Hakikat Yayıncılık - Muhterem Ömer Öngüt’ün Eserleri | Hakikat Dergisi | Hakikat Medya | Hakikat Kırtasiye
Arama Yap
REFAH DİNİ'NE MENSUP MAHMUT EFENDİ'NİN MOLLALARINA CEVAPTIR - Ömer Öngüt Görüşleri Sözleri Kitapları Düşünceleri Yazıları Eserleri
Cep Kitapları
REFAH DİNİ'NE MENSUP MAHMUT EFENDİ'NİN MOLLALARINA CEVAPTIR
'Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.' (Müminun: 53)

Her İsim Bir Dindir

Her İsim Bir Dindir


26 Mart 1996 Salı günü akşamı cübbeli sarıklı beş kişi vakfa geldiler. Yanlarında bir zât daha vardı. Kendisinin İzmit’li olduğunu, bu beş kişinin Mahmud Efendi’nin mollaları olduklarını söyledi.

“Bunlar refahçıdır, bunlar doğru yolda mıdırlar?” diye sordu.

“Hayır!” dedik, “Her İsim Bir Dindir” kitabını gösterdik ve bunların partilerinin bir din olduğunu açıklayan;

“Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük, her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.” (Müminun: 53)

Âyet-i kerime’sini gösterdik.

Bu Allah-u Teâlâ’nın hükmüdür. Fakat bu Âyet-i kerime’ye karşı geldiler, hemen inkâr ve itiraz ederek hükmünü kaldırdılar. “Bunlar bize âit değildir, yahudilere âittir.” dediler.

Onlar “Bize âit değildir.” demelerinde bir cihetçe haklıdırlar. Çünkü bu Âyet-i kerime’ler Refah dininde ve kitabında yok. Amma Allah-u Teâlâ’nın Kitab-ı kerim’inde var. Bu hüküm İslâm dini’nin kitabına göredir. Bu hüküm kıyamete kadar bakidir, bu hükmü inkâr eden kâfirdir.

Âyet-i kerime’yi bir kalemde inkâr ettiklerini görünce;

“Sizden hiç bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.” (Yâsin: 21)

Âyet-i kerime’sini önlerine sürdük. “Zaten sizin doğru yolda olmadığınıza dair Allah-u Teâlâ’nın böyle bir fermanı var.” dedik.

Bu hükme de karşı geldiler ve inkâr ettiler. “Bırak sen onları! Herkes aldığı gibi, İmâm-ı A’zam da isterdi ve alırdı.” dediler. Bir taraftan küfrediyorlar, bir taraftan yalan söylüyorlar, bir taraftan da İmâm-ı A’zam -rahmetullahi aleyh- Hazretleri’ne iftira atıyorlar. Bu ne büyük bir suçtur!

“Siz toplamıyor musunuz?” dediler.

“Aslâ! Katiyetle toplamayız.” dedik. Çünkü haramdır. Çalışırız fakat dilenmeyiz. Kur’an kurslarımız var, hiç bir talebeden para almayız. Kreşlerimiz var, çocuklarını gönderenler onların kendi masraflarını karşılarlar, vakfa hiç bir faydası olmaz.

“O halde geliriniz nereden?” dediler.

“Almanya başta olmak üzere; Amerika, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Avusturalya ve Fransa’ya dahi kitaplar yayılıyor. Bu kitaplardan hasıl olan kârı dahi almam, zira ihtiyacım yok, kırksekiz sene esnaflık yaptım.

Takvim, kaset, esans ve diğer ticari işlerle meşgul oluruz, amma katiyetle dilenmeyiz.” dedik.

Bazı zamanlarda mutad toplantılarımız olur. Bu toplantılarda bin, binbeşyüz kişi bulunur, yer-içerler, hiç kimseden ne bir şey alınır ve ne de beklenir.

Şimdilik yedi yerde aşevimiz var. Bu aşevlerinde fakirlere yemek dağıtılır. Zekât olarak gelen paraları buralara aktarırız. Amma fakirin hakkı olan zekâtı yiyenlerden nefret ederiz. Çünkü ilâhî emir böyledir.

Bu kapı Hakk kapısıdır. Bizi Cenâb-ı Hakk destekler. Biz Hakk’a dayanırız, onlar ise halka dayanırlar.

Üçüncü olarak:

“İşte onlar Allah’ın hizbi (partisi)dir. İyi bil ki kurtuluşa ulaşacak olanlar Allah’ın hizbi (partisi)dir.” (Mücâdele: 22)

Âyet-i kerime’sini onlara hatırlattık. Bu Hazret-i Allah ve Resul’ünün partisi olduğunu, felâhın burada olduğunu arzedince, bu Âyet-i kerime’yi de inkâr ettiler. Karşı çıkıp bunu da çürütmeye çalıştılar.

Hülâsa-i kelâm; hangi Âyet-i kerime’yi onlara göstermişsek herbirini çürütmeye, hükmünü kaldırmaya ve kendi Refah dinlerini ayakta tutmaya çalıştılar. Bunların hiçbirinin kendilerine şâmil olmadığını, hükümsüz olduğunu söylediler.

Ey Refah dininin mensupları! Size ne diyelim, siz bütün bu Âyet-i kerime’leri çürütüp inkâr ettiniz!

Ve dediler ki:

“Biz Mahmud Efendinin mensuplarıyız. O bize ‘Refah’ı destekleyin!’ diyor. Onun da şeyhi Ali Haydar Efendi’dir.”

Bu sözleriyle açıktan açığa “Bizce bu muteberdir, biz onlara inanır ve dayanırız. Hükm-ü ilâhi’yi siz tatbik edin.” demek istediler.

Daha sonra “Sen Nasara-yensuru okudun mu? Biz okuduk.” dediler.

Onlara sorduk “Kaç çeşit ilim vardır?” diye, cevap veremediler.

Akşam vakti çok geçtiğinden onlara raftaki kitapları gösterdik. Mecmuanın arka kapağında görüldüğü üzere Allah-u Teâlâ’nın ihsan ettiği oniki büyük ciltleri ve otuz tane küçük kitapları gösterdik, onlarla münakaşaya lüzum görmedik.

Fakat ellerine:

“Sözler ve Notlar”ın 5. cildi.

“Her İsim Bir Dindir”

“Kardeşlik Dini ve Hakikatler”

“İlâhi Görüş Birliğine Davet” ve

“Süleymancıların İçyüzü” kitaplarını verdik.

Ve onlara dendi ki:

“Bu kitaplarda beyan edilen Âyet-i kerime’ler sizin küfür içinde olduğunuzu açıklar. Size bunları boş yere vermiyorum, alın okuyun ve bize cevap verin. Şayet cevap veremezseniz; hakkınızda yazılan bütün hükümleri, yani hükmünüzü peşin olarak kabul edin. Çünkü sizin küfürde olduğunuzu belirtiyoruz, cevap veremediğiniz takdirde bu küfrü kabullenin.”

Kıyafetlerine bakarsan müslüman zannedersin. Bu kıyafetleri ile bir taraftan halkı soyuyorlar, diğer taraftan da Refah dininin propagandasını yapıyorlar. Bunları giydirmişler ve salıvermişler.

Hatta bize, Düzce’den geldiklerini söylediler.

Takriben on sene evvelki bir hadiseyi hatırladım. Şöyle ki;

Düzce’de bulunduğumuz zamanlarda idi. Ellibeş-altmış yaşlarında bir zât geldi. Havuzun başında oturuyoruz. “Ben dedi, Adapazarı’ndan geliyorum, Hacı Mahmud Efendi’nin müridiyim. Bizim üç resmi Kur’an kursumuz var, gayr-i resmi ise pek çok. Ve fakat benim buraya niçin geldiğimi bilir misiniz? Çok çok amma boş boş. Sizin ihvanınıza bakıyorum, imreniyorum. Ne olur himmet edin diye geldim.” dedi.

Meğer bu zât bunların içlerini çok evvel görmüş ve hakikaten boşmuş.

Bizim iltifatımız istikamet ve mahviyettir. Gaye kalb-i selim’e ulaşmaktır. Kıyafetle bu işler olmaz.

Ey zahid! Fethetmek için seni kuşanmış görüyorum. Cübbe, sarık... İslâm kıyafetleri tam yerinde... Amma bu maskenin altında bütün cepleri fethetmişsiniz. Gerek toplantılarda, gerekse tertip ettiğiniz yemek ziyafetlerinde, her fırsatta halkı soyuyorsunuz.

Refah çırak okulu. Görünüşte ise Kur’an-ı kerim okuyorlar. Amma şu Hadis-i şerif’e dikkat edin:

“Âhir zamanda yaşları küçük, tecrübeleri kıt, aklını kötüye kullanan bir zümre yetişecektir. Onlar, iyiler gibi peygamberin tebligâtından, (Âyet ve Hadis’den) bahsedeceklerdir. Fakat onlar, tıpkı okun hedefini delip geçtiği gibi İslâm’dan hemen çıkıvereceklerdir. İmanları boğazlarından ileri geçmez.

Siz onlara nerede rastgelirseniz hemen öldürünüz. Zira bunları öldürene kıyamet gününde sevap vardır.” (Buharî. Tecrid-i Sarih: 1472)

Amma, bakınız dinden nasıl çıkıyorlar?


  Önceki Sonraki