26 Mart 1996 Salı günü cübbeli, sarıklı Mahmut Efendi’nin mollaları olduklarını söyleyen beş kişi Hakikat Vakfına gelmişler ve Muhterem müellif Ömer Öngüt’e hakaretamiz davranışlarda bulunup bazı sualler sormuşlar ve elinizdeki bu eserin çıkmasına vesile olmuşlardır.
Halbuki, Muhterem Ömer Öngüt, gerek iki ayda bir yaptıkları Vakıf sohbetlerini ve gerek kalemi bırakmışlardı.
Kendi ifadeleriyle;
“Bunlar bizi bu cevabı vermeye icbar ettiler. Oysa biz rahatsızlığımız sebebiyle bir senedir kalemi ve sohbetleri bırakmıştık. Eğer bunlara cevap vermeseydik bunların küfürlerine rızâ gösterenlerden olacaktık, kendi yollarının doğru olduğunu ve haklı olduklarını sanacaklardı. İşte küfürleri meydanda. Biz küfrü hoş görenlerden değiliz.” demişlerdir.
Binaenaleyh bu eser bir taraftan Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif’lerle bölücülerin içyüzlerini ortaya serip kötü amel ve niyetlerini meydana çıkarırken, diğer taraftan da Allah-u Teâlâ’nın bunca emirlerine aldırmayıp dinleri ve kitapları ayrı olan bölücülere arka çıkanların onları müslüman gibi göstermeye çalışanların gaflet ve cehaletlerini ortaya koymaktadır.
Kardeşlik Dini ve Hakikatler isimli eserinde şöyle beyanları vardır:
“Bize diyorlar ki:
“Siz bu beyanları ne cesaretle yaptınız, korkmuyor musunuz?”
Evet, Allah’tan korktuğum için yapıyorum. Bu âciz kölesini dilerse alır, dilerse bırakır. Bu bizim için farksızdır.
Mühim olan “Ey kulum! Müslümanları kendilerine çekip fitne çıkaran, ümmet-i Muhammed’i paramparça yapan bölücüleri görmedin mi? Onlara karşı ne gibi bir müdahalen oldu?” suâline karşı “Yâ Rabbelâlemin! Bu hâdim-i dervişân, ümmet-i Muhammed’e yönelen fitne ateşini elimden geldiği kadar söndürmeye çalıştım. Kullarını Allah ve Resulünde toplamak ve birleştirmek için tâkatim nisbetinde gayret ettim. Rızândan gayrı kimseden bir şey beklemedim ve korkmadım.” diyebileyim.
Hakikat yolunu arayana, yolunu tarif etmeye çalışıyoruz...”
“Selâm olsun O’nun beğenip seçtiği kullarına.”
(Neml: 59)
“Selâm olsun hidayete tâbi olanlara!”
(Tâhâ: 47)