Kalem Sûre-i Şerif’i; Mekke-i mükerreme döneminin başlarında ilk nâzil olan Sûre-i şerif'lerin arasındadır. Elli iki Âyet-i kerime’dir.
İsmini ilk Âyet-i kerime'deki “Kalem” kelimesinden alır. “Nûn” ve “Nûn ve'l-kalem” sûre-i şerif’i adı da verilir. İniş sırası bakımından başında “Hurûf-u mukattaa”nın geçtiği Sûre-i şerif'lerin ilkidir.
Hâkka Sûre-i Şerif’i; Kalem sûre-i şerif’i gibi, Mekke-i mükerreme döneminin başlarında ilk nâzil olan Sûre-i şerif’lerin arasındadır. Elli iki Âyet-i kerime’dir.
İsmini ilk Âyet-i kerime’deki “Hâkka” kelimesinden alır. “Hak, hukuk, her şeyin ortaya çıkacağı gün, meydana gelmesi gerekli olan saat.” mânâsına gelen bu kelime, önceden haber verilen bir musibetin başa gelmesiyle ilgili olarak kullanılır. Bütün yapılanlar karşılığını bulacağı için “Kıyamet günü”ne de bu isim verilmiştir. Ayrıca inanmayan geçmiş milletlerin helâk oluşunu anlatmak için de kullanılır. Nitekim Âd ve Semûd kavimlerinin helâkine dâir haberler yer almaktadır.
Meâric Sûre-i Şerif’i; Mekke-i mükerreme dönemde nâzil olmuştur. Kırk dört Âyet-i kerimedir.
Üçüncü Âyet-i kerime’de Allah-u Teâlâ’nın yükselme dereceleri sahibi olduğu anlatılmakta ve aynı zamanda bu mânâya işaret eden “Meâric” kelimesi bu Sûre-i şerif’e isim olmaktadır.
Bu Sûre-i şerif “Kıyamet” ve “Cehennem”in diğer vasıflarını açıklama hususunda “Hâkka” sûre-i şerif’inin tamamlayıcısı gibidir.
Nûh Sûre-i Şerif’i; Mekke-i mükerreme döneminde müşriklerin Resulullah Aleyhisselâm’a karşı muhalefetleri şiddetlendiği sıralarda nâzil olmuştur. Yirmi sekiz Âyet-i kerime’dir.
“Nûh” ism-i şerifi, hem bu Sûre-i şerif’in ismi hem de muhtevâsıdır. Hülâsa olarak bu mübârek Sûre-i celîle’de Hazret-i Nuh peygamberin, inatçı kavmi ile arasında geçen hadiselerden söz edilmektedir.
Cin Sûre-i Şerif’i; Mekke-i mükerreme döneminde A’râf sûre-i şerif’inden sonra nâzil olmuştur. Yirmi sekiz Âyet-i kerime’dir.
Adını cinlerden bir topluluğun Resulullah Aleyhisselâm’dan Kur’an-ı kerim dinlediğini bildiren birinci Âyet-i kerime’sinden alır.