“Muhalif ve muarız gruplardan birisi fakirin iç durumunu öğrenmek maksadıyla istihare yapmış ve fakiri Lâfza-i celâl ile işlemeli bir kaftan giymiş olarak görmüş. Herkes hayranlıkla bakıyormuş. Bu rüyâsını bir kardeşimize anlatmış ve: ‘Ben onun iç yüzünü öğrenmek istedim, Cenâb-ı Hakk da böyle gösterdi. Bunu sadece sana anlatıyorum, başka kimseye de anlatmadım.’ demiş. Anlatmak işlerine gelmiyor, çünkü birisi duyarsa belki uyanır.
Hazret-i Allah bunu ona kasten göstermiş. O rüyâ ile onu mesul edecek. ‘Sen benden hakikati öğrenmek istedin değil mi? Ben de sana gösterdim, niye çevreni uyarmadın?’ diye mesuliyetleri çok büyük olacak.
Biz O diyoruz, başka bir şey demiyoruz. Bunun sırrı burada toplanıyor. O tecellî ediyor da kabuğu gösteriyor. Çünkü başkası O’nu göremez, kabuğu görür.”