(Bu mevzu Kasım-1993 tarihli Hakikat Aylık İslam Dergisi'nin 2. Sayısında yayınlanmıştır. Ayrıca bakınız: Sözler ve Notlar-5, sh: 497)
Erbakan yaptığı açıklamalarla, alevilere ‘kardeşimizdir’ diyerek, küfrünü alenen ilân etti.
Şöyle ki: Küfrünü ilân edip Hazret-i Allah’a secde etmeyenleri, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e iman etmeyenleri, Hazret-i Kur’an’ı inkâr edenleri, İslâm’ı yaşamayanları, abdest ve gusülle ilgisi olmayanları “kardeş olarak kucaklıyoruz” (RP 4. Olağan Kongresi, Ankara) demesiyle...
Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Müminler kardeştirler.” (Hucurat: 10)
Bu başkasına şamil değildir.
Nitekim diğer bir Âyet-i kerime’de:
“Birbirine hasım iki zümre” buyurmaktadır. (Hacc: 19)
Allah-u Teâlâ’nın hükmü budur. Erbakan Refah dinine göre mi bu fetvâyı veriyor? Yoksa İslâm dinine göre mi veriyor? Eğer ‘İslâm dinine göre veriyorum’ diyorsa bu Âyet-i kerime’leri inkâr etmiştir. İlahî hudutları kaldırmıştır. Kendi zannını hüküm yerine koymuştur, küfre kaymıştır.
Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor:
“Ey inananlar! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Allah’ın aleyhinize bir ferman mı vermesini istersiniz.” (Nisa: 144)
Allah-u Teâlâ müminlere, kâfirleri dost edinmeyin diye kesin emir verdiği halde bu emr-i şerife uymayanların, Allah-u Teâlâ’nın dostluğunu kaybedeceğine dair açık beyanıdır.
Erbakan yaptığı konuşmasında, ‘yahudi ve hıristiyanlarla müslümanların eşit olduğunu’ (RP 4. Olağan Kongresi, Ankara) söyleyerek, Ahkâm-ı ilâhiye’yi hiçe sayıyor.
Oysa Âyet-i kerime’de:
“Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi de dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” buyuruluyor. (Tevbe: 23)
İlâhî hüküm bu. Bu hükmü inkâr etmiş ve küfrünü ilân etmiştir.
Diğer bir Âyet-i kerime’de ise:
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah ile hiç bir ilgisi kalmaz.” buyuruluyor. (Âl-i imran: 28)
Bu ilâhî hükmü de inkâr etmiş ve küfrünü ilân etmiştir.
İşte bu Âyet-i kerime’den anlaşılıyor ki, bunların “Kâfirler kardeşimizdir.” deyip onları dost edinmekle, Hazret-i Allah ile hiçbir ilgileri kalmamıştır. Bu ilâhi ferman, Hazret-i Allah’ın haklarında verdiği hükümdür. Hadi bunu da inkâr etsinler.
Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler. Onların yanında şeref ve izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve izzet tamamen Allah’a aittir.” (Nisa: 139)
Bu Âyet-i kerime’den anlaşılıyor ki: Onlar Hazret-i Allah’ı, Hazret-i Allah da onları bırakmış. Kâfirlerden izzet ve şeref beklerler. Halbuki izzet ve şeref Allah ve Resul’ündedir.
Biz bunları Âyet-i kerime’lerle bir bir izah ediyoruz. Âyet-i kerime’lere bakın kendi hükmünüzü kendiniz verin.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde, dinde kimlerin kardeş olduğunu beyan etmiştir:
“Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse, onlar dinde sizin kardeşinizdir.” (Tevbe: 11)
Bunlar hangi dine, hangi kitaba göre hüküm veriyorlarsa bunu açıklamak mecburiyetindedirler. Açıklayamazlarsa bilin ki onlar yalancıdırlar ve dinleri ayrıdır.
Çünkü Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar sırf heveslerine uymaktadırlar. Halbuki Allah’tan bir gösterici olmaksızın kendi heveslerine uyandan daha sapık kim olabilir ki? Allah zâlimleri hidayete erdirmez.” (Kasas: 50)
İşte Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurduğu gibi, biz sizden hep cevap bekliyoruz. Her Âyet-i kerime’ye cevap vermek zorundasınız. Halkın karşısında yalan söyleyip onları kandırıyor, saf ve temiz müslümanları dininden ve imanından ediyorsunuz.
Ya bu yazdıklarımıza cevap vereceksiniz veya küfrünüzü alenen ilân edeceksiniz. Zaten açıkça ilân ettiniz.
Çünkü Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Resulüm! De ki: Size amelce en çok ziyana uğrayanı bildireyim mi? Dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar iyi yaptıklarını sanıyorlardı. İşte onlar Rabbinin âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenlerdir. Bu yüzden amelleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü biz onlar için terazi kurmayız ve onlara hiç değer vermeyiz.” (Kehf: 103-104-105)
İşte bunlar gerçek ziyana uğrayan ve cehennemi boylayanlardır. Ve her şeyden mahrum kalanlardır.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Kendisine Rabbinin Âyetleri hatırlatıldıktan sonra, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kim olabilir?” (Secde: 22)
O kadar azmışlar ki, Allah-u Teâlâ onlara “Zâlim” diye hitap ediyor.
Başka bir Âyet-i kerime’de ise:
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, onunki asla kabul edilmeyecektir. Ahirette de ziyan edenlerden olacaktır.” buyuruyor. (Âl-i imran: 85)
İşte bunlar İslâm’ı bırakıp, Refah dinini kurdular ve saf müslümanları da bu dinin içine çekmeye çalışıyorlar.
İşte Allah-u Teâlâ’nın haklarında verdiği hüküm budur. Hadi bunu da inkâr etsinler.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Hakkı bâtıl ile karıştırmayın. Bilerek hakkı gizlemeyin.” buyuruyor. (Bakara: 42)
Bakınız bütün bu ferman-ı ilâhiyi inkâr edip, Allah-u Teâlâ’nın hükmünü çiğniyorlar ve dalâleti hakikat ile karıştırıyorlar. Böyle olduğu halde hâlâ bazıları bunlara müslümandır gözüyle bakıyor. Bu ne büyük gaflettir!
Erbakan’ın iktidar hırs ve ihtirası alevlendi, yanıyor.
Bunun bu hırs ateşi ne iman ne de Kur’an tanıyor.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Aralarında çıkan gruplar birbirleriyle ihtilafa düştüler. Acıklı bir günün azabı karşısında, vay o zulmedenlerin haline!” buyuruyor. (Zuhruf: 65)
Bunlar ise Allah-u Teâlâ’nın mümin ve kâfir hudutlarını kaldırarak, “Kâfir de kardeşimizdir.” demekle alenen küfrünü ilân ediyor.
İmansız, şuursuz şakşakçı yine şakşak diyor.
Ve devleti, milleti paramparça yapacağını şimdiden haber veriyor.
Makam ve mevki hırsı için koca devleti yok etmeye çalışıyor ve böyle olmasını temenni ediyor. Ve buna rağmen imansız şuursuz şakşakçı yine ona şak şak diyor.
Onun içindir ki bunlara cehennem müstehak.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Allah katında din İslâm’dır.” buyuruyor. (Âl-i imran: 19)
Bunlar ise kendilerini İslâm gibi gösterip, “Refahtan başka İslâm yoktur.” (N. Erbakan'ın Düzce konuşması) diyor ve küfrünü açığa vuruyor.
Halbuki Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“İnsanlar ilk önce bir tek ümmet idiler. Sonradan ayrılığa düştüler.
Eğer Rabbinden ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.” (Yunus: 19)
Allah-u Teâlâ bunlara karşı o kadar gadaba gelmiş ki!.. Ezelde takdir olmasaydı, Allah’ın gadabı üzerlerine inecekti.
Onlar “Refahtan başka İslâm olmadığı” iddiasıyla ilâhî hükme karşı geliyorlar, halkı saptırıyorlar.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyurur ki:
“Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım.” (Müslim)
Tasavvur buyurun bunlar ne büyük tehlike içindedirler.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyurur ki:
“Ümmetimden yalancılar deccaller vücuda gelir.” (Münâvî)
Resulullah Aleyhisselâm bunları göre göre haber vermiştir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyuruyor ki:
“Heva ve hevesini ilâh edinen, Allah’ın bile bile saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?” (Casiye: 23)
Allah-u Teâlâ bunları bile bile saptırmış. Bunlar beşeriyet için çok büyük tehlikedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Zulmedenler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını, hangi deliğe tıkılacaklarını yakında göreceklerdir.” buyuruyor. (Şuarâ: 227)
Hem kendilerine hem de beşeriyete zulüm etmekle çok büyük bir azaba düçar olacaklarını Allah-u Teâlâ haber veriyor. Gerçekten saf müslüman, onlara dahil olmuş, İslâm’a çalıştığını zannediyor, fakat refah dininin içine girdiğini bilmiyor.
Hadis-i şerif’te ise şöyle buyuruluyor:
“Sizin aranızda öyle zümreler türeyecek ki, siz onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, iyi işleri yanında kendi iyi işlerinizi küçük göreceksiniz, yani onların yaptıkları işler dıştan sizinkinden üstün görünecektir.
Onlar Kur’an da okuyacaklar. Fakat Kur’an’ın feyzi onların boğazlarından öteye geçmeyecektir. Yalnız dilde kalacaktır.
Nitekim onlar, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar. Okun sahibi avı delip geçen okun demirine bakar, kana benzer bir şey göremez. Sonra ağaç kısmına bakar, bir şey göremez. Yelesine bakar, orada da bir şey göremez. Sonra ava dokunmadı mı diye kirişe gelen fok denilen yere bakar, orada da bir iz göremez.” (Buhari. Tecrid-i Sârih: 1783)
Bu kadar ibadet ve taatine rağmen, bölücülük sebebiyle dinden çıktığını da bilmiyor.
Zira Âyet-i kerime’de:
“Fırka fırka olup, dinlerini parça parça edenlerle senin hiç bir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O yaptıklarını kendilerine haber verecektir.” buyuruluyor. (En’am: 159)
Bu Âyet-i kerime’den de anlaşılıyor ki, Allah-u Teâlâ sizi dinden çıkarmıştır.
Hani siz müslümandınız? Neden Allah-u Teâlâ’nın koyduğu hükmü emir ve yasaklarını inkâr edip kaldırdınız ve küfrünüzü alenen ilân ettiniz? Bundan sonra bir daha “Allah’ın kuluyuz, Peygamberin ümmetiyiz.” diyemezsiniz. Sizin taptığınız Erbakan’dır, dininiz de Refah’tır. Müslüman gibi görünerek saf müslümanları avlıyorsunuz.
Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları yolundan alıkoymaya ve o Allah yolunu eğriltmeye çalışmayın!” buyuruluyor. (A’raf: 86)
Bu söylediklerimize Âyet-i kerime ile itiraz edebilir misiniz? Yalnız Âyet-i kerime ile cevap beklerim. Bana laf etmeyin.
Çünkü müslüman gibi görünüyorsunuz. Müslüman olmadığınıza dair Allah-u Teâlâ’nın fermanını ve Âyet-i kerime’lerini bir bir açıklıyorum.
Eğer müslümanız derseniz ve iddia ederseniz; müslüman olduğunuza dair bir Âyet-i kerime getirin. Getiremeyeceğinizden bir daha da İslâm lafını etmeyin. İslâm’mış gibi görünüp İslâm dinine hainlik etmeyin. Sanki İslâm ayaklanıyormuş gibi göstererek müslümanları birbirine düşürmeyin.
Halbuki Refahın ayaklanmasını, İslâm ayaklanması gibi gösteriyorlar, refah dinindeki bu hareketleri, İslâm dinine mâletmek istiyorlar ve bu yüzden müslümanlara çok büyük zararları oldu. Bundan dolayı İslâm dini sizden çok zarar gördü.
Müslüman olmadığınızı açıklamanız ve ilân etmeniz beşeriyet için çok faydalı olmuştur.