“Hakikaten insan kendisini bilirse ve Hakk’ta fâni olursa, ne güzel bir hakikata vasıl olmuş olur.
Zira Hakk Celle ve Alâ Hazretleri melâikeleri dahi insanın nurundan, insandan murad Habib-i Ekrem’in nurundan halk etmiştir. Habib-i Ekrem’in nurunu ise kendi nurundan halketmiştir.
Bunu hiç unutmamalıyız. Niçin geldiğimizi, nereye gideceğimizi bilerek, tedarikimizi yapmalıyız. Bütün gaye Hakk’a vasıl olmaktır.
Bunlar da mertebe ve merhaleler iledir. İlm’el-yakîn, Ayn’el-yakîn, Hakk’al-yakîn ilimleri olduğu gibi; bu yolda Fenâfişşeyh, Fenâfirrasul, Fenâfillah gibi merhaleler vardır. Bunlar ancak kelimelerle arzediliyor. Hâlbuki her bir kelimenin muhakkak açılması lâzım ki esası anlaşılsın.
Yalnız şunu arzedelim ki; bu yaklaşmalar ancak ihlâslı ibadetlerle kâimdir. Gücümüzün yettiği kadarı ile ibadet etmeliyiz. Samimi ve ihlâslı olarak çok çok ibadet etmemiz lâzım ki, Hakk Celle ve Alâ Hazretleri bizi severse hıfz-ı himayeye alır. Hıfz-ı himayeye alınanlar ancak kurtulur. Kimse “Ben kurtuldum!” diyemez. Tutulmayanlar helâk olur. Ölü mesabesindedir. Ruhu ölmüş, bedeni geziyor, nefsi yaşıyor demektir.
Çok çok ihlâslı ibadet etmemiz lâzım ki Rabb’imiz bizi sevsin.”