslümanlar ana-baba bir kardeş gibidirler, bu kardeşliğe zarar verecek söz ve hareketler yasaklanmış, müslümanın müslümana sert davranması, birbirlerinden uzaklaşmaları haram kılınmıştır.
Âyet-i kerime’lerde şöyle buyurulmaktadır:
“Müminler kardeştirler. Dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (Hucûrât: 10)
“Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi, iyilik yapmayı veya insanların arasını düzeltmeyi emredenlerin sözünde hayır vardır. Kim Allah’ın rızâsını kazanmak için bunları yaparsa biz ona çok büyük bir mükâfat vereceğiz.” (Nisâ: 114)
Yalan büyük günahlardan olmasına rağmen karı-koca ve diğer insanların arasını bulmak için Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz buna müsaade etmişlerdir.
Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyorlar:
“Halkın arasını ıslah et, velev ki yalan bir sözü irtikâb ile olsun.” (C. Sağîr)
Ebu Umame -radiyallahu anh-den rivayete göre şöyle buyurulmuştur:
“Bir mil yürü bir hastayı ziyaret et, iki mil yürü Allah için sevdiğin bir müslüman kardeşini ziyaret et, üç mil yürü ve iki dargını barıştır.”
Enes bin Mâlik -radiyallahu anh-dan rivayete göre ise şöyle buyurmuşlardır:
İki dargını barıştırana Hazret-i Allah söylediği her söz için bir köle azad etmiş gibi sevap verir.”
Ebu Bekir Verrak -rahmetullahi aleyh- şöyle buyurmaktadır:
“Ulu Allah Peygamber’ini insanları Allah’a çağırsın diye gönderdi. Peygamber de insanlardan şu dört şeyin amelini istedi.
1- Kalp, 2- Dil, 3- Vücudun diğer organları, 4-Ahlâk.
Peygamber bu dört şeyin her birinden ikişer görev istemiştir.
Kalpten istediği görevler; Allah ile ilgili şeylere saygı göstermek ve Allah’ın mahlûkatına şefkat göstermektir.
Dilden beklediği görevler; devamlı şekilde Allah’ı zikretmek ve insanları incitmemektir.
Vücudun diğer organlarından beklediği görevler; Allah’a ibadet etmek ve müslümanlara yardım etmektir.
Ahlâktan beklediği görevler; Allah’ın takdirine rızâ göstermek ve insanlarla iyi geçinmek onların rahatsız edici davranışlarına katlanmaktır.”
Temim-i Dâri -radiyallahanh-den rivayet edildiğine göre Resulullah AleyhisselâmEfendimiz bir gün sahabilere üç kere üst üste: “Din nasihattır, din nasihattır, din nasihattır.” buyurdu.
Sahabiler; “Yâ Resulellah! Kimin için?” diye sorunca onlara:
“Allah için, Allah’ın Resul’ü için, Allah’ın Kitab’ı için, müminlerin önderleri ve sıradan halk için.” buyurdular.
“Allah için nasihat” Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın O’na inanman, O’nun emirlerine uyup yasaklarından kaçınman, insanları O’na inanmaya çağırıp onlara bu konuda yol göstermendir.
“Peygamber için nasihat” peygamberin sünnetine uyman ve herkesi buna uymaya çağırmandır.
“Allah’ın Kitap’ı için nasihat” bu kitaba inanman, onu okuyup içindekilere göre amel etmen ve herkesi de böyle yapmaya çağırman demektir.
“Müslüman önderleri için nasihat” onlara isyan etmemen, onları adâlet ve insafa çağırman ve herkesi böyle yapmaya teşvik etmendir.
“Sıradan halk için nasihat” demek, kendin için ne istiyorsan onlar için de aynı şeyi istemen, onların arasını bulman, onlara karşı dargınlık beslememen ve herkesi iyiliğe çağırmandır.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz’e soruldu.
“Ey Allah’ın Resul’ü, uğursuzluk nedir?”
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz “Kötü ahlâktır.” buyurdu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e bana vasiyet et denildi. “Nerede bulunursan bulun, Allah’tan kork.” buyurdular.
Hadis-i şerif’lerinde:
“İnsanlara güzel ahlâkla muamele et!”
“Günahtan sonra sevap işle ki, işlediğin sevap günahı yok etsin.” buyurmuşlardır.
“Amellerin hangisi daha faziletlidir? Yâ Resulellah.” denildiğinde:
“Güzel ahlâk.” buyurdular.
Namazda yaptığı duâlarından birisi şöyleydi:
“Allah’ım beni en güzel ahlâkla ahlâklandır. Ahlâkın en güzeline ancak sen ulaştırırsın. Benden kötülüğü gider, kötülüğü benden giderecek ancak sensin.”
Soruldu ki: “Güzellik nerededir?”
“Güzellik yumuşak konuşmak, hoş ve gülümser olmak. Kim insanları ihsanla karşılar, onlara güzel ahlâkla muamele ederse, onların yanında kendisi ağır olmaz ve kardeşliği medhedilir.” buyurdular.