1. Âlem-i billah olan Hazret-i Allah’ı bilir, ancak onlar Hakk’tan konuşur. Onların halk ile işleri olmaz, halka muhtaç değillerdir. Bu gibi kimseler hiç bir zaman; madde, makam, menfaat üzerinde durmazlar. Çünkü onlar gerçekten Hakk’ta fani olmuşlardır. Allah-u Teâlâ’nın nasıl tecelli edeceğine ne hükmedeceğine bakarlar. Onların ilimleri vehbi’dir, Hakk’tan gelir.
2. Âlimin ilmi kesbî’dir, satırdan nasip alır. Hakk’a ulaşamadığı için halktan rağbet bekler ve daima nefsini düşünür. Her ne kadar hizmet etse de, nefisle olduğu için gayeler, maksatlar, menfaatlar üzerinde durur.
3. Yazar’a gelince, o ise cebini düşünür. Bakarsın harikulade yazılar yazmıştır, fakat daha yazmadan evvel, cebine ne gireceğinin hesabını yapar. Şayet en mühim bir mevzu dahi olsa, eğer onun cebine dokunacaksa onu ilân etmez.
Ve biz bunları imtihan ettik, körfez savaşında. Yazıyı verdik, hiç bir gazete neşretmedi. Sonra vakit geçtikten sonra bir gazete yazdı.
Manevî tahsil görmek için Fenafişşeyh, Fenâfirrasul makamlarını geçmek ve Fenâfillah’a çıkmak şarttır. Fenâfişşeyh’te varlık yok edilir. Fenâfirrasul’de yokluk yok edilir. Fenâfillah’ta ise hiçlik yok edilir. Daha doğrusu hiç olduğunu gözü ile görmeye başlar, azamet-i ilâhî tecelli eder. Şeyhte fâni olmadıkça Fenâfirrasul olunmaz. Resulullah Aleyhisselâm’da fâni olunmadıkça Hazret-i Allah’ta fâni olunmaz. Başka türlü manevî tahsil kişinin hayalinden bile geçmesin. Bu mevzu Fenâfillah’a çıkan kimselere aittir. Bu mevzuyu yalnız onlar anlar.
“İçinizde... Görmüyor musunuz?” (Zariyat: 21)
Âyet-i kerime’si onlarda tecelli eder, başkasında değil. Onlar görüyor başkası değil. Fenâfillah olmadan hiç bir kimsenin bu mevzuda konuşması katiyetle doğru değil. Sen bu hakikatları görmüyorsun, nasıl bahsedebiliyorsun? Bu mevzuda yazmak şöyle dursun, okumak dahi doğru değil. Çünkü okumak için de o hâle gelmek lâzım. Ehl-i hakikatın kitaplarını okumayın. Çünkü o görüyor, biliyor, söylüyor. Sen ise görmüyorsun, bilmiyorsun, konuşuyorsun. Bu terakkiyattan bu merhalelerden geçmeyen bir kimse bir şey biliyorum zannederek, bu mevzuyu anlatmak için kalemi eline alırsa, bilsin ki irşâd değil ifsad etmiş olur. Çünkü hakikatı bilmiyor, görmüyor. Bir de din-i mübini ifsad etmek için masonlar ve hırıstiyanlar tarafından hususiyetle yetiştirilenler vardır. Allah-u Teâlâ’nın emirlerini, Resulullah Aleyhisselâm’ın beyanlarını tahrip ve tahrif etmek ve inkâr etmek isterler. Bunlar bugün ortalığı hayli istilâ etmişlerdir. Ne büyük ızdıraptır bu! Küfür atını serbest oynatıyor. Fakat makamında oturanlar bir kukladan ibaret kalıyor. Hiç bir müdahaleleri olmuyor.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyururlar ki:
“Müslümanlık garip olarak başladı, başladığı gibi garip olarak avdet edecektir. Ne mutlu o gariplere!” (Müslim)