Dünya ve ahireti insan için, insanı da kendisini tanımaları için yaratan Allah-u Teâlâ, bunun içindir ki ilk insanı ilk peygamber kılmış, bizi insanlar arasından seçtiği ve görevlendirdiği peygamberleri vasıtası ile varlığından haberdar etmiştir.
Allah-u Teâlâ onları yol gösterici ve öğüt verici olmaları için bizzat kendisi terbiye etmiş, din ve dünya işlerinde önder kılmıştır. Onlar beşeriyetin ilk mürebbileridirler. Her biri birer numunedirler.
İslâmî ilimlerin ana kaynağı olan Kur’an-ı kerim’imizde ibretli kıssaları, üstün şahsiyetleri anlatılmış; gönderildikleri kavimleri tarafından nasıl karşılandıkları, mücadelelerinin nasıl neticelendiği ayrı ayrı sûrelerde birçok Âyet-i kerime’lerde açıklanmıştır.
Onların hayat-ı saâdetleri devrini tamamlayarak tarihe karışmış kuru bir hatıra değildir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“O peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup onlara uy, o yolda yürü.” (En’âm: 90)
Onlar sevilip sayılmaya en lâyık kimselerdir. Onları sevmek hem Allah sevgisinin delili ve tezahürü, hem de Allah tarafından sevilmenin sebebidir. İnsanı Allah sevgisine mazhar eder.
Bu itibarla onları numune almamız, yürüdükleri yolu ve izi takip etmemiz emredilmektedir.
Peygamberler tâifesinin neşesine ve neşvesine ererek yaşamaya muvaffak kılmasını Cenâb-ı Erhamerrâhimîn Hazretlerinden niyaz eyleriz.