Öyle bir pazardır ki, gerçekten bu sahaya adımını atan bir kimse canını ve malını ortaya koyacak ki, Hazret-i Allah ile alış-verişe girişebilsin. Hâlik ile alış-veriş yapabilme şerefine nail olmak ne büyük bir saadettir!
Allah-u Teâlâ Hazretlerinin şöyle bir fermanı var:
“Hiç şüphesiz Allah yolunda savaşıp düşmanları öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Allah cennet kendilerinin olma karşılığında satın almıştır.” (Tevbe: 111)
Bu pazara giren kişi “Allah’ım! Ben bu alış-verişi kabul ettim, bunu benden kabul buyur ve bana kolaylaştır.” diye Hazret-i Allah’a sığınması, sahaya girince de bir daha dönüş yapmaması lâzımdır. Madem ki Hazret-i Allah ile ahdlaştın, alış-verişi kabul ettin, artık işin biter.
Diğer Âyet-i kerime’lerinde şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Elem verici, can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak bir ticaret yolunu göstereyim mi size?” (Saf: 10)
Bu soru teşvik için sorulmuştur. Bundan sonra Allah-u Teâlâ şöyle buyurarak bu ticareti açıklamıştır:
“Allah’a ve Resulü’ne imanda sebat eder, Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır.” (Saf: 11)
Ticaret; kişinin kazanç arzusu ile malını, emeğini, her türlü kabiliyetini ortaya koyarak kâr elde etmesidir. Bu bakımdan iman ve Allah yolunda cihad etmek, ticarete benzetilmiştir. İnanan, malı ve canı ile cihad eden kimse; elem verici azaptan kurtulmak için, Allah katındaki büyük mükafatı elde etmek için, sözde kalmamış, yapacağını yapmıştır. Maddi kazancını Allah yolunda sarfettiği için manevi kazanca dönüştürmüştür. Bu ticaretin asıl kârı ahirette görülecektir:
“İşte bu takdirde Allah günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki hoş ve güzel meskenlere yerleştirir.
İşte bu pek büyük bir kurtuluştur.” (Saf: 12)
Bu ticaret, dünya ticareti ile kıyas bile edilemez.